1. Koku, içme suyunda estetik açıdan bulunması istenmeyen bir parametre olmasının yanı sıra, suda kirlilik meydana getiren maddelerin tespitinde iyi bir gösterge olarak görev yapabilmektedir. İçme sularında; doğal inorganik ve organik kimyasal kirletici, biyolojik, sentetik kimyasal, korozyon ya da suDevamını oku

    Koku, içme suyunda estetik açıdan bulunması istenmeyen bir parametre olmasının yanı sıra, suda kirlilik meydana getiren maddelerin tespitinde iyi bir gösterge olarak görev yapabilmektedir. İçme sularında; doğal inorganik ve organik kimyasal kirletici, biyolojik, sentetik kimyasal, korozyon ya da su arıtma kaynaklı koku oluşumu meydana gelebilir.

    Kokuya sebep olan kimyasallar ve muhtemel kaynakları

    Koku Koku Yapan Bileşik Muhtemel Kaynak
    Toprağımsı/küf Geosmin

    2- Methylisoborneol

    2-Isopropyl-3-methoxy pyrazine

    Mucidin (mantar önleyici)

    2, 3, 6-Trikloroanisol

    ktinomisetler; mavi-yeşil alg
    İlaç veya klorofenolik 2-Klorfenol

    2,4-Diklorfenol

    2,6- Diklorfenol

    Fenollerin klorlama sonrası yan ürünleri
    Yağlı Naftalin

    Toluen

    Yol akıntılarından kaynaklı hidrokarbonlar; su borularındaki bitümlü kaplamalar
    Balık, pişmiş sebze ya da çürük lahana Dimetiltrisülfür

    Dimetildisülfür

    Metil merkaptan

    Alg veya bitki bozulması
    Meyvemsi ve hoş kokulu Aldehitler Ozonlama yan ürünleri

    İçme suyunda kokunun kaynağını belirlemek her zaman kolay olmayabilir.

    Kokuya sebep olan nedenler aşağıda özetlenmiştir

    1. Bitki bozulması: algler bozulduğunda balık, çim ve küf kokusuna neden olur. Bazı türler canlıyken ciddi organoleptik sorunlara yol açmaktadır.
    2. Küf mantarı ve aktinomisetler: küf ve toprak kokusu üretir. Borularda fazla bekleyen sularda ve suyun sıcak olduğu durumlarda görülebilir.
    3. Demir ve sülfür bakterisi: her iki bakteri de tortu oluşturur ve çürüdükçe kötü bir koku verir.
    4. Endüstriyel atıklar: endüstriden kaynaklı pek çok atık ve yan ürünler, suda ilaç veya kimyasal koku verebilir.
    5. Klorlama: klorun kendisi suya koku vermemekle birlikte sudaki bileşiklerle reaksiyona girdiğinde oluşan ürünler kokuya neden olabilir.

    Kokuya Neden Olan 4 Ana Alg Grubu Ve Neden Oldukları Koku Türleri

    Alg Grupları Koku Türleri
    Mavi-Yeşil Algler (Cyanophyceae) Çimenimsi bir koku, hücreler parçalandıkça domuzumsu hatta septik bir koku oluştururlar.
    Diatomlar (Bacillariophyceae) Bu türler yağ salgıladıklarından balığımsı ya da aromatik bir koku verirler.
    Yeşil Algler (Chlorophyceae) Balığımsı ya da çimenimsi bir koku
    Yeşil-Kahve Algler (Chrysophyceae) Keskin bir koku verir. Uroglenopsis çok güçlü balığımsı, Synura düşük sayılarda salatalık, orta sayılarda balığımsı ve yüksek sayılarda iken domuzumsu bir koku verir.

    İçme suyu kaynağında oksijen azalması sonucu (yeraltı suyu ya da göllerin hipolimnion tabakası), sülfür oluşur ve 0,5 mg/L konsantrasyonda bile hoş olmayan kokuya neden olur.

    Sağlık üzerine etkileri

    Kokunun sağlık üzerine direk bir etkisi olmamakla birlikte suda olması istenmeyen maddelerin/mikroorganizmaların varlığına işaret ettiğinden, bu maddelerin sağlık açısından olumsuz etkileri söz konusu olabilir.

    Koku Arıtma yöntemleri

    Koku gibi estetik problemler genellikle koagülasyon, sedimentasyon ve klorlama gibi konvansiyonel arıtma proseslerinin optimizasyonu ile engellenebilir. Ancak daha özel bir arıtmanın gerekmesi halinde; havalandırma, granüler/toz aktif karbon ve ozonlama gibi prosesler, kokuya neden olan organik ve bazı inorganik kimyasalların giderimin de verimli yöntemlerdir (WHO, 2011, s. 230).

    Daha az gör
  2. Yaşamın devamı yeterli ve iyi kalitede suyun varlığına bağlı. Yerküre üzerindeki suyun tamamı beş litrelik bir şişeye konsa, biz insanların erişebileceği tatlı su miktarı yalnızca bir yemek kaşığı kadar. Başka bir deyişle, erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının yüzde 1’inden biDevamını oku

    Yaşamın devamı yeterli ve iyi kalitede suyun varlığına bağlı.

    Yerküre üzerindeki suyun tamamı beş litrelik bir şişeye konsa, biz insanların erişebileceği tatlı su miktarı yalnızca bir yemek kaşığı kadar. Başka bir deyişle, erişilebilir tatlı su miktarı, dünyanın toplam su varlığının yüzde 1’inden bile az. Yeterli miktarda ve kaliteli bir suyun varlığı, tatlı su ekosistemlerinin olduğu kadar, gıda güvencesinin ve sürdürülebilir kalkınmanın, dolayısıyla insanlığın geleceğinin de temel koşulu. Tatlı su kaynaklarını korumak işte bu yüzden çok önemli.

    21. yüzyılda karşımıza çıkan başlıca zorluk, su kaynaklarının kısıtlı olması. Gıda güvenliği ve enerji güvencesi, ekonomik büyüme, iklim değişikliğiyle mücadele ve biyolojik çeşitlilik kaybının önlenmesi gibi birçok konunun temelinde su kaynaklarının sürdürülebilirliği var.

    Bu nedenle, su kaynaklarının kısıtlı olması veya aşırı kullanımı artık hepimizi ilgilendiriyor.

    BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

    Dünya haritasına baktığınızda gördüğünüz maviliklerin sadece yüzde 2,5’i tatlı sudur. Bu suyun yüzde 70’i buzullardadır.

    TÜRKİYE’DE SU KAYNAKLARININ GÜNCEL DURUMU

     

    Türkiye, sanılanın aksine su zengini bir ülke değil. Yılda kişi başına düşen 1.519 m³’lük su miktarı ile ‘su sıkıntısı çeken’ bir ülke. Türkiye nüfusunun 2030 yılında 100 milyona ulaşacağı ve kişi başına düşen su miktarının 1.120 m³’e gerileyeceği öngörülüyor. Diğer bir deyişle, artan nüfusu ve büyüyen kentleriyle Türkiye, ‘su fakiri’ olma yolunda ilerliyor.

    Türkiye’de 25 su havzası var. Her havza kendi içerisinde farklı dinamiklere ve sorunlara sahip. Örneğin, Büyük Menderes ve Ergene havzalarında kirlilik sorunu daha ön plandayken, yarı kurak iklime sahip Konya Kapalı Havzası’nda tarımda aşırı su kullanımı veya havzalar arası su transferi konuları öne çıkıyor.

    Başka ülkelerde de gördüğümüz su miktarı ile nüfusun oransal dağılımı arasındaki eşitsizlik sorunu Türkiye’de de mevcut. Ülkemizdeki toplam nüfusun yüzde 28’i Marmara Bölgesi’nde yaşarken, buradaki havzalar toplam su akışının sadece yüzde 4’lük kısmını topluyor. Meriç, Ergene, Gediz, Büyük Menderes, Burdur Gölü, Akarçay, Konya ve Asi Nehri havzalarında yüzey ve yeraltı suyu kullanımı, su kaynaklarının kendini yenileyebilme kapasitesini aşmış durumda. Bu durum havzalar üzerindeki baskıyı arttırarak, doğal ekosistemler için büyük bir tehdit oluşturuyor.

    Daha az gör
  3. Bu cevap düzenlendi.

    tekrar merhaba hocam; su arıtma pompalarında bir basınç ayarı olmuyor membranın durumuna, kullandığınız flow atık kısıcı numarasına ve şebeke suyunun kirlilik düzeyine göre basınç değişir. 120 PSİ güzel bir basınç sisteme herhangi bir zararı olmaz. basınç ne kadar yüksek olursa red oranı da artar. 1Devamını oku

    tekrar merhaba hocam; su arıtma pompalarında bir basınç ayarı olmuyor membranın durumuna, kullandığınız flow atık kısıcı numarasına ve şebeke suyunun kirlilik düzeyine göre basınç değişir. 120 PSİ güzel bir basınç sisteme herhangi bir zararı olmaz. basınç ne kadar yüksek olursa red oranı da artar. 120PSİ üzerine çıkmak isterseniz daha güçlü pompalar var onları kullanmanız gerekli ama %96 red’e ulaşım sağladıysanız bu yeterli bence şimdilik.

    Membran verim hesaplaması için bunu kullanın

    Ev tipi bir membran filtrenin verimli çalıştığını anlamak için şu hesaplamayı kullanabilirsiniz.

    Arıtma cihazına giren su Tds değeri – Ro Tds değeri/ giriş suyu tds değeri ×100 = membranın % verimlilik değerini verir. şebeke suyu tds değerine Z arıtma suyu tds değerine Y diyelim formül şu şekilde olacak Z-Y÷Zx100=?

    Örnek şebeke suyu 500 – 80 ro suyu 500-80= 420

    Çıkan sonucu şebeke suyu değerine bölüyoruz 420/500=0.84 bölme işleminden sonra 100 ile çarpıyoruz 0.84×100= 84 % çıkar yani membran filtremiz %84 verimle çalışıyor anlamına gelir. Kısaca şebeke suyu içindeki tüm faydaki zararlı maddeleri %84 arıtıyor anlamı çıkar. hangi değerde değişim yapılması gerekiyor sorusunu sormak istiyorsanız buna siz karar vermelisiniz suyunuzun %kaç arıtmak istiyorsanız o değerde membranı yenileyin %90 bir değer çıkıyorsa değiştirmenizde fayda vardır.

    Membran Filtre Verim Hesaplaması – Su Arıtma Cihazı Tavsiyesi (galiparduc.com)

    Daha az gör
  4. Dioksin Kaynakları Kâğıt üretim endüstrisi, çevrenin dioksinle bulaşmasında en önemli kaynaklardan biridir. Hammaddenin muhafazası amacıyla kullanılan klorofenoller çevreyi kontamine etmektedir. Denizaşırı taşınan tomrukların artan tuz miktarına bağlı olarak klor yükü de artmaktadır. Ayrıca odundakiDevamını oku

    Dioksin Kaynakları

    Kâğıt üretim endüstrisi, çevrenin dioksinle bulaşmasında en önemli kaynaklardan biridir. Hammaddenin muhafazası amacıyla kullanılan klorofenoller çevreyi kontamine etmektedir. Denizaşırı taşınan tomrukların artan tuz miktarına bağlı olarak klor yükü de artmaktadır. Ayrıca odundaki lignin gibi hidrokarbon yapılar dioksin oluşumunda öncü olarak bilinmektedir. Meydana gelen dioksinler sıvı atıklarla çevreye taşınmakta ve gıda zincirine girmektedir.

    Fungusit, insektisit ve bakterisit olarak kullanılan klorofenollerin üretimi esnasında dioksin yan ürün olarak oluşur ve dolayısıyla ticari klorofenollerde de mevcuttur. 2,4,5-Trikloro fenoksi asetikasit gibi fenoksiherbisitler de üretimleri esnasında oluşan TCDD ve diğer poliklorlanmış dioksinleri içermektedir. Günlük hayatımızda sıklıkla kullandığımız farmasötik preparatlada da (tıp, dişçilik ve kozmetik ürünlerinde) 200 ila 500 mg/kg düzeyinde dioksin bulunmaktadır. Süt ürünlerinde kullanılan kağıt ambalajlar ve kartonlar dioksin ve kartonlar dioksin kontaminasyon kaynaklarıdır. Bu kontaminasyon cam kaplara göre daha fazladır ve zamanla artmaktadır.

    Dioksin içerme potansiyeli olan diğer başlıca ürünler de; motor ve madeni yağlar, immersiyon yağları, ısı iletimi için kullanılan akışkanlar ve hidrolik sıvılar, boya ve mürekkep, vakslar, pestisiter, lastikler, elektrik ekipmanları, silo örtüleri, ahşap koruyucu ajanlar, süt işletmelerinde ekipman bakımında kullanılan gres yağı ve yağ karışımları, süt sağım makinelerinin vakum pompalarında bulunan vakum yağları sayılabilir.

    Endüstri bölgelerindeki atıklar ve havanın da dioksin bulundurma potansiyeli yüksektir.

    Daha az gör
  5. Dünya Sağlık Örgütü tanımlamaları temel alındığında; içinde hastalığa neden olmayan, gözle görülmeyen kimyasalların bulunmadığı suya ‘güvenli su’, içinde yaşam için gerekli belirli oranda mineralleri içeren suya da ‘sağlıklı su’’ denilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO 2003) Su Raporuna göre içme suDevamını oku

    Dünya Sağlık Örgütü tanımlamaları temel alındığında; içinde hastalığa neden olmayan, gözle görülmeyen kimyasalların bulunmadığı suya ‘güvenli su’, içinde yaşam için gerekli belirli oranda mineralleri içeren suya da ‘sağlıklı su’’ denilmektedir.

    Dünya Sağlık Örgütü (WHO 2003) Su Raporuna göre içme suyu en az 10 mg/l Magnezyum ve en az 20 mg/l Kalsiyum içermelidir.

    Daha az gör
  6. Şebeke suyu kapalıyken tank da ki suyu cihaz vermiyorsa su tankının havası bitmiş ya da su tankı tamamen kullanılmaz halde olabilir. öncelikle tank kontrollerini aşağıdaki şekilde yapınız. Diğer bir sorun ise vana açıkken suyun tazyikli ve kalın gelmesi başka bir sorunun olduğunu işaret eder. ŞayetDevamını oku

    Şebeke suyu kapalıyken tank da ki suyu cihaz vermiyorsa su tankının havası bitmiş ya da su tankı tamamen kullanılmaz halde olabilir. öncelikle tank kontrollerini aşağıdaki şekilde yapınız. Diğer bir sorun ise vana açıkken suyun tazyikli ve kalın gelmesi başka bir sorunun olduğunu işaret eder. Şayet şebeke suyu vanası açıkken şu testi yapınız tank vanasını kapatın şebeke suyu açık olsun ve arıtma çeşmesini (musluğunu) açın akan su ince ip gibi akıyorsa bağlantılarınız ve cihazınız normaldir sorun tankla alakalıdır, ama su bu şekilde hızlı akıyorsa bağlantılarınız da bir hata var demektir. cihazın bağlantılarını gösteren bir fotoğraf atarsanız yardımcı olabiliriz efendim. tankla ilgili aşağıdaki yazıyı takip ediniz.

    Arıtma Musluğundan 1 Bardak Su Akıyor Sonrasında İnce İp Gibi Geliyor?

    Arıtma cihazınızdan su aldığınızda ilk başta 1 su bardağı yada daha az su hızlı akıyor sonrasında birden ince ip gibi akmaya başlıyorsa su tankınızda arıza var demektir. öncelikle su tank vanasını kontrol edin açık olup olmadığına bakınız vana açık ve durum aynı ise su tankınız dışarıda ise tankın ağırlığını kontrol edin tank ağır ve suyu yukarı vermiyorsa kesinlikle tank arızalıdır. Arıtma cihazı tankları belli bir hava ile çalışır bu hava eksildiğinde tank içindeki suyu yukarı veremez tank da ki suyun sıkışması için ve basınç oluşturması için tankın havasını tamamlamanız gerekli.

    Peki ürünüm kapalı kasa ve tank kasa içinde tank ağırlığını kontrol etmem imkansız bunun içinde yukarıdaki durum tank arızası ile ilgili olduğu için kapalı kutu cihaz içindeki tankı dışarı çıkarmanız gerekiyor zaten dışarı çıkarmadan hava basma imkanınız varsa tanka hava basarak sorunu çözebilirsiniz.

    Tanka hava basmadan önce kontrol edilmesi ve yapılması gerekli işlemler – Su tankına nasıl hava basılır?

     
    Arıtma cihazı tank sibop yeriResimde bir su arıtma tankının hava basma yeri neresi bakıyoruz resimde işaretli yer sibop kapağıdır bu mavi sibop kapağını çevirerek açıyoruz ve sibopa ulaşıyoruz bakınız aşağıdaki açılmış kapak resmine.
    Su arıtma cihazı tankına hava nasıl basılırBu resimde sibop iğnesini görüyoruz öncelikle bu iğneye sivri bir cisim ile içine bastıralım ve buradan su çıkıyor mu kontrol edelim şayet iğneyi içeri bastırdığımızda su çıkıyor ise bu tankın tamiri mümkün değildir bu tank yenisiyle değişmelidir. Su çıkmıyor az bir hava yada hiç hava çıkmıyor ise tanka hava basarak tankımızı normal haline getirebiliriz.

    Nasıl hava basacağım öncelikle bir araç pompası yada bisiklet pompası ile tankın havasını tamamlayabilirsiniz tank da su kalmadığı zaman olması gereken hava 6 PSI’dır. elinizde bir pompa yoksa benzin istasyonlarında yada bir lastik tamircisinde yada pompası olan her yerde tanka hava basabilirsiniz.

    **Tank da su yok ise sadece 6 PSI hava basın yeterli
    **Tank da su var ise öncelikle 20-30 PSI hava basın ve siz hava bastıkça tank da ki su boşalmaya başlayacaktır. Tank da hiç su kalmadığı zaman tankın havasını 6PSI değerine geri düşürün yada ayarlayın.

    Daha az gör
  7. 1500-2000 PPM değerleri haliyle biraz yüksek ppm değeri ve bunu pompasız arıtma cihazları ile yapamazsınız. size tavsiyem pompalı model bir artıma cihazı kullanmanız (Ya da arıtma cihazınıza pompa eklettirmenizi tavsiye ederim). Membran olarak ise Dow Filmtec membran tercih etmeniz daha iyi olur. (öDevamını oku

    1500-2000 PPM değerleri haliyle biraz yüksek ppm değeri ve bunu pompasız arıtma cihazları ile yapamazsınız. size tavsiyem pompalı model bir artıma cihazı kullanmanız (Ya da arıtma cihazınıza pompa eklettirmenizi tavsiye ederim). Membran olarak ise Dow Filmtec membran tercih etmeniz daha iyi olur. (özel membran için en alt paragrafı okuyun)

    şebeke suyunuz 3-4 bar vardır tahmini efendim 2 bar ve altında genelde şebeke suyu olmaz, şebeke suları şehirlere göre değişmekte ve 3-12 bar arasında değişik değerler vardır. aynı şehirde değişik mahallelerde daha bu değer fark eder hem basınç hem de TDS değeri olarak.

    Son olarak yüksek TDS’li sular için özel üretilen membranlar var hocam onlara da bir bakmanı tavsiye ederim “AQUACORA Membran” sumakinesi.com web sitesinden satıyor orayla da iletişime geçmenizi tavsiye ederim.

    Daha az gör
  8. Bu cevap düzenlendi.

    PH 6,5 dan düşük olan sular asidik olup aşındırıcı bir etkiye sahiptir. Buna bağlı olarak şebeke sisteminde ve evlerde metaller üzerinde aşındırıcı etki yapmaktadır. PH 9,5 dan fazla olan suda tat problemi ortaya çıkar ve su sabunumsu bir kayganlık hissi verir. Ayrıca bu suların taş yapma özelliği dDevamını oku

    PH 6,5 dan düşük olan sular asidik olup aşındırıcı bir etkiye sahiptir. Buna bağlı olarak şebeke sisteminde ve evlerde metaller üzerinde aşındırıcı etki yapmaktadır. PH 9,5 dan fazla olan suda tat problemi ortaya çıkar ve su sabunumsu bir kayganlık hissi verir. Ayrıca bu suların taş yapma özelliği de bulunmaktadır. pH’ın düşük veya yüksek olması endüstriyel kirlenmeye de bağlıdır. Suyun geçtiği topraklar da pH etkilemektedir.

    içilebilir su pH aralığı: 6,5 – 9,5

    Daha az gör
  9. Su ve Hayat

    Su nedir? Hava, su, ısı, ışık ve besin maddeleri canlıların yaşaması için gerekli temel unsurlardır. Bu unsurların başında oksijen ve su gelmektedir. Canlı organizmayı oluşturan hücrelerin yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için suya gereksinimleri vardır. Su yaşam için en zorunlu maddelerdeDevamını oku

    Su nedir? Hava, su, ısı, ışık ve besin maddeleri canlıların yaşaması için gerekli temel unsurlardır. Bu unsurların başında oksijen ve su gelmektedir. Canlı organizmayı oluşturan hücrelerin yaşam faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için suya gereksinimleri vardır. Su yaşam için en zorunlu maddelerden birisidir. Susuzluğa dayanmak oldukça zordur. İnsan gıda almadan yalnız su içerek yaklaşık 5 hafta hayatını sürdürebildiği, halde susuzluğa ancak 7-12 gün dayanır. Henüz hayatın başlangıcında olan üç aylık bir fötusun %95’i sudur. İnsan organizmasının %62-67’si, hayvan organizmasının %60- 70’i sudan ibarettir.

    İnsan organizmasındaki suyun 2/3’ü hücre içerisinde, geriye kalan kısmı ise dokular arası sıvıda ve kanda bulunur. Kimyasal formülü H2O’dur, ağırlıkça %11,1 Hidrojen ve %88,9 Oksijenden meydana gelir. Su molekülünde iki hidrojen atomunun aynı tarafta bulunması pozitif yüklü olmasına neden olur, oksijen atomu da negatif yüklüdür. Periyodik cetvelde oksijene benzer diğer maddelerin dihidrürlerinden farklıdır. Atmosferik basınç ve oda sıcaklığında (25°C) daha ağır moleküller (H2S, H2Se) gaz halindeyken, H2O sıvı halde bulunur. 100°C’ye çıkarıldığında gazlaşır. Su daha yoğundur, dielektrik sabiti ve yüzey gerilimi yüksektir. Donma noktası ise düşük olup, donduğunda daha az yoğun haldedir. Saf su renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdır, 0°C’de donarak katı faza geçer.

    Su hijyeni, yalnız içme için kullanılan suyun nitelikleri ile meşgul olmaz. Aynı zamanda yıkama, mutfak ve ev işlerinde kullanılacak suların niteliklerinin tespiti, su kirlenmesinin önlenmesi ve suların dezenfeksiyonu işleri ile de ilgilidir.

    Toplumun içme ve kullanma (Yemek yapma, temizlik ve benzeri) gereksinimleri için kullandığı şehir şebekeleri, kuyu, çeşme ve gene aynı amaçlarla kullanmak üzere teknik metotlarla tasfiye edilmiş dere, nehir ve göl suları içilebilir su olarak tanımlanır. İçme ve çeşitli maksatlarla kullanılan ve insan sağlığı ile çok yakından ilişkisi olan ve kısaca içme, kullanma suyu adı verilen suyun hepsi “ALİMENTASYON SUYU” olarak adlandırılır. Bu suyun miktarı kent ve köylerin nüfusuna, bağlı olarak günde insan başına en az 150 litre olarak hesap edilir.

    Daha az gör
  10. FR (FRANSIZ SERTLİĞİ) NE DEMEKTİR? Fransız sertliği (Fr) veya mg/lt CaCO3 ülkemizde yaygın olarak sertlik sınıflandırmasında kullanılan birimlerdir. Suyun içindeki sertlik iyonlarının konsantrasyonunu tanımlamada kullanılır. 1 Fr derecesi 10 mg/lt CaCO3 sertliğine eşittir. 1 dH° = 1.785 fr° 1 fr° =Devamını oku

    FR (FRANSIZ SERTLİĞİ) NE DEMEKTİR?

    Fransız sertliği (Fr) veya mg/lt CaCO3 ülkemizde yaygın olarak sertlik sınıflandırmasında kullanılan birimlerdir. Suyun içindeki sertlik iyonlarının konsantrasyonunu tanımlamada kullanılır.

    1 Fr derecesi 10 mg/lt CaCO3 sertliğine eşittir.

    1 dH° = 1.785 fr°

    1 fr° = 10 ppm CaCo3

    1 ppm = 2 mS

    1 fr° = 20 mS

    Sert Suyun Zararları

    1. Sert sular, cildi sertleştirmeleri ve yıkanma, bulaşık, çamaşır gibi ev işlerinde fazla sabun sarf ettirmeleri ve işlemleri güçleştirmeleri nedeniyle pek istenmezler. Örneğin 25 sertlik derecesinde bir litre suyu tamimiyle köpürtebilmek için en az 3 gr. sabun sarf etmek gereklidir. Buna göre 300 litre su ile yıkanan bir ev çamaşırı için 900 gr. sabun gereklidir. Eğer yumuşak su ile aynı iş yapılacaksa sarf edilecek sabun yarı yarıya azalır.
    2. Sabun çökeleği banyo veya duş sonrasında insan derisine yapışır. Deri gözeneklerini tıkar ve saç tellerini kaplayarak sertleştirir. Deriye yapışan bu kütle, bakteri üremesi için elverişli bir ortam yaratır.
    3. Sudaki sertlik zamanla kendiliğinden veya su ısıtıldığında hızla çözünürlüğünü kaybeder ve geçtiği yüzeylere yapışmaya başlar. Su borularının içi hızla dolar, su basıncı ve akışı azalır.
    4. Suyun ısıtıldığı yüzeylerde daha da artan kireçlenme, yalıtkanlığa sebep olur ve elektrik tüketimini artırır. Kalorifer tesisatındaki kireçlenme yakıt tüketiminin artmasına sebep olur. Buhar elde etmek için kullanılan sularda gerek ekonomi ve gerekse kazanların dayanması bakımından sertliğin büyük önemi vardır. Geçici sertliği 12,5’tan fazla olan sert sular çok çöküntü yapıcıdırlar. Bu gibi sular ısıtılınca bikarbonatlar, karbonat halinde çökerek, kazanda ve borularda bir kabuk oluştururlar. Oluşan bu kabuk, ısının güç iletilmesine ve dolayısıyla fazla enerji kullanılmasına neden olacaktır.
    5. Sertlik mineralleri yemeklerde istenmeyen bir tat verir. Sert su ile yapılan buz buğulu bir görünümde olur. Ayrıca tahıl, baklagiller ve sebzeleri sertleştirebilirler, bu yüzden yemeklerin geç ve güç pişmelerine sebep olarak zaman ve enerji kaybettirirler.
    6. Tekstil, boya, kağıt, deri, şeker, bira endüstrileri için sert sular elverişsizdir.
    7. Diğer taraftan çok tatlı sular, karbondioksit ile fazla yüklü olduklarından agresif, yani kemiricilerdir. Bu yüzden özellikle su borularında bulunan kurşun, kalay ve kadmiyum gibi ağır metalleri eritirler. Halbuki sular kireçten zengin olduğu zaman, boruların içini ince bir kireç kaplayacağı için kurşunla suyun teması önlenmiş olur.

    Suyun sertliğinin sağlık üzerine zararlı bir etkisi yoktur. Fazla sert suların mideye biraz ağır gelmesi nedeniyle, yaklaşık bir sınır olarak içme sularının toplam sertliklerinin de 12’yi geçmemesi önerilir. Ayrıca fazla magnezyum sülfat içeren suların, laksatif etkileri nedeniyle içilmemeleri gerekir.

    Sert Suların Yumuşatılması

    Suyu yumuşatmanın en pratik yolu iyon değiştirici reçine kullanmaktır. İyon değiştirici reçineli sistemler genelde sodyum iyonları ile sertlik iyonlarını yer değiştirterek çalışırlar. Proses esnasında su reçine tanecikleri arasından süzülerek geçer.

    Reçine tanecikleri üzerindeki elektrik yükü sodyum iyonlarını reçine taneciği üzerinde tutar. Ancak, reçine taneciklerinin aynı zamanda sertlik minerallerini tutma kabiliyeti de vardır. Reçine taneciklerinin sertlik minerallerini tutma kabiliyeti sodyum iyonlarını tutma kabiliyetine göre daha fazladır. Bu şekilde iyon değişimi gerçekleşir.

    Belli miktarda sert su reçine yatağından geçtikten sonra, reçine tanecikleri tamamıyla, sertlik mineralleriyle kaplanır. Bu durumda sertlik minerallerinin tutulması son bulur. Sertlik iyonlarının tekrar sudan tutulabilmesi için reçine taneciklerinin sertlik minerallerinden kurtarılarak tekrar sodyum taneciklerinin bağlanması gereklidir. Bu işleme ‘rejenerasyon’ adı verilir.

    Rejenerasyon esnasında tuzlu su reçine tankına verilir ve reçine sodyuma doyurulur. Reçine tankında biriken yüksek konsantrasyondaki sodyum iyonları sertlik iyonlarını reçine taneciklerinden ayırır. Reçine daha sonra temiz su ile durulanarak, fazla tuz ve sertlik mineralleri tanktan atılır. Reçine tankı tekrar sertlik iyonlarını tutmaya hazır durumdadır.

    Sularda sulfatlardan ileri gelen kalıcı sertlik alkali karbonatlarla da giderilir.

    CaSO4 + Na2CO3——> Na2SO4 + CaCO3

    MgSO4 + Na2CO3——> Na2SO4 + MgCO3

    Bikarbonatlardan ileri gelen geçici sertlik ya suları ısıtarak erimeyen karbonatlar halinde çöktürerek veya aşağıdaki şekilde işleme tabi tutarak gidermek olasıdır.

    Ca(HCO3 )7 + CaO——-> 2CaCO3+ H2 O

    Mg(HCO3 ) 7 +Ca(OH) 2 ——-> 2MgCO3+2H2 O

    Kalsiyum ve magnezyumun hem bikarbonat ve hem de sülfat bileşikleri zeolit ve permutit gibi doğal veya sentetik maddelerden yararlanarak iyon değiştirmek suretiyle sular yumuşatılır.

    Kireç soda usulü, sodyumu hidroksitle muamele, sodyumu fosfat ile yumuşatma yöntemleri Mg+( ve Ca+) iyonlarının suda çözünmeyen bileşikleri halinde çöktürülmesiyle gerçekleştirilir. İki şekilde olur. İyon değiştirme ise Pozitif bir iyon (katyon) ile pozitif başka bir iyonun yer değiştirmesidir.

    Negatif bir iyon (anyon) ile başka bir negatif iyonun yer değiştirmesi ise anyon katyonlar Ca+, Mg+, Na+ ,H+, Fe+ ve Mn+ gibi elementler, anyonlar da genel olarak Cl, SO+ , No+ gibi maddelerdir.

    Suyun Sertliği

    Genel olarak suyun sertliği, kalsiyum seviyesi olarak kabul edilmesine rağmen, suyun sertlik derecesi içerdikleri erimiş kalsiyum ve magnezyum tuzlarından ileri gelmektedir. Sular bunları topraktan alır. Sular, erimiş halde bulunan kalsiyum ve magnezyumu bikarbonat tuzları, sülfat tuzları, klorür tuzları ve ayrıca az miktarda nitrat tuzları halinde içerirler. Özellikle kalsiyum bikarbonat ve kalsiyum sülfat suyun sertliğinde önemli rol oynar.

    Tüm anorganik tuzlar suda çözünürler. Sıcaklık artışı bazı tuzların çözünürlüğünü azaltır (Ca(OH)2 , FeSO4 ) diğer çözünmüş madde derişimi de bunu etkiler. Alçak rakımlı bölgelerde tuz derişimi zeminle temas yüzeyi büyük olduğundan yüksektir. Su da en sık bulunanlar kalsiyum, magnezyum, Na2CO3, sülfat ve klorürlerdir. Sularda erimiş halde bulunan kalsiyum ve magnezyum bikarbonat tuzları, suları kaynatmakla erimeyen karbonat tuzları, suları kaynatmakla erimeyen karbonatlar halinde çöktüğünden bunların oluşturduğu sertlik Geçici Sertlik diğer tuzların oluşturduğu sertliğe de Kalıcı Sertlik denir.

    Çünkü bu tuzların oluşturduğu sertlik suları kaynatmakla geçmez. Bahsedilen tüm tuzlardan ileri gelen sertlik ise Toplam Sertlik adını alır. Özellikle kalsiyum ve magnezyumun sülfat tuzları kalıcı sertlik nedenidir. Kalsiyum ve magnezyum bi karbonat tuzları ise geçici sertlik oluşturur. Geçici sertliği oluşturan bikarbonat tuzları ısıtıldığı zaman;

    Ca(HCO3) 2—————–> CaCO3 +CO2 +H2O

    Mg(HCO3) 2——————> MgCO3 +CO2 +H2O

    Şeklin de ayrışırlar. Karbonatlar çöker, oluşan veya suda önceden erimiş halde bulunan serbest karbondioksit uçar. Suyun kalıcı sertliği genellikle toprak alkali maddelerin sulfatalarından klorürlerinden ileri gelen sertliklerdir. Bu tür sertlik ısıtılmakla giderilmemesine karşılık sodyum karbonatla giderilir.

    CaSO4 + Na 2 CO3 —————————> Na2 SO4 + CaCO3

    Evsel ve endüstriyel atık sularının yüzeysel sulara deşarjı sonucu bu sulardaki Cl(, sülfat, nitrat, fosfat derişimi artar. Sudaki çok değerlikli metal iyonlarının sabunlarla çözünmeyen bileşikler meydana getirme özelliği olan sertlik derecesi Fransız, İngiliz, Alman, Amerikan ve minival sertlik derecesi olarak değişik şekillerde belirtilir. Ülkemizde Fransız sertlik derecesi kullanılmaktadır.

    Bir Fransız sertlik derecesi 10 mg CaCO3 /Lt . veya 8.4 mg MgCO3 ‘a

    Bir İngiliz sertlik derecesi 14.3 mg Ca CO3 /Lt . veya 2.0 mg Mg CO3 ‘a

    Bir Alman sertlik derecesi 10 mg CO3 /Lt . veya 7.1 mg Mg CO3 ‘a

    Bir Amerikan sertlik derecesi 1 mg Ca CO3 /Lt . veya 0.8 mg Mg CO3 ‘a

    Bir Minival sertlik derecesi 50 mg Ca CO3 /Lt . veya 42 mg Mg CO3 ‘a

    1 Fr SD= 0.56 Alm.SD =0.70 İng.SD’dir

    Minival sertlik bir litre suda bulunan milival gramı gösterir. Minival gram, kimyasal eşdeğer miktarın 1/1000’i demektir. Örneğin CaCO3 ‘a molekül ağırlığı 100, kimyasal eşdeğerliliği 100/2 = 50’dir. Bunun binde biri 0.05 gr kalsiyum karbonat veya bu miktara eşdeğer sertlik veren maddelerin bulunması 1 milivat değeri verir. Sertlik derecelerine göre sularda şöyle bir sınıflandırma yapılabilmektedir.

    Tablo . Sertlik derecelerine göre sularda sınıflandırma

    Fransız Sertliği Alman Sertliği İngiliz Sertliği Suyun Niteliği
    0-7 0-4 0-5 Çok Yumuşak Su
    7-14 4-8 5-10 Yumuşak Su
    14-22 8-12 10-15 Hafif Sert Su
    22-32 12-18 15-22 Sert Su
    32-54 18-30 22-35 Çok Sert Su
    >54 >30 >35 Çok Aşırı Sert su
    Daha az gör