1. Sağlıklı su; renksiz, berrak, tortusuz, kokusuz, bakteriyolojik açıdan temiz olmalı, toksik maddeler içermemeli ve kimyasal yönden içerdiği mineraller 'gıda maddeleri' tüzüğünde belirtilen sınırları aşmamalı. Sağlıklı suda amonyak ve nitrit bulunmaz. Bu maddelerin bulunması suyun kirlendiğinin bir gDevamını oku

    Sağlıklı su; renksiz, berrak, tortusuz, kokusuz, bakteriyolojik açıdan temiz olmalı, toksik maddeler içermemeli ve kimyasal yönden içerdiği mineraller ‘gıda maddeleri’ tüzüğünde belirtilen sınırları aşmamalı.

    Sağlıklı suda amonyak ve nitrit bulunmaz. Bu maddelerin bulunması suyun kirlendiğinin bir göstergesidir. Suda nitrat olması aşırı derecede kirlenmiş su anlamına gelmektedir. İçme suyunda bulunan bu maddeler tehlikelidir. Özellikle çocuklar için daha fazla tehlike oluşturur.

    Suyun sertliğinin kalitesini belirleyen bir unsurdur. Sert sular daha sağlıklı sulardır. Ancak sert suyu içmek biraz daha zordur. Türkiye’de su için sertlik birimi olarak Fransız Sertlik derecesi (FSD) kullanılır. Buna göre 1 litre suda 10 miligram kalsiyum karbonatın yarattığı sertlik derecesi 1 olarak tanımlanır.

    Suyun pH derecesi kaç olmalı?

    Suyun kalitesini belirleyen bir diğer etmen ise suyun pH derecesidir. PH 7 nötr olarak kabul edilir. Suyun pH’ının 7.2-8.5 arasında olması vücut için daha sağlıklı olduğu anlamına gelir.

    Su en doğru şekilde nasıl saklanır?

    Suyun nerede saklandığı da çok önemlidir. Su en sağlıklı şekilde cam şişede saklanır. Kullanım ve taşıma kolaylığı açısından çoğunlukla polikarbon ve pet şişeler tercih ediliyor ancak eğer bu şişelerde su satın alınıyorsa evde kullanırken cam şişeye boşaltılması iyi olur.

    Kaynak suyu neden daha faydalı?

    Doğru ve iyi bir su, kaynak suyudur. Su, toprak altındaki mineralleri bize yer altından taşır. Bu sayede su, sadece sıvı ihtiyacımızı karşılamakla kalmaz içeriğindeki mineraller ile vücudumuza birçok fayda sağlar. Doğal kaynak suları ve doğal mineralli sular kalsiyum, bikarbonat, magnezyum ve demir gibi elementleri içerisinde bulunduruyor.

    İşlenmiş sular, kaynak suyun yerini tutar mı?

    Kaynak suların aksine işlenmiş sular, çeşitli yöntemlerle yapısı değiştirilen ve mineral takviyesi ile tatlandırıcı katılan içme sularıdır. Bu şekilde üretilen sulara müdahale edildiğinden hiçbir şekilde doğal kaynak suları ile aynı özelliklere sahip değildirler. Çünkü filtrelenen ve sonrasında mineral katkısı yapılan bir su yapaydır ve saf doğal kaynak suyunun yerini tutmamaktadır.

    Daha az gör
  2. Buzullar neden erimekte? Küresel ısınmadan dolayı dünya genelinde sıcaklık ortalamaları artmakta. Bunun sonucunda buzullar dediğimiz kutup bölgeleri de ısınıyor ve bu, buzulların erimesine ve denize karışmasına yol açıyor. Bugün insan faaliyetleri küresel ısınmayı hızlandırmakta. Yapılabilecek en önDevamını oku

    Buzullar neden erimekte?
    Küresel ısınmadan dolayı dünya genelinde sıcaklık ortalamaları artmakta. Bunun sonucunda buzullar dediğimiz kutup bölgeleri de ısınıyor ve bu, buzulların erimesine ve denize karışmasına yol açıyor. Bugün insan faaliyetleri küresel ısınmayı hızlandırmakta. Yapılabilecek en önemli şeylerden bir tanesi karbon ayak izimizi azaltmak olacaktır.

    Eriyen buzullara ne olur?
    Denize karışırlar. Bu bizim için pek iyi sayılmaz çünkü bildiğiniz üzere denizler tuzlu sudur ve tuzlu suyu o hali ile tüketmemekteyiz. Buzullar eridiğinde okyanusa karışırlar ve buz halinde tüketilebilir olan bu sular kullanılamaz hale gelir. Bu yüzden buzullardaki suyu direkt elde edememekteyiz. Fakat deniz seviyesindeki bu artışı içilebilir suya çevirmek bir ihtimal gibi duruyor, inceleyelim.

    Deniz sularını arıtıp tüketebilir miyiz?
    Belki de geleceğimizin en büyük tehditlerinden bir tanesi temiz su kaynaklarına erişim sıkıntısıdır. İvmeli bir şekilde artan dünya nüfusunun yanında temiz su kaynaklarımız hızla tükenmektedir ve bu konuda ne yapılabileceği üzerine çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Deniz suyunu arıtıp kullanmak bu çalışmalardan bir tanesi gibi durmaktadır.

    Kulağa ne kadar güzel gelse de günümüz teknolojisi ile tuzdan arındırma aşırı pahalı bir yöntemdir, büyük miktarda enerji gerektirir, çevreye zarar verir ve eğer tüm bu sorunlar çözülebilseydi bile, yalnızca sahillerde yaşayan toplumlar için işe yarar bir şekilde uygulanabilir olurdu.

    Tuzdan Arındırma Yöntemleri
    Tuzdan arındırma tesisleri tipik olarak, termal ve membran olmak üzere iki kategoriden birine girer. Termal yöntem ile deniz suyu emilir, saf buhar elde etmek için ısıtılır ve kalan tuzlu su, tekrar denize pompalanır.

    Membran yöntemi ile ise, deniz suyu, tüm tuzu ve diğer kirletici maddeleri dışarıda bırakan bir dizi filtreden, büyük basınçlarda geçirilir.

    Termal arıtım yöntemi, daha eski usul bir yöntemdir; 1980’lerden önce, tuzdan arındırılmış suyun %84’ü bu işlemden geçiriliyordu. Yeni milenyumun başından beri ise, özellikle de belirli bir tür membran teknolojisi olan ters ozmos yöntemi daha yoğun olarak kullanılmaya başlandı. Bu tip tesisler artık dünya çapında, tuzdan arındırılmış suyun %69’unu üretiyor.

    Maliyet Sorunu
    Deniz suyunu tuzdan arındırma, en pahalı tatlı su elde etme yöntemlerinden biridir. Planlama, izin süreci ve konsantre atık yönetimi maliyetleri dâhil olmak üzere, tuzdan arındırma sürecinin toplam maliyetleri hem mutlak olarak hem de diğer alternatiflerin maliyetleri ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir.

    Tuzdan arındırma işlemi çok fazla enerji gerektirdiğinden, tesislerin bakımı çok pahalıdır. Enerji, denizden içme suyu sağlama maliyetlerinin neredeyse yarısını oluşturan, tuzdan arındırma tesisleri için en büyük gider olarak rapor edilmektedir.

    Pasifik Enstitüsü’nün bir raporuna göre, tuzdan arındırma tesisleri, üretilen her 1 milyon galon (3.78 milyon litre) tatlı su için, ortalama olarak yaklaşık 15.000 kilovat-saat enerji kullanıyor. Her bir insanın çeşitli nedenlerle günde 340 litre civarında su tükettiği ve tüm Dünya’nın her yıl 23.4 milyar kilovat-saat enerji tükettiği düşünülecek olursa, sadece bu yöntemle Dünya’ya su sağlamanın inanılmaz yüksek maliyetli bir iş olduğu görülecektir. Bu sebeple, bu yüksek enerji gereksinimleri, emisyonlarla ilgili endişeleri artırıyor.

    Çevresel Sorunlar
    Tuzdan arındırmanın maliyetleri sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevreseldir. Tüm tuzdan arındırma yöntemleri, deniz suyunda bulunan tuzlardan ve işlemde kullanılan kimyasallardan oluşan konsantre bir atık ürün üretir. Arıtmanın bu birincil yan ürünü, tesislerin denize geri pompaladığı “brine” adı verilen aşırı doymuş tuzlu sudur.

    Bu madde, deniz tabanına çökerek çözünmüş oksijeni tüketir. Yüksek tuzluluk oranı ve düşük oksijen seviyeleri, derin sularda yaşayan bentik organizmalar üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir ve bu, gıda zinciri boyunca gözlemlenebilir ekolojik etkilere dönüşebilir. Ayrıca bu yan ürün, besleme suyunda bulunan ağır metaller ve kimyasallarla yüklü olabilir. Özellikle de kaynak suyunun ön arıtma sürecinde kullanılan kirlenme önleyici maddeler, ekosistemler üzerinde potansiyel olarak zararlı etkileri olabilecek konsantrasyonlarda birikir ve çevreye zarar verebilir.

    Yapılan bir çalışmaya göre, toplam 173 ülke ve bölgede tuzdan arındırma tesisleri işletiliyor; ancak yalnızca dört ülke (Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar) dünyada yan ürün olarak ortaya çıkan brine’ın %55’ini tek başlarına üretiyor.

    Birleşmiş Milletler Üniversitesi Su, Çevre ve Sağlık Enstitüsü tarafından Science of the Total Environment dergisinde 2019 yılında yayınlanan bir makale, tuzdan arındırma tesislerinin 1 yılda neredeyse Florida’nın tamamını kaplayacak kadar brine ürettiğini ortaya çıkardı.

    Sonuç olarak
    Tuzlu suyu arıtma yöntemleri gerek ekonomik gerek çevresel sebeplerden dolayı son derece sancılı bir süreçtir. Günümüzde bu sıkıntıları aşmak üzerine çalışmalar sürmektedir. Bilim insanları, çözüm olarak, bu zararlı yan ürünü dikkatsizce etrafa atmak yerine, yeni ekonomik değerler yaratmak amacıyla geri dönüşümü önermektedir. Bazı mahsul türleri tuzlu suya tolerans gösterebildiği için sulamada kullanılabilir, hidroelektrik ile elektrik üretilebilir veya başka alanlarda tekrar kullanılmak için mineraller (tuz, klor, kalsiyum) geri kazanılabilir.

    Daha az gör
  3. Karbon Ayakizi Her bir birey yaşadığı yere ve yaşam şekline göre farklı miktarda karbon salımına neden olur. Yediğimiz gıda tipinden ulaşım şeklimize ve elektrik tüketimimize göre hepimizin karbon ayak izi farklıdır. Örneğin araba kullanırken yaktığımız benzin, evi ısıtırken kullandığımız enerji veDevamını oku

    Karbon Ayakizi

    Her bir birey yaşadığı yere ve yaşam şekline göre farklı miktarda karbon salımına neden olur. Yediğimiz gıda tipinden ulaşım şeklimize ve elektrik tüketimimize göre hepimizin karbon ayak izi farklıdır. Örneğin araba kullanırken yaktığımız benzin, evi ısıtırken kullandığımız enerji ve yediğimiz gıdaların üretim süreci, belirli bir miktar karbondioksit salınımına neden olmaktadır.
    Karbon ayak izinde en büyük payı olan faktörler şunlardır:

    • Enerji tüketimi: Ulaşım, endüstriyel işlemler, elektrik ve fosil yakıt kullanımı yüksek miktarda enerji tüketimine sebep olur.
    • Sanayileşme: 20. yüzyılın ortalarından itibaren sanayileşmeyle birlikte karbondioksit salımı kontrolsüz ve çok hızlı bir şekilde arttı ve artmaya devam ediyor.
    • Hayvancılık: Artan et tüketimiyle birlikte besi hayvanlarının seri üretime geçmiş olması atmosfere fazla miktarda metan gazı salınımına neden olmaktadır.
    • Atık maddeler: Hangi işlem ya da aktivite sonucu olursa olsun, Dünya’daki atık madde miktarı oldukça yüksek bir seviyede. Bu durum aynı zamanda Dünya’nın doğal kaynaklarına ve yaşam alanlarına da zarar veriyor.
    • İnsan faaliyetleri: İnsanların günlük hayatlarında birçok işi verimli ve hızlı bir şekilde yapma adına edindikleri alışkanlıklar da karbon ayak izinde büyük bir paya sahip.

    Karbon Ayak İzimizi Nasıl Azaltabiliriz?

    Enerji tasarrufu yaparak ve bazı alışkanlıklarımızı değiştirerek karbon ayak izimizi azaltabiliriz. Örneğin, araba kullanmak yerine otobüs veya tren gibi toplu taşımayı kullanmak sebep olduğumuz karbon salınımını azaltacaktır. Evlerimizde tasarruflu ampul kullanmak, evimizin ısı yalıtımını güçlendirmek, mümkünse yenilenebilir enerji kaynağı kullanmak da karbon ayak izini azaltmakta etkilidir. Sığır ve kümes hayvanları da sera gazı salınımında etkili oldukları için, bu hayvanlara olan talebi ve dolayısıyla üretimi azaltmak adına daha az kırmızı et tüketebilirsiniz. Ayrıca ağaçlar karbondioksiti emip oksijen üretirler. Bu sebeple doğaya olan borcumuzu az da olsa ödeyebilmek için ağaç dikebiliriz.

    Su tasarrufuyla karbon ayak izinin ne ilgisi var?

    Daha az su kullanırsak, su arıtımına ve bu süreçte kullanılan ekipmanlara, kullanılan enerjiye, kimyasallara daha az para harcanır. En önemlisi, suyun arıtım sürecinde kullanılan ekipmanların ihtiyaç duyacağı enerji miktarının azalması, daha az kimyasal ve malzeme kullanılması iklim değişikliğine yol açan sera gazı emisyonlarını azaltır.

    Daha az gör
  4. Üzgünüm, bu özel bir cevap.

  5. Atık kısıcı permeateden önce olmalı sonra olursa çalışmaz, ayrıca, sonra olan bağlantıyı gösteren linki atarsanız düzeltelim.

    Atık kısıcı permeateden önce olmalı sonra olursa çalışmaz, ayrıca, sonra olan bağlantıyı gösteren linki atarsanız düzeltelim.

    Daha az gör
  6. Videoda olduğu gibi flowdan çıkan hortum Brine in kısmına girecek hocam, yoksa pompa tıklama sesi yapmaz, bu pompa çalışırken bir tık tık ses yapar bu ses çıkıyorsa zaten doğru bağlanmıştır.

    Videoda olduğu gibi flowdan çıkan hortum Brine in kısmına girecek hocam, yoksa pompa tıklama sesi yapmaz, bu pompa çalışırken bir tık tık ses yapar bu ses çıkıyorsa zaten doğru bağlanmıştır.

    Daha az gör
  7. Permeate pump kullanacaksanız atık su dan büyük tasarruf sağlarsınız. Flow 75GPD membran için en düşük 300 flow, maksimum ise 550 kullanmanız yeterli. kireçli ve suyu çok kirli bir bölgedeyseniz, kirliden kasıt tds değeri 500 ppm ve üzerindeyse 400-450 arası flow kullanmanızı tavsiye ederim. Flow çoDevamını oku

    Permeate pump kullanacaksanız atık su dan büyük tasarruf sağlarsınız. Flow 75GPD membran için en düşük 300 flow, maksimum ise 550 kullanmanız yeterli. kireçli ve suyu çok kirli bir bölgedeyseniz, kirliden kasıt tds değeri 500 ppm ve üzerindeyse 400-450 arası flow kullanmanızı tavsiye ederim. Flow çok düşük kullanıldığında membran filtrenin ömrünü kısaltır ve size membran maliyeti çıkartır. TDS değeri 100-300ppm arası bir bölge de 300 flow tercih edebilirsiniz. Flow da ki numara değerleri dakika da attığı atık su miktarını gösterir örnek 300 flow 300ml su atar. Ama bu değerler membrana giren suyun basıncına göre flowun attığı su miktarı +- değişebilir.

    Daha az gör
  8. İletkenlik (20 ºC’de) (μS/cm) biriminden ölçüm yapılır. iletkenlik arıtma yöntemleri ise Koagülasyon + Flokülasyon + Filtrasyon, yumuşatma, distilasyon prosesi, TO yöntemleri ile arıtılabilmektedir. İletkenliğin İnsan sağlığı üzerinde direkt olumsuz bir etkisi yoktur.  İçme suyunda iletkenlik üst sıDevamını oku

    İletkenlik (20 ºC’de) (μS/cm) biriminden ölçüm yapılır. iletkenlik arıtma yöntemleri ise Koagülasyon + Flokülasyon + Filtrasyon, yumuşatma, distilasyon prosesi, TO yöntemleri ile arıtılabilmektedir.

    İletkenliğin İnsan sağlığı üzerinde direkt olumsuz bir etkisi yoktur.  İçme suyunda iletkenlik üst sınır değeri 2500 μS/cm’dir.

    Daha az gör
  9. Koagülasyon + Flokülasyon + Filtrasyon ve Aktif Karbon, MF, UF, TO gibi sistemler ile AKM arıtma işlemi yapılır. İçme Suyunda Toplam askıda katı madde (AKM) Etkileri Mikroorganizmaların askıda katılara tutunarak yaşamaları için uygun bir ortam oluşturması nedeniyle bulantı, kramplar, ishal gibi kısaDevamını oku

    Koagülasyon + Flokülasyon + Filtrasyon ve Aktif Karbon, MF, UF, TO gibi sistemler ile AKM arıtma işlemi yapılır.

    İçme Suyunda Toplam askıda katı madde (AKM) Etkileri

    Mikroorganizmaların askıda katılara tutunarak yaşamaları için uygun bir ortam oluşturması nedeniyle bulantı, kramplar, ishal gibi kısa dönemli belirtilere sebep olabilir.

    AKm sınır değerleri A1 su sınıfına göre içme suyunda ki sınır değeri  25 (mg AKM/L) dir.

    Daha az gör
  10. Koagülasyon + flokülasyon + filtrasyon ve klorlama yöntemleri ile renk arıtımı yapılır ve  Klordioksit, Ozon, Aktif Karbon, UV, UF ve NF gibi sistemlerlede renk giderimi yapılabilmektedir. Sudaki renk İnsan sağlığını doğrudan etkilememekle birlikte, sudaki renk varlığının kaynağı iyi araştırılmalıdıDevamını oku

    Koagülasyon + flokülasyon + filtrasyon ve klorlama yöntemleri ile renk arıtımı yapılır ve  Klordioksit, Ozon, Aktif Karbon, UV, UF ve NF gibi sistemlerlede renk giderimi yapılabilmektedir.

    Sudaki renk İnsan sağlığını doğrudan etkilememekle birlikte, sudaki renk varlığının kaynağı iyi araştırılmalıdır.

    Renk Yapan Bazı Maddeler:

    • Hümik asit (kahve-siyah)
    • Fülvik asit (sarı-kahve)
    • Toplam çözünmüş madde
    • Alüminyum (süt rengi)
    • Bakır (> 4-5 mg/L mavi/mavi-yeşil)
    • Demir (kırmızı-kahve,pas rengi)
    • Mangan (gri-siyah/siyah-kahve)
    • Mikroorganizmalar

    Renk (Pt-Co Birimi) olarak su değerleri verilir. İçme suyu kalite yönergelerinde A1 kalite sınıflandırılmasında sınır değer 15 Pt/Co’dur.

    Daha az gör