1. GPD NEDİR? NEYİ İFADE EDER? Özellikle su arıtma sistemleri için ya da su arıtma teknolojilerinde kullanılan bir kavram olarak, GPD sıklıkla karşımıza çıkıyor. Peki GPD nedir, ne işe yarar ve neyi ifade eder? Tüm bu soruların cevapları, yazımız içerisinde yer alıyor… GPD Nedir? GPD, ozmoz cihazlarındDevamını oku

    GPD NEDİR? NEYİ İFADE EDER?

    Özellikle su arıtma sistemleri için ya da su arıtma teknolojilerinde kullanılan bir kavram olarak, GPD sıklıkla karşımıza çıkıyor. Peki GPD nedir, ne işe yarar ve neyi ifade eder? Tüm bu soruların cevapları, yazımız içerisinde yer alıyor…

    GPD Nedir?

    GPD, ozmoz cihazlarında kullanılan membran filtreleri ile ilgili bir kavramdır. GPD, İngilizce Gallons Per Day kavramının baş harflerinden oluşmuştur ve bir membranın günlük olarak ürettiği galon miktarını belirler. Yani bir membran filtre 24 saatte ne kadar su üretiyorsa, bu üretim miktarı GPD’yi belirler. Üretilen membran filtreler genellikle 75 GPD, 80 GPD ya da 100 GPD şekline karşımıza çıkar. Peki GPD önüne gelen tüm bu rakamlar neyi ifade eder ve söz konusu rakamları litreye çevirmek istersek bunu nasıl gerçekleştirebiliriz? Şimdi tüm bu soruların cevaplarına bakalım…

    GPD Neyi İfade Eder?

    Su arıtma teknolojilerinde 1 galon yaklaşık olarak 3.78 litreye tekabül etmektedir. Örneğin eğer 75 GPD değerinden bahsediliyorsa, burada 75 rakamı, 1 galonun litre değeriyle çarpılır ve ortaya söz konusu membranın günlük olarak kaç litre su üretimi yapacağı ortaya çıkar. Bu formülü şu şekilde örneklemek mümkün: Diyelim ki elimizde 75 GPD değerinde bir membran filtre var. O halde burada 75 x 3,78 formülünü uygulamamız gerekir. Bu formül sonucunda ortaya 283,5 rakamı çıkar. Bu durumda 75 GPD değerinde bir membran filtre, günlük olarak 283,5 litre su üretiyor demektir.

    Daha az gör
  2. Yiyecek ve Giyeceklerimizin Tükettiği Su Miktarı   Yiyecek ve giyeceklerimizin üretimi için tüketilen su hesap edildiğinde ortaya inanılması güç rakamlar çıkıyor. Et, süt, peynir gibi hayvansal ürünler elde etmek için sürülerin tahıllarla beslenmesi ve giysilerimizin hammaddelerini üretmek içinDevamını oku

    Yiyecek ve Giyeceklerimizin Tükettiği Su Miktarı

     

    Yiyecek ve giyeceklerimizin üretimi için tüketilen su hesap edildiğinde ortaya inanılması güç rakamlar çıkıyor. Et, süt, peynir gibi hayvansal ürünler elde etmek için sürülerin tahıllarla beslenmesi ve giysilerimizin hammaddelerini üretmek için yetiştirilen bitki ve hayvanlar su tüketimi anlamına geliyor. Ortalama bir insanın günlük besin ihtiyacını karşılamak için 3000 litre su harcanması gerekiyor. Bu miktar bir insanın günlük içme suyu ihtiyacının yaklaşık 1000 katına denk geliyor.

     

    Ortalama bir batılı her gün, doğrudan ve suya ihtiyacı olan besinler aracılığıyla kendi ağırlığının 100 katı su tüketiyor. Besinlerin böylesine su yoğun ürünler olması, dünyadaki suyun % 70’inin sulama için kullanılmasını anlaşılır kılıyor. Dünyada her insan et ağırlıklı batılı beslenme şeklini benimsemiş olsaydı % 75 daha fazla suya ihtiyaç duyulurdu. Elektrikli aletlerde enerji tüketim bilgisi verildiği gibi, yiyecek ve giyecek etiketlerinde de üretim için ne kadar su kullanıldığı bilgisine yer verilse, kahveye çaya şeker koyarken yalnız kalori, giysilerimizi yıkarken yalnız yıpratma kaygısı taşımayız.

     

    Cinsi Miktarı Harcadığı su (litre)
    Buğday, Arpa 1 kg 1300
    Buğday ekmeği 1 dilim 40
    Pirinç 1 kg 3400
    Pilav 1 porsiyon 100
    Darı 1 kg 5000
    Mısır, Patates 1 kg 900
    Soya 1 kg 1800
    Şeker 1 kg (şeker kamışından) 1500
    Portakal 1 adet (100 gr) 50
    Portakal suyu 1 bardak (200 ml) 170
    Elma 1 adet (100 gr) 70
    Elma suyu 1 bardak (200 ml) 190
    Domates 1 kg 180
    Süt 1 litre 1000
    Peynir 1 kg 5000
    Biftek 1 kg 15500
    Hamburger 150 gr biftek 2325
    Koyun eti 1 kg 6100
    Keçi eti 1 kg 4000
    Domuz eti 1 kg 4800
    Tavuk eti 1 kg 3900
    Yumurta 1 adet (60 gr) 200
    Hindistan cevizi 1 kg 2500
    Dondurma 1 külah 1500
    Kahve 1 kg 21000
    Kahve 1 fincan (125 ml) 7 gr kahve 140
    Çay 1 kg 9200
    Çay 1 fincan (250 ml) 3 gr çay 28
    Bira 1 bardak (250 ml) 75
    Şarap 1 kadeh (125 ml) 120
    Tişört 250 gr pamuk 2700
    Kot pantolon 1 kg pamuk 10800
    Ayakkabı 1 kg deri 16600
    Kağıt 1 adet A4 80 gr/m2 10

     

    Su Kaynakları ve Su Tüketimi

     

    Yeryüzündeki suyun % 95’i içemediğimiz ve çok yüksek maliyeti nedeniyle arıtamadığımız deniz suyudur; geri kalan % 5’i tatlı sudur ve bunun da % 4’ü kutuplarda saklıdır. Dolayısıyla yüzey ve yeraltı sularının ancak % 1’inden faydalanılabilir. Ne var ki, bu % 1’lik kısmı düzensiz dağıldığından su talebindeki artış ülkeden ülkeye farklılık gösterir. Ekvator kuşağı, Avrupa, Amerika’nın belirli bölgeleri su kaynağı yönünden çok zengin iken Ortadoğu, Orta Asya, Avustralya gibi geniş bölgeler oldukça fakirdir.
     
    Tıpkı yeryüzü gibi, insan vücudunun da yaklaşık % 70’i sudur. Bir insan, solunum, terleme ve boşaltım yoluyla vücudundan kaybolan suyu telafi edebilmek için günde 2-5 litre içme suyuna ihtiyaç duyar. İnsanların mutfak, banyo, tuvalet ve diğer temizlik ihtiyaçları için tükettikleri evsel su miktarı günde kişi başına ortalama 180 litredir. Bu miktar ülkelere göre farklılık göstermekte, gelişmiş ülkelerde 500-800 litreye çıkarken, gelişmekte olan ülkelerde 60-150 litreye düşmektedir. Su sıkıntısının asıl sebebi tarımdaki su tüketimidir.

     

    Dünyada nehirlerden ve yeraltı kaynaklarından çekilen suyun % 70’inden fazlası, dünyada tüketilen besinlerin üçte birini yetiştiren 2,7 milyon dönüm araziyi sulamaktadır. Mısır, Meksika, Pakistan ve Orta Asya gibi kurak bölgelerde çekilen suyun % 90’ından fazlası tarla sulanması için kullanılmakta, nehirler giderek kurumakta, yeraltı su seviyeleri, tekrar yerine konamayacak hızda düşmektedir. Artan nüfusu besleyebilmek için yapılan sulu tarımın su sistemi üzerinde oluşturduğu baskı, kişi başına su tüketiminin artmasıyla iyice şiddetlenmektedir. Dünya nüfusu yirminci yüzyılda üçe katlanmış ama su tüketimi yedi katma çıkmıştır. Günümüzde dünyada bir kuşak öncesine göre iki kat fazla yiyecek yetiştirilse de nehirlerden ve yeraltı kaynaklarından üç kat fazla su çekilmektedir.

    Daha az gör
  3. Bu cevap düzenlendi.

    Su Arıtma Cihazları Sağlıklı Mı? Filtre malzemesi, su arıtma sistemlerinin ana unsurudur. Temelde bunlar, görevi çeşitli kirlilik türlerini yakalamak olan özel dolgulardır. Özellikle su için filtre malzemeleri, demir, manganez, amonyum, hidrojen sülfür partiküllerini ortadan kaldırmak ve içinde buluDevamını oku

    Su Arıtma Cihazları Sağlıklı Mı?

    Filtre malzemesi, su arıtma sistemlerinin ana unsurudur. Temelde bunlar, görevi çeşitli kirlilik türlerini yakalamak olan özel dolgulardır. Özellikle su için filtre malzemeleri, demir, manganez, amonyum, hidrojen sülfür partiküllerini ortadan kaldırmak ve içinde bulunabilecek yabancı kokuları, hoş olmayan tatları ve diğer her türlü kirleticileri gidermek için kullanılır.

    Su İçin Filtre Ortamı Nasıl Seçilir?

    Mekanik ve en iyi su arıtma cihazı için filtre malzemeleri; Büyük miktarda sıvıyı mekanik safsızlıklardan (veya süspansiyonlardan) arındırmak için, genellikle belirli bir etki süresi ile su arıtma için granül filtre malzemesi içeren dikey toplu filtreler kullanılır. Bu tür sistemler mekaniktir.Yapı, drenaj ve dağıtım sistemlerine sahip metal veya plastik bir dikey tanktan oluşur. Kuvars kumu, hidroantrasit vb. genellikle dolgu filtrelerinde granüler bir şarj olarak kullanılır.Temizlik sırasında sıvının dağılımını iyileştirmek ve drenaj cihazının alt kısmının tıkanmasını önlemek için çakıl tabakasına kurulur. Dikey toplu filtrelerde temizlik yaparken su yukarıdan aşağıya doğru akar. Filtrasyon sürecinde, kaba bir fraksiyonun parçacıkları granüler tabakaya yerleşir ve statik elektriğin ve diğer etkilerin etkisinden dolayı daha küçük elementler yükün parçacıklarına yapışır. Besleme malzemesi tabakasında biriken kaba kir nedeniyle filtrelenmiş su geçişleri daralır ve böylece sıvı arıtmanın derinliği artar. Bu durumda, askıda kalan maddenin ana kısmı, filtreleme sisteminin üst kısmında tutulur.

    Su Arıtma Cihazı Tasarlarken

    Bir su arıtma cihazı tasarlarken, üretici, partikül boyutu dağılımının seçimine ve sıvının arıtma sisteminden geçiş hızına özellikle dikkat etmelidir, bu durumda, su arıtma için filtre malzemesi neredeyse tüm olarak çalışacaktır. Yükün hacmi. Kirlenmiş alan, yükleme katmanı boyunca yavaşça alçalır. Sıvı, filtre sisteminden çok hızlı geçerse sıvı arıtma seviyesi düşecektir. Hız çok düşükse, kir sadece üst katmana yerleşir.Çok katmanlı filtreler daha etkilidir, aynı zamanda en ekonomik olanlardır. Bu tür cihazlarda, cihazın üst kısmında daha hafif ve daha büyük partiküllerin bulunduğu bir katman, alt kısmında ise daha ağır ve daha küçük partiküllerin bulunduğu bir katman olacak şekilde farklı yoğunluk ve gözenekliye sahip birkaç malzeme kullanılır. Filtreleme katmanlarının böyle bir dağılımı nedeniyle, kaba fraksiyon üst katmanda kalır ve küçük fraksiyon, sırasıyla su arıtma için filtreleme malzemesinin alt katmanında tutulur, sırasıyla yükün tam hacmi çalışır.

    Su Arıtma Cihazının Detayları

    Yükleme katmanlarını dolduran partiküller, akışkan olma hızları pratik olarak eşit olacak şekilde boyut ve yoğunluk olarak seçilir. Böylece, geri yıkama (gevşetme) ile rejenerasyon sırasında tüm katmanın “kaynamasını” sağlamak mümkündür. Bu arada mekanik cihazlarda temizleme hızı, filtre malzemesini oluşturan dolgu maddesine çok az oranda bağlıdır. Ortalama filtrasyon hızı, yerçekimi sistemleri için 2–5 m/s ve basınçlı sistemler için 8–12 m/s’dir.Periyodik olarak, yükleme tabakası o kadar kirlidir ki, filtrasyon direnci hızla artar ve buna bağlı olarak verimlilik düşer. Artan basınç “bozulmaya” yol açar  filtreleme sisteminden kirin arıtılmış suya çıkarılması. Filtre durdurulur ve yatak yenilenir. Yemin gözenekli katmanlarının geri kazanılması, ters yönde, yani aşağıdan yukarıya akmalarına indirgenir, yenilenen sıvının tedarik hızı, beslemeyi akışkanlaştırmak ve yaklaşık 30-50 oranında genişletmek için yeterli olmalıdır. Bu işlem sırasında, granül filtre malzemesinin parçacıkları hareket eder, birbirine sürtünür ve çarpar (“kaynama”), bu anda aralarındaki askıda katı maddeler, yapışan safsızlıklarla birlikte yıkanır.

    Su İçin Karbon Filtre Malzemesi

    Bu günlerde aktif karbon, çeşitli endüstriyel işlemlerde yaygın olarak kullanılır. Bu doğal adsorbanın uygulama alanlarından biri de su ve hava temizleme sistemleridir. Adsorpsiyon kapasitesi nedeniyle filtrasyon için aktif karbon kullanılır:

    • Atıksu
    • Kazanlardan ve havuzlardan gelen endüstriyel su
    • Yüzey ve yağmur suları
    • Adsorpsiyon için aktif karbon kullanılır
    • Petrol ürünleri
    • Tarım ilacı
    • Halojenli hidrokarbonlar
    • Kömür içeren su arıtma filtre malzemesi, içecek olarak kullanılan sıvının organoleptik özelliklerini iyileştirir
    • Bulanıklık ve renk seviyesini azaltmak
    • Kokuları ve tatları yok eder
    • Organik maddeyi adsorbe eder

    Su İçin İyon Değiştirici Ortam

    İyon değiştirici reçinelerden gelen su için filtre malzemesi kullanarak, saflaştırılacak sıvının bileşiminde iyonik düzeyde değişiklik yapmak, böylece onu tuzlardan ve diğer bazı bileşenlerden tamamen arındırmak mümkündür.İyon değişim reçinesi, çapı bir milimetreden fazla olmayan toplara benzeyen küçük parçacıklardan oluşur. Özel polimerlerden yapılırlar. Sokaktaki sıradan bir adam için anlamsız görünümüne rağmen (reçine biraz balık yumurtasını andırır), iyonik reçinenin benzersiz ve kullanışlı bir özelliği vardır. Çeşitli safsızlıkların iyonlarını (metallerden sertlik tuzlarına kadar) tutar ve bunları zararsız iyonlarla değiştirir. Diğer maddeler. Basitçe söylemek gerekirse, bu filtre malzemesi su arıtma için kullanıldığında iyon değişimi gerçekleşir. Bu işlem sayesinde filtre ortamına iyon değiştirici reçine adı verilir.

    Su İçin Filtre Ortamı Nasıl Seçilir?

    Su arıtma için belirli bir tür filtreleme malzemesi kullanırken faydaları değerlendirmek için, sadece ambalajının fiyatına değil, aynı zamanda içindeki dolgu miktarına (litre ve kilogram olarak), raf ömrüne de dikkat etmek gerekir. Ve bir indirgeyici madde kullanma ihtiyacı bulunur. Günümüzde bir takım ekonomik ve siyasi nedenlerle su için yabancı yapımı filtre malzemelerinin maliyeti ülkemizde üretilen filtre dolgu malzemelerinin maliyetinden çok daha fazladır. Aynı zamanda, bu kadar önemli bir su arıtma cihazı fiyat farkı, ithal edilen su arıtma cihazlarının her zaman daha kaliteli veya daha yüksek verimliliğini göstermez.Su için bir filtre malzemesi seçerken önemli bir gösterge, kullanım koşullarına bağlı olarak hizmet ömrüdür. Ayrıca, filtreleme sisteminin bakımı için gereken maliyet düzeyi, seçilen yükleme katmanının rejenerasyon yönteminden etkilenir. Suyun ters akışıyla geri yüklenen “reaktifsiz” filtrelerin yükünün, sahibinden ek maliyet gerektirmeyeceği açıktır. “Reaktif” su arıtma sistemlerinin yenilenmesi sürecinde, yeni maliyetler gerektiren özel reaktifler kullanılır.

    Daha az gör
  4. Bu cevap düzenlendi.

    Manyetik Kireç Önleyici Kireç önleyici cihazlar genellikle içme suyunun daha yumuşak olmasını sağlarlar. Esas olarak klasik kullanımda suyun kimyasal yapısının değiştirilmesi ve kireç oluşumunun engellenmesi sağlanır. Kireç oluşumu insan sağlığının yanı sıra aynı zamanda cihazların kullanımı aşamasıDevamını oku

    Manyetik Kireç Önleyici

    Kireç önleyici cihazlar genellikle içme suyunun daha yumuşak olmasını sağlarlar. Esas olarak klasik kullanımda suyun kimyasal yapısının değiştirilmesi ve kireç oluşumunun engellenmesi sağlanır. Kireç oluşumu insan sağlığının yanı sıra aynı zamanda cihazların kullanımı aşamasında da sorunlara neden olur. Bu nedenle manyetik kireç önleyici cihazların kullanımı giderek daha fazla yerde görülür.

    Kireç esas olarak bir kalsiyum bileşiği olup, bu bileşik aynı zamanda suyun daha sert olmasına neden olur. Bu nedenle zamanla borular içerisinde kireç birikimi meydana gelir. Kireç birikiminin artması ile birlikte borularda tıkanmalar ve çeşitli arızaların ortaya çıkması görülür. Özellikle çamaşır makinelerinde kireç ile birlikte ortaya çıkan sorunlar daha büyük sorunların ana nedeni olabilir.

    Genel olarak fiyatları düşük seviyelerde bulunur. Aynı zamanda bu tür ürünlerin kullanımı ile birlikte yerine göre farklı ebatlarda ürün seçimi mümkün olur. Bu nedenle ihtiyaca bağlı olarak maliyetlerin belirlenmesi gibi avantajlar elde edilir. Ürün temel olarak uzun süreli kullanım imkânı sunduğundan dolayı birçok işletmede ya da ev alanlarında rahatlıkla kullanılabilen bir üründür. Aynı zamanda ürünün kullanımı aşamasında yıllık olarak tuz değişimi gibi detaylar bulunmaz.  Bu nedenle fiyatları uygun olmasının yanı sıra kullanımı da gayet kolay ürünler arasında yer alır.

    Manyetik Kireç Önleyici İşe Yarıyor Mu?

    Kireç esas olarak kalsit denilen bileşiğe verilen isimdir. Manyetik kireç önleyici cihazlar oluşturdukları manyetik alan ile kalsit bileşiğinin aragonit formuna dönüşmesine imkân sağlarlar. Manyetik alanlar oluşturularak aynı zamanda cihazların kireç oluşumundan etkilenmemesi sağlanır. Bu tür nedenlerden dolayı cihazların daha uzun ömürlü kullanımı amacı ile manyetik çalışma esaslı bu tür cihazlar kullanılır.

    Manyetik etkiler ile çalışan bu cihazların başarılı olduğu görülür. Bunun yanında uygulaması basit olup, kısa sürede kendini amorti eder. Aynı zamanda bu tür ürünlerin kullanımı sayesinde suların sertlik seviyelerinin istenilen düzeye indirilmesi de mümkün olur. Son yıllarda klasik ve pahalı ürünlerin yerine çeşitli yerlerde uygulaması görülür. Günümüzde bu tür sistemlerin kullanımı aynı zamanda firmamız sayesinde daha ucuz maliyetler ile kireç ile ortaya çıkan sorunların temini imkânı sağlar.

    Manyetik Kireç Önleyici Ömrü Ne Kadar?

    Manyetik kireç önleyicinin ev ya da iş yeri kullanımı genellikle uzun ömürlü olur. Cihaz kullanımı ile birlikte 50 yıla kadar dayanım görülür. Bu sistemlerin içerisinde bulunan mıknatıslar uzun süreler boyunca manyetik alan yaymaya devam ederler. Aynı zamanda başka bir parçası olmadığı için manyetik alanların kolay kolay bozulmaması durumu karşımıza çıkar.

    Bunun yanında bu ürünlerin kullanımı sayesinde ev ve işyerlerinde kireç sorunun ortadan kaldırılması mümkün olur. Genellikle evlerde ve iş yerlerinde genel kullanım amacı için tercih edilir. Aynı zamanda bu tür kireç önleyici sistemlerin kullanılması ile birlikte iş yerlerinde içilebilir su temini sağlanmış olur. Evlerde kullanımının yanı sıra kaplıcalar ya da termal tesisler gibi alanlarda da aşırı kireçlenme nedeni ile ortaya çıkan sorunların giderilmesi aşamasında tercih edilir. Uzun yıllar değiştirilmeden kullanılması da artıları arasında yer alır.

    Manyetik Kireç Önleyici Kullanım Alanları

    Başlıca kullanım alanları su ile çalışan cihazlar olarak karşımıza çıkar. Zamanla ortaya çıkan kireç birikimi bu tür cihazların makinenin parçalarına zarar vermesine neden olur. Bu nedenle de bu tür kireç önleyicilerin kullanımı ile birlikte parçaların daha uzun süreler bozulmadan kullanılması mümkün olur. Günümüzde yaygın kullanım alanları arasında ev tipi kullanım başta gelir. Bu tür kullanımlar ile kombi, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, çay makinesi gibi aletlerin korunması ve daha uzun ömürlü olarak cihazların kullanılması sağlanır.

    Bunların dışında aynı zamanda termal tesislerde boruların yoğun kireçten zarar görmemesi, klima cihazlarında kireç oluşmaması aşamasında da ön plana çıkar. Yüzme havuzu gibi alanlar yine akla gelen alanlar arasında yer alır. Bunların yanı sıra termik santraller ve çeşitli su arıtma sistemlerinde başarılı bir şekilde kullanımı da öne çıkan bir husustur. Esas olarak bu tür cihazların kullanım ile ev tipi ve sanayi tipi su kullanımlarının daha başarılı bir şekilde kireçsiz olması sağlanabilir. Son yıllarda kullanımı giderek artmaktadır.

    Başlıca faydaları arasında bu tür sistemlerin suyun kalitesine etkileri başta gelir. Aynı zamanda kireç oluşumu cihazlara zarar verir. Cihazların kullanım ömrünün uzatılması gibi faydaları da bulunur. Bu tür kullanımlar sayesinde içme suyunun daha kaliteli olması, cihazların kireç taşı nedeni ile arıza göstermemesi imkânları da ortaya çıkmış olur. Aynı zamanda klasik cihazlara göre bakımlarının olmaması da yine artıları arasında önemli bir yer tutar.

    Bu tür arıtma sistemleri maliyet olarak kendini kolay bir şekilde amorti eder. Aynı zamanda kimyasal bir işlem olmadığından dolayı kimyasal etkilerinin en az olarak görülmesi durumu karşımıza çıkar. Bu tür nedenlerden dolayı manyetik kireç önleyici sistemlerinin kullanımı sıklıkla karşımıza çıkan bir durumdur. Gerek içme suyunun sertliğinin iyileştirilmesi gerekse de uzun süreli kireç oluşumlarının engellenmesi aşamasında önemli bir üründür.

    Manyetik Kireç Önleyici Nasıl Çalışır?

    Manyetik alanın oluşması aşamasında artı ve eksi yüklerin önemi büyüktür. Bunun yanı sıra su içerisinde bulunan kalsiyum ve magnezyum atomları da artı ve eksi olarak birbirini çekerler. Bu çekimin bir sonucu olarak su akan kısımlarda kireç taşı oluşumu karşımıza çıkar. Bu nedenle de zamanla su akışının olduğu yerlerde taşlaşma gibi kireç oluşumları görülür. Kalsiyum ve magnezyum atomlarının ters tepkimesi sonucunda ise tersi işlem gerçekleşir.

    Manyetik kireç önleyicinin çalışma prensibi bu esaslara bağlı olarak gerçekleşir. Oluşturulan manyetik alan sayesinde kalsiyum ve magnezyumun ters etkilenmesi ile birlikte oluşan kireç taşlarının çözünmesi ve yeni kireç taşı oluşumunun önüne geçilmesi sağlanmış olur. Kireç taşının bu tür manyetik etkiler ile toz haline dönüştürülmesi ve bu tür tozların da su içerisinde kaybolması ile birlikte istenilen nitelikli çözümler hayata geçirilmiş olur.

    Gerek boy olarak gerekse de güç olarak bu tür cihazların farklı özellikli olanları bulunur. Aynı zamanda manyetik alan bazlı olarak da çeşitleri karşımıza çıkar. Boru tipine ya da kullanım yerine göre farklı ürünlerin kullanımı karşımıza çıkar. Sistemin çalışma prensibi temel olarak manyetik alan üzerine kurulu olduğu için bu tür ürünlerin kullanımı aşamasında yan etkileri hakkında endişe duyulmaya ihtiyaç yoktur.

    Daha az gör
  5. Bu cevap düzenlendi.

    Türkiye’nin İçme Suyu Sorunu Nasıl Çözülecek? Barajlardaki doluluk oranı “alarm” verirken, uzmanlar hava tahmini raporlarında öngörülen yağışların yeterli olmayacağı uyarısında bulunuyor, uzun vadeli çözümler için çağrı yapıyor. Barajlardaki doluluk oranı “alarm” verirken, uzmanlar hava tahmini rapoDevamını oku

    Türkiye’nin İçme Suyu Sorunu Nasıl Çözülecek?

    Barajlardaki doluluk oranı “alarm” verirken, uzmanlar hava tahmini raporlarında öngörülen yağışların yeterli olmayacağı uyarısında bulunuyor, uzun vadeli çözümler için çağrı yapıyor.

    Barajlardaki doluluk oranı “alarm” verirken, uzmanlar hava tahmini raporlarında öngörülen yağışların yeterli olmayacağı uyarısında bulunuyor, uzun vadeli çözümler için çağrı yapıyor.

    Türkiye, 2021 yılını “kuraklık” sorunuyla karşılamış görünüyor ve gözler konuya ilişkin haritalandırmasıyla kamuoyunu uyarıcı görev üstlenen Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarında. Son olarak Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, önümüzdeki günler için Türkiye’nin batısı başta olmak üzere başkent Ankara dahil birçok kentte kar ve yağmur yağışı tahminini paylaştı. (https://www.mgm.gov.tr/tahmin/yagistahmin.aspx) Ancak uzmanlar, özellikle Ankara, İstanbul gibi yerler açısından uzun vadeli çözüm arayışına girilmesi uyarısında bulunuyor.

    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, yaşanan kısa süreli yağışlarla bugün İstanbul’un barajlarındaki doluluk oranı yüzde 21,10’a çıktı. Ancak geçen yıl 12 Ocak’ta bu oran yüzde 52,64 seviyesindeydi. (https://www.iski.istanbul/web/tr-TR/baraj-doluluk) Şimdiki durumda İstanbul’da içme suyu barajlarından yüzde 72,90’ı boş durumda ve bunun özellikle yaz mevsimi için iyi haber olmadığı gündemde.

    Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin verilerine göre, başkentteki içme suyu barajlarındaki doluluk oranı ise yüzde 20,52 oranında. Ankara’da durum geçmiş yıllarda da yağışlar azalmış olduğu için daha fazla kuraklık riskine de işaret ediyor. Geçen yıl barajlardaki doluluk oranı yüzde 21,3 olarak görünüyordu. (https://www.aski.gov.tr/tr/Baraj.aspx)

    Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da, başkentlilere su tasarrufunda bulunma çağrısı yaptı, “Ankara’nın yaklaşık 110 günlük suyu kaldı” uyarısında bulundu. ASKİ Genel Müdürü Erdoğan Öztürk de, Ankara’nın su ihtiyacını karşılayan 7 baraj göleti Çamlıdere, Kurtboğazı, Eğrekkaya, Akyar, Çubuk 2, Kavşakkaya ve Elmadağ Kargalı’nın toplam hacminin 1 milyar 584 milyon 555 bin metreküp olduğuna dikkat çekerek şimdi bu barajlarda ciddi sıkıntı olduğunu açıkladı. “Çok kurak ve yağışsız bir dönem geçiriyoruz. Üzerine pandemi şartları da eklenince hijyen hassasiyeti ve artan su ihtiyacına bağlı olarak barajlar alarm veriyor” diyen Öztürk, Ankara’da kişi başı günlük su tüketiminin 250 litrenin üzerine çıktığını bildirdi. Başkan Yavaş da, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne başkentte su tasarrufu sağlanması için kademeli su faturalandırmasına geçilmesi önerisini sundu. Ancak henüz belediye meclisinde çoğunluğu oluşturan AKP-MHP iktidar cephesi bu öneriye destek vermedi.

    “Türkiye’nin su sermayesi kalmıyor, günü kurtarmakla olmaz”

    TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün önümüzdeki beş gün için Marmara Bölgesi’nden başlayarak yağış ve Ankara için de kar yağışı beklentisi olduğuna dikkat çekerek, “Yağışlarla soruna çözüm bulunmasını beklemek yanlış olacaktır. Bir yıl içerisinde yaşanan kuraklığa birkaç günlük iyi yağışlarla çözüm bulunmasını beklemek doğru değil” dedi.

    Türkiye’nin Akdeniz iklimi etkisinde olduğunu dolayısıyla kışın yağış aldığını belirten Çukurçayır, “Şimdi hayatın içinden örnek vermek gerekirse, kışın iyi maaş alırken yaz başında işten çıkartılınca ne yapıyorsunuz, yaz boyunca biriktirdiğiniz elinizdekini kullanıyorsunuz. Sonbaharda yeniden işe girerseniz durumu toparlayacağını düşünüyorsunuz. Ama sonbaharda da işe başlamazsanız sorun büyüyor. Türkiye’deki durum da bunun gibi yağışlar yeniden yağabilirse sorunumuz çözülecek gibi düşünüyoruz. Oysa Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün son bir yıla ilişkin analizine bakılınca Türkiye’nin genelinde iklim değişikliğine de bağlanabilecek şekilde yağışlarda mevsim normalleri açısından yüzde 80’inde azalmalar var. Bir yandan da elimizdeki su sermayesini her geçen gün tüketmiş durumdayız yani barajlarımızdaki su depolarımızı tüketiyoruz. En önemli risk şu, su sermayemiz kalmıyor artık. Sorunumuzu gelecek günlere iteliyoruz, günü kurtarma anlayışıyla yağmur yağarsa durumu kurtarırız diye bakılıyor. Hava sıcaklığı düşük seyrettiği için buharlaşmadan dolayı da tasarruf olacaktır ama yaşanacak yağışlar da barajları doldurmayacaktır” dedi.

    Son günlerde İstanbul’daki yağmurlar nedeniyle buraya 50 kilogramın üzerinde su düştüğünü söyleyen Çukurçayır, “Eğer bir-iki günlük yağışla baraj doluyorsa o baraj kapasitesi yanlıştır. Zaten barajlar dolmuş değil sadece çok az barajlardaki su seviyesi yükselmiş durumda. Dolayısıyla yağmur yağınca bu problemi atlattık yaklaşımı doğru değil. ‘Barajlar doluyor’ gibi bu durum haberleştirildiğinde halkın yanıltılması söz konusu oluyor. Türkiye’nin daha kalıcı çözümlere ihtiyacı var” dedi.

    Altuğ: “Ankara’nın iklimi Riyad’a dönecek”

    Peki, Türkiye’nin yaşadığı kuraklık sorunu hangi noktada ve bunun iklim değişikliğiyle bağlantısı nedir? Bu temel soru ekseninde İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Tekin Altuğ, VOA Türkçe’ye değerlendirmelerde bulundu.

    Bugün Türkiye’nin ve Ankara’nın yaşadığı sorunun iklim değişikliğiyle bağlantılı bulduğunu kaydeden Altuğ, ancak asıl sorun “insanlar” diyor. Altuğ, “Atmosfere yayılan karbondioksit gazlarının atmosferde sera etkisi sebebiyle sıcaklıklarda değişiklikler olmasına biz küresel ısınma diyoruz. Karbondioksit gazları ya da diğer gazlar doğal denge içinde yayıldığı zaman bu çok fazla tetiklenmemektedir. Fakat insanoğlunun yaymış olduğu çeşitli zararlı gazlar neticesinde küresel ısınma doğal dengenin dışına çıkmaktadır. Biz buna iklim değişikliği diyoruz” dedi.

    İklim değişikliği nedeniyle Ankara’nın 2020 yılı sonunda sadece bir akşam ve çok az miktarda yağış almış olduğunu söyleyen Altuğ, “Meteorolojik son 20 yıllık verilere baktığımız zaman, ortalama 400mm/m2ye düşen yağış oranı 2010 yılından itibaren aşağılara doğru inmiştir. Bunun neticesinde ne oluyor kuraklık, çölleşme. Eğer ki böyle giderse iklim değişikliği, kuraklık, çölleşme neticede Ankara’nın iklimi Riyad’dakine dönecek. Belki oradaki insanlar alışmıştır ama bizler çevremizdeki ağaçları hiç göremeyeceğiz biz. Birkaç ay önce Ankara’da yaşanan kum fırtınası bunun ayak sesi olabilir. Acil önlem alınması lazım” dedi.

    “Türkiye göllerinden yüzde 60’ını kaybetmiş durumda”

    Kuraklık meselesini sadece içme suyu ve tarımsal sulama açısından değerlendirmemek gerektiğini vurgulayan Altuğ, Türkiye’nin doğa harikası göl manzaralarını yitirdiğinin altını çizdi.

    İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Yönetim Kurulu üyesi Altuğ, “Türkiye’de 300’ün üzerinde göl bulunmakta iken bunun yüzde 60’ı kurumuştur, son 50 yıllık veriler itibariyle… Bu neden kaynaklanıyor? Birincisi, bizim bu gölleri kirletmemiz. Göllerimiz etrafında sanayi tesisi oluyor, tarımsal sulama amaçlı içinden sular çekiliyor ve bu durum göllerimizi yavaş yavaş yok ediyor. Bunların yüzde 60’ını biz kaybetmişiz” diye konuştu.

    Türkiye’nin yakında baraj göllerini de kaybedeceği görüşünü savunan Altuğ, “Örneğin Ankara’nın en yakınındaki Hirfanlı Barajı’nda tarımsal sulamalar başlamıştır. Nasıl doğal göllerimizi kaybettiysek baraj göllerimizi de kaybedeceğiz. Vahşi sulamada kullanıldığı için göllerimizi yok ediyoruz. Elbette ki iklim değişikliği etkisi de var ama yanlış kullanım önemli etken. Göllerimizi besleyen en önemli kaynaklar kar yağışıdır, yağmur yağışıdır. Bakın yağmur yağışından vatandaşlar şunu anlamasınlar efendim, çok şiddetli yağmurlar yağıyor ama o yağmurların hiçbir faydası yoktur. Damlaya damlaya yağacak ki bunu depolayacak” dedi.

    “Ankara her 8-9 yılda Beyşehir Gölü’nü tüketiyor”

    Ankara’nın günlük su tüketimi 1 milyon metreküp iken yılda 365 milyon metreküp su tüketildiğini belirten Altuğ, “Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü Beyşehir Gölü’dür. Van Gölü ile Tuz Gölü’nün ardından üçüncü büyüklükteki gölümüz. Beyşehir Gölü’nün hacmi şu an 3 milyar metreküptür. Ankara olarak 8-9 yılda bir Beyşehir Gölü tüketiyoruz. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölünü yok ediyoruz. Eğer gerekli önlemleri almazsak bütün sularımızı, kaynaklarımızı gelecekte bitireceğiz. Önlem olarak ormanlarımıza önem vermeliyiz. Etrafımızı ağaçlandırmalıyız. Su kayıp-kaçaklarını kesinlikle önlemeliyiz. Doğal göllerimizi bitirdiğimiz gibi baraj göllerimiz de bitireceğiz. Türkiye’nin su yönetimi eylem planını hayata geçirmesi gerekiyor” diye konuştu.

    Ağaçlandırma yapılması gerekliyken Türkiye’nin pek çok ormanlık alanda madencilik için izin verilmesine de tepki gösteren Altuğ, “Biyoçeşitliliği yok etmektedir maden ocakları. Toprağı yok etmektedir. Bunlar da ihtiyaçtır açılacaktır çünkü mineral yataklardır bunlar dünyada bir şekilde ortaya çıkarılıp kullanılmak zorunda. Ancak bunu planlı yapmak zorundayız. Şimdi maden ocaklarının en büyük tehditlerinden birisi yer altı sularına. Bizim içme suyumuzu, kaynak sularımızı kirletiyor. Güvenilir şekilde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlaması yapılması ve ‘uygun değil” kararı çıktığında kesinlikle orada madencilik faaliyetinin yapılmaması lazım” uyarısını paylaştı.

    Daha az gör
  6. İçme sularında hastalık yapıcı (patojenik) mikroorganizmaların bulunması istenmemektedir. Bu mikroorganizmalar membran gibi ayırma prosesleri ile sudan uzaklaştırılabilir veya dezenfektanlar kullanılarak etkisiz hale getirilebilir. Suda bulunan patojen mikroorganizmaların etkisiz hale getirilerek, sDevamını oku

    İçme sularında hastalık yapıcı (patojenik) mikroorganizmaların bulunması istenmemektedir. Bu mikroorganizmalar membran gibi ayırma prosesleri ile sudan uzaklaştırılabilir veya dezenfektanlar kullanılarak etkisiz hale getirilebilir. Suda bulunan patojen mikroorganizmaların etkisiz hale getirilerek, suyun güvenle içilebilmesini sağlayan proses dezenfeksiyon olarak tanımlanmaktadır. Bu proses temel su arıtma proseslerindendir. İçme suyu arıtımında ilk dezenfeksiyon işlemi, dezenfektan olarak klor kullanılarak, 1897 yılında gerçekleştirilmiştir. Dezenfeksiyon ve sterilizasyon prosesleri işlevsellik bakımından birbirine benzemekle birlikte, sterilizasyon işleminde patojenler dahil tüm canlı organizmalar yok edilmektedir.

    detaylı bilgi için tıklayın dezenfeksiyon

    Daha az gör
  7. Su, biz insanlar için olduğu kadar gezegenimizi paylaştığımız diğer tüm canlılar, hayvanlar ve bitkiler için de en temel, en hayati ihtiyaç. Doğada, yaban hayatta ya da çiftliklerde yaşayan, şehirde, sokaklarda barınmak zorunda kalan hayvanların, evlerimizde yaşayan dostlarımızın vazgeçilmezi olan ‘Devamını oku

    Su, biz insanlar için olduğu kadar gezegenimizi paylaştığımız diğer tüm canlılar, hayvanlar ve bitkiler için de en temel, en hayati ihtiyaç. Doğada, yaban hayatta ya da çiftliklerde yaşayan, şehirde, sokaklarda barınmak zorunda kalan hayvanların, evlerimizde yaşayan dostlarımızın vazgeçilmezi olan ‘suya’, biraz da onların gözünden bakalım!

    Genel olarak yetişkin bir hayvanın vücudunun % 60’ı sudur, yavrularda bu oran daha da yüksektir. Vücutlarının sağlıklı çalışması için su içmeleri şarttır. Hem yedikleri gıdalardan hem de su içerek vücutlarının sıvı ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Vücut ısılarını ve ağırlıklarını dengelemek, sindirim sistemini desteklemek ve boşaltım yapmak için suya ihtiyaç duyarlar. Ayrıca hayvanların bedeni idrar, dışkı, solunum ve terleme ile sürekli biçimde su kaybeder; bu kaybedilen suyun vücuda tekrar alınması şarttır. Bundan dolayı hayvanlar susuz 3-4 günden fazla hayatlarını sürdüremezler. Yeteri kadar su içmeyen bir hayvanın dış görünüşünden de sağlıksız olduğu farkedilebilir.

    Kediler iki aylık olduktan sonra vücutlarındaki su miktarı %75’e çıkar. Yani az su içiyor gibi göründüklerine bakmayın, ergenliğe girmiş bir kedinin vücudunun 4’te 3’ü sudur.

    Erişkin köpeklerin ise bedenlerinin %90’ı sudan oluşur. Vücutlarındaki su miktarında %10’luk bir azalma, yerine konmadığı takdirde ciddi sağlık problemlerine sebep olabilir. Köpeğinizin derisinde elastikiyet azalması, aşırı idrar üretimi, nefes almakta zorlanma ve kuru ve yapışkan mukozalar gözlemliyorsanız bu bir dehidrasyon belirtisi olabilir.

    Kediler kuru mama tüketimlerinin 2-3 katı su içmelidir.  Köpekler ise 1 günde vücut ağırlıklarına oranla 50-60 ml/kg su tüketmelidir. Su, kedilerin bedeninde aynen insanlarda olduğu gibi oksijeni kan dolaşımı ve hücreler aracılığıyla taşır. Vücut ısısını düzenleyerek, böbrekler ve sindirim sisteminin çalışmasını destekler. Su eksikliği kedilerde, böbrek hasarı ve idrar yolunda taş oluşumu gibi önemli sağlık sorunlarına neden olabilir.

    Anlaşılacağı üzere, hem kediler hem köpekler için temiz ve taze su, mutlaka sürekli ulaşabilecekleri şekilde temin edilmelidir. Ayrıca su kapları da sıklıkla temizlenmelidir.

    Su, hem süt hem et üretimi açısından çiftlik hayvanlarının yaşamında da vazgeçilmez bir beslenme unsurudur. Yapılan araştırmalara göre süt veren yetişkin bir ineğin vücudunun%56’sı sudur ve verdiği sütün %87’sinde de su bulunmaktadır. Bir ineğin 1 litre süt üretebilmesi için 3-4 litre su içmesi gerekir.

    Binicilik sporu ve nostaljik geziler dışında günlük hayatımızda şehirde pek sık karşılaşmasak da atların da bedeninin büyük kısmı, %70 kadarı sudur. Su atlarda diğer memelilerde olduğu gibi beden ıssını ayarlar, sindirime yardımcı olur. Orta irilikteki bir spor atının günde 40 litreye kadar suya ihtiyacı olur.

    Küçücük bedenlerine bakmayın, muhabbet kuşları da yem kadar suya ihtiyaç duyarlar. Kafeste yaşayan bir kuşunuz varsa hem suyunun sık sık tazelenmesi hem de suluklarının temizlenmesi onlar için de hayati önem taşır.

    Yaban hayatta, doğada yaşayan hayvanların da iklim değişiklikleri ve barınma ihtiyaçlarının yanı sıra beslenme ve su kaynakları için de göç ettiği bilinen bir gerçektir.

    Hayvandan hayvana değişkenlik gösteren su ihtiyacı örneğin birçok kurbağa türünün soyunu sürdürmesi için şarttır. Kurbağalar yumurtalarını bırakmak için suya ihtiyaç duyarlar ve bu yüzden sulak alanların bulunduğu ortamlarda yaşarlar.

    Daha az gör
  8. Grafen Oksit (GO) Yıkama Gerekli Malzemeler Hidroklorik Asit (HCL), Deiyonize Su, Santrifüj Tüpleri ve Santrifüj Makinesi. ADIM 1 Deiyonize suda (900ml) Hidroklorik Asit (100ml) ekleyin ve Grafen Oksit ile 15-20 dakika her biri 5000rpm'de birkaç kez yıkayın ADIM 2 Deiyonize suyla 5-6 kez her biri 60Devamını oku

    Grafen Oksit (GO) Yıkama

    Gerekli Malzemeler
    Hidroklorik Asit (HCL), Deiyonize Su, Santrifüj Tüpleri ve Santrifüj Makinesi.

    ADIM 1
    Deiyonize suda (900ml) Hidroklorik Asit (100ml) ekleyin ve Grafen Oksit ile 15-20 dakika her biri 5000rpm’de birkaç kez yıkayın

    ADIM 2

    Deiyonize suyla 5-6 kez her biri 6000 rpm’de 30’ar dakika yıkayın.

    SONUÇLAR

    İkinci adımdan itibaren yıkamadan sonra yoğunluğun azalmasıyla Grafen Oksit hacmi artacak ve çömlekçi kiline benzeyecektir.

    Sentezi Etkileyen Faktörler

    HCL Konsantrasyonu: Grafen Oksit (GO) yıkama işleminde Hidroklorik Asit (HCL) kullanılır, çünkü HCL, Hummers yönteminden GO sentezi sırasında herhangi bir metal safsızlığı giderebilir/çözebilir. Konsantre HCL kullanarak GO’nun kısmi azaltılması mümkün olabilir.

    Santrifüj Süresi ve Hızı: Santrifüj süresi ve hızı (rpm), santrifüj tüpünde çöken GO miktarını belirler. Daha yüksek hızda ve daha uzun yıkamada, daha küçük boyutlu GO bile santrifüj tüpüne yerleşebilir.

    Yıkama Sayısı: Bu yıkama işleminde kaç kez yıkadığınız çok önemlidir. GO’yu daha fazla yıkamanız, daha az kirlilikle kaliteli GO’ya yol açar.

    Daha az gör
  9. Evet piyasada ki bir çok hazır suyun pH değeri 8-9pH ralaığındadır ama oksitleyici özelliğe sahiptir. Hazır sularda yaptığım ölçümlerde +100mv ve üzeri değerler gördüm. Aslında midenin asit düşüklüğü nedeniyle oluşan mide yanmalarına alkali su iyi geliyor. çoğu insan bundan muzdarip, bu suyu kullanaDevamını oku

    Evet piyasada ki bir çok hazır suyun pH değeri 8-9pH ralaığındadır ama oksitleyici özelliğe sahiptir. Hazır sularda yaptığım ölçümlerde +100mv ve üzeri değerler gördüm.

    Aslında midenin asit düşüklüğü nedeniyle oluşan mide yanmalarına alkali su iyi geliyor. çoğu insan bundan muzdarip, bu suyu kullananlarda bu şikayetlerinin azaldığını beyan etmektedirler (bilimsel bir çalışma, rapor yok, kullanıcıların geri dönüşleridir bunlar).

    Diğer saf su üreten filtreler sık idrara cıkmanıza neden olur biocera filtre kullanılan cihazlarda bu olmuyor. Biocera filtreli alkali antioksidan su kullananların diğer beyanları ise gaz olaylarında bi miktar artış olduğu söylenmektedir.

    Ayrıca Bioceralı suyu bir sürahi de beklettiğinizde gazoz gibi kabarcıkalr olduğunu görürsünüz. Normal sularda bu pek olmuyor. Biocera küçük altıgen su molekülü haline çevirir suyu, bunla ilgili test raporu var. https://royalgreen.com.tr/pdf/biocera_water_nmr_testi.pdf

    Orp testi

    Mineral testi

    Daha az gör
  10. Bioceranın oluşturduğu 9-9,5 pH'lı suyun bir zararı olmayacaktır. Yalnız ilaç kullanımlarını bu suyla yapmamamnızı tavsiye ederi. Antioksidan su üreten Biocera ilaçların etkisini 2 kat yüksletebilir. antioksidan su çözücü bir etkiye sahip olduğu için sadece ilaç kullanımlarında dikkat etmeniz yeterlDevamını oku

    Bioceranın oluşturduğu 9-9,5 pH’lı suyun bir zararı olmayacaktır. Yalnız ilaç kullanımlarını bu suyla yapmamamnızı tavsiye ederi. Antioksidan su üreten Biocera ilaçların etkisini 2 kat yüksletebilir. antioksidan su çözücü bir etkiye sahip olduğu için sadece ilaç kullanımlarında dikkat etmeniz yeterlidir. Biocera aynı zamanda düşük ORP’li su üretimi yapmaktadır yaklaşık -150mv dir.

    Bioceranin bağlantısını değiştirerek pH değerini biraz daha düşürebilirsiniz. Örnek Membrandan çıkan su biocera girişine t ile bağla t’nin diğe ucunu tanka ver, bioceranın çıkışını post karbona bağla, post karbon çıkışı ise içme suyu musluğunuza…

    ORP nedir?

    Oksidasyon indirgeme potansiyeli bir maddenin başka bir maddeyi oksitleme veya indirgeme kabiliyetinin derecesini gösteren bir ölçümdür. ORP, bir ORP ölçer kullanılarak milivolt (mV) cinsinden ölçülür.

    Bizi çevreleyen dünyada onu görmeyiz, ancak havada, toprakta, suda ve vücudumuzdaki maddeler arasında sürekli bir elektron alışverişi vardır. Bu fenomen iyon değişimi olarak bilinir.

    Bir kararlılık durumuna ulaşma çabası içinde, elektron eksikliği olan maddeler çaresizce elektronları mümkün olan her yerde arıyorlar: bu maddelere oksitleyici maddeler deniyor. Aksine, elektron fazlalığına sahip maddeler, fazladan elektronlarını bağışlayabilirler: bu maddeler, indirgeyici maddeler veya anti-oksitleyici maddeler olarak adlandırılır.

    • Pozitif bir oksidasyon indirgeme potansiyeli okuması, bir maddenin oksitleyici bir ajan olduğunu gösterir. Okuma ne kadar yüksekse, o kadar oksitleyici olur. Bu nedenle, ORP okuması +400 mV olan bir madde, ORP okuması +100 mV olan bir maddeden 4 kat daha oksitleyicidir.
    • Negatif bir oksidasyon indirgeme potansiyeli okuması, bir maddenin indirgeyici bir ajan olduğunu gösterir. Okuma ne kadar düşükse, o kadar fazla anti-oksitleyicidir. Bu nedenle, ORP okuması -400 mV olan bir madde, ORP okuması -100 mV olan bir maddeden 4 kat daha fazla anti-oksitleyicidir.

    Musluk suyu ve şişelenmiş su dahil çoğu su türü, ORP değerleri pozitif olduğu için oksitleyici maddelerdir.

    Alkali iyonize su, negatif oksidasyon indirgeme potansiyeli değerine sahip olduğundan ve serbest radikallerin vücut üzerindeki zararlı etkilerini nötralize etmek için ekstra elektron bağışlayabildiğinden anti-oksitleyici bir ajandır . Diğer su türlerinin çoğu, ORP’leri pozitif olduğu için oksitleyici maddelerdir.

     

    Daha az gör