Dünyamız kozmik ölçütlere göre genç bir gezegen olsa da taşımak zorunda kaldığı ve giderek artan nüfus yükü sebebiyle yaşlı ve yorgun bir gezegene dönüşüyor. Kontrolsüzce artan nüfusun beraberinde getirdiği çok yönlü olumsuz etkiler, başta su olmak üzere doğal kaynakların sürekli baskılandığı bir sürece yol açtı. Sınırlı doğal kaynakların sürekli artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, pek de uzak olmayan bir gelecekte mümkün olmaktan çıkabilir.
Zira gelişen ve dönüşen teknoloji, değişen yaşam tarzının dayattığı yeni ihtiyaçlar, mevcut ihtiyaçların üzerine sürekli yenilerinin eklenmesine sebep oluyor. Bu durum tarımdan enerjiye, turizmden ulaşıma kadar hemen her sektördeki mal ve hizmet üretim aşamalarında kullanılan suyun miktarını her geçen gün arttırıyor. Su kaynaklarının kirletilerek kullanılmaz hale gelmesi de sorunun boyutlarını büyütüyor. Tüm bunlar kullanılabilir suya erişimi kısıtlayan faktörler.
Diğer yandan kullanılabilir suya erişim ile alakalı sorunların yanında, plansız ve bilinçsiz şehirleşme neticesinde ani ve şiddetli yağışların yarattığı sel baskınları ve sıklığı artan kurak periyotlar da meselenin çözüm bekleyen diğer tarafını oluşturuyor.
Birleşmiş Milletlerin su ile alakalı mevcut durumu özetleyen istatistikleri ve geleceğe yönelik tahminleri pek de iyimser olmayan bir tabloyu önümüze koyuyor;
- 2050 yılına kadar dünya nüfusunun 2 milyar daha artacağı tahmin ediliyor.
- 2050 yılında nüfus artışının etkisiyle su talebi bugünkünden %30 daha fazla olacak.
- Günümüzde 2,1 Milyar kişi güvenli içme suyu hizmetlerinden yoksun.
- Bugün, 1,9 milyar kişi potansiyel olarak aşırı su sıkıntısı çekilen bölgelerde yaşıyor. 2050 yılına kadar bu nüfusun, yaklaşık olarak 3 milyara ulaşması bekleniyor.
- 1,8 milyar kişi, insan atıklarından mikrop bulaşmasına karşı önlem alınmamış ve iyileştirilmemiş içme suyu kullanıyor.
- Atık suların %80’i arıtılmadan ya da tekrar kullanılmadan doğaya deşarj ediliyor.
- Günümüzde taşkın risklerine maruz kalan insan sayısı 1,2 milyarken, 2050 yılında bu sayının 1,6 milyara yükseleceği tahmin ediliyor.
- Bugün, 1,8 milyar insan, arazi bozulması ve çölleşmenin kötü etkilerinin açık olarak hissedildiği bölgeler de yaşıyor. Orman arazilerinin en az %65’i kötüleşmiş durumda.
- İnsan faaliyetleri sonucunda 20. yüzyılın başından bu yana doğal sulak alanların %64-71’i yok oldu.
İstanbul Teknik Üniversitesinden (İTÜ) bir grup bilim insanı, Marmara Denizi’ni tehdit eden müsilaj (deniz salyası) sorununa ilişkin tespitleri ve olası çözümleri içeren teknik değerlendirme raporu açıkladı.
İzmit Körfezinde müsilaj etkili olurken, Darıca sahilleri de deniz salyasıyla kaplandı. Yapılan temizlik çalışmalarına rağmen yeniden müsilaj, ortaya çıktı.
Darıcada Cevher Dudayev Parkının bulunduğu sahil kesiminde denize girilmemesi için tabelalar koyuldu. Zabıta Müdürlüğü ekipleri, Darıca sahiline Denize girmek tehlikeli ve yasaktır yazılı tabelalar koydu.