İçme suyundaki sıkıntıların insanlar üzerindeki etkileri
Biyolojik, fiziksel, kimyasal, sosyal, kültürel, ekonomik her türlü eylemi çevre-canlı etkileşimi başlığı altında toplamak mümkündür. Çevre kapsamına giren ve tüm canlılar için hayati öneme sahip içme suyu kaynakları ilk olarak 20. yy.’ın sonlarından itibaren dünya üzerindeki uluslararası kuruluşların dikkatini çekmeye başlamıştır.
Türkiye’deki su kaynakları, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu kapsamda öncelikli amaçlar arasında, Türkiye’deki su kaynakları yönetiminin ve politikalarının belirlenmesi, bu doğrultuda meydana gelebilecek olası sorunların ortaya konulması ve.
Türkiye’ye yönelik su kaynakları yönetimi için önerilerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Halkın refah düzeyini yükseltmek devletin temel görevleri arasındadır.
Çünkü su, en temel insan haklarından bir tanesidir.
Dünya Sağlık Örgütü tanımlamaları temel alındığında; içinde hastalığa neden olmayan, gözle görülmeyen kimyasalların bulunmadığı suya ‘güvenli su’, içinde yaşam için gerekli belirli oranda mineralleri içeren suya da ‘sağlıklı su’’ denilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO 2003) Su Raporuna göre içme suyu en az 10 mg/l Magnezyum ve en az 20 mg/l Kalsiyum içermelidir.