Grup kuralları

Su arıtma cihazı tavsiyeleri ve su arıtma cihazları hakkında makaleler
Su arıtma cihazı tavsiyeleri ve su arıtma cihazları hakkında makaleler
Daha Az Gör

Alkali Hidrojene Su ve Altıgen Molekül Kümesi

Alkali hidrojene su, temel olarak normal sudan değişiktir.

  • Aktive edilmiş suyun şekli ve molekül kümesi küçültülerek altıgen şekle dönüşmüştür. Böylece su molekül kümeleri hücrelerimize kolaylıkla nüfuz edebilirler
  • Alkali hidrojene su, normal suya göre 6 kat daha Hidratör, yani nemlendiricidir.

Küçük molekül kümeli alkali Büyük molekül kümeli musluk suyu, hidrojene su :

Orp’li, Alkali İndirgemeli Su Sistemimizin Üstünlüğü Nedir?

ORP Nedir

  • ORP sistemimiz çözünmüş H2’nin suda uzun süreli olarak kalmasını sağlamaktadır, çünkü uzun süreli ve sürekli bir
    Mg açığa çıkmasına yol açan özel bir ORP filtresi kullanmaktayız.
  • Çözünmüş H2, ORP’yi negatif değerde tutmak için suda kalmalıdır
  • Çözünmüş H2, oksijen ile tepkimeye girip suya dönüşme eğiliminde olabilir
  • Mg çözünmüş H2 meydana getirdiği için, uzun süreli ve sürekli bir şekilde Mg açığa çıkması olumludur
  • Bizim ORP sistemimiz indirgeyici su üretmektedir.
    1. ORP: musluk suyuna kıyasla 400 – 500 mV daha düşük olur
    2. İndirgeyici içme suyu insan vücudundaki reaktif oksijen türlerinin ortadan kaldırılmasına yardım eder
  • Bizim ORP sistemimiz suyu alkali (pH 7.5 – 10) hale getirmektedir.
  • Bizim ORP sistemimiz, insan sağlığı için çok önemli olan mineraller içeren su temin etmektedir.
  • Bizim ORP sistemimiz, doğal enerjiyi emme yeteneğine sahip özel teknikler kullanmaktadır.
    1. Magneto-Cycloid Spiral Motion tekniği uygulanmaktadır.

Doğal enerji ile üretilen altıgen yapılı su, küçük su kümelerinden oluşur, insan hücreleri tarafından kolay bir şekilde
emilir, sağlıklı olmaya destek verir

Oksidasyon-İndirgeme Örneği

Mg + 2 H2O ” Mg2+ + 2 OH- + H2

Mg ” Mg2+ + 2 e-

2 H2O + e- ” 2 OH- + H2

  • Mg elektron kaybettiği için oksitlenir. Su elektron kazandığı için indirgenir.
  • Çözünmüş H2 burada indirgeyici kuvvete sahiptir. Hidroksil iyonu (OH-) suyu alkali yapar.
  • Çözünmüş H2 oksitlendiği zaman ORP olası ölçümdür, H2 ” 2H+ + 2 e-
  • Bu durumda ORP negatif mV gösterir ve değer suda çözünmüş H2 yoğunlaşmasına dayanır.

Royal Green Alkali Hidrojene Su Makinesi Nasıl Bir Su Üretir ?

  • ORP, Oxidation Reduction Potential tanımının baş harflerinden oluşmuş bir kısaltmadır. Anlamı; oksidasyon (paslanma,çürüme) indirgeme potansiyeli (gücü) dir. Bir çözeltinin oksitlendirme veya indirgeme gücünü milivolt (mV) değeri olarak belirleyici bir ölçümdür. Redoks potansiyeli olarak da adlandırılır.
  • Kısaca, ORP ölçümü suyun kalitesini belirler. Ölçüm sonucu pozitif(+)bir değer çıkmışsa bu suyun oksidasyon yani paslandırma ve bozucu/çürütücü etkilerinin olduğunu, negatif (-) bir değer çıkmışsa bu suyun hücrelerde paslanmayı engelleyici özellikte yani antioksidan güce sahip olduğunu gösterir.
  • Oksidasyona (paslanmaya) iki atom arasındaki elektronların değişimi yol açar. Bu süreçte bir elektron kaybeden atoma oksitlenmiş (yükseltgenmiş), bir elektron kazanmış diğer atoma ise indirgenmiş denir. Bir demir parçası üzeride oluşmuş pas, rengi kahverengiye dönüşen bir elma dilimi günlük yaşantımızda sıklıkla görebileceğimiz basit bir iki oksitlenme örneğidir. Bu durumun vücudumuz içinde olması ise birçok değişik hastalığa neden olur
  • Oksidasyon-İndirgeme, iki atom arasındaki elektron değişimi ile ilgilidir.
  • İşlem anında elektron kaybeden atom “oksitlenmiş” olarak anılır.
  • Elektron kazanan atom ise “indirgenmiş” olarak anılır.

Neden Alkali Hidrojene Su İçiyoruz?

Biz nefes alma, gıda alımı, çalışma vb sırasında kimyasal reaksiyon ile vücudumuzu koruyoruz. Hastalık ile hasar görmüş DNA, Aktif Oksijenin kimyasal reaksiyonunun bir sonucudur. DNA’ nın yaşlanması veya geri kazanılması, tedavi edilebilir! “Oksijen ve Hidrojen bu kimyasal reaksiyonun eşleridir ve mızrak ve kalkan rolünü oynarlar” Bu süreç sırasında oluşmuş fazla Aktif Oksijen vücudumuzu paslı (Oksidasyon) yapar ve diğer bir yandan Hidrojen (Aktif Hidrojen) vücudumuzu yeniler (Redüksiyon).

yeşil elbiseli su içen kadın

  • C6H12O6 + 6O2 ® 6CO2 + 12H2O + 36ATP
  • Aslında insan vücudu aktif oksijenle mücadele etmek için hücre içinde SOD enzimi üretir. Ancak SOD, hücre dışındaki Aktif Oksijenden korunmada çok etkili değildir. Ayrıca, 40 yaşına geldiğimizde SOD’ nun yarısı düşürülür ve yaşlandıkça daha da azalır.
  • Hidrojen tek başına aktif oksijeni uzaklaştırabilir. Bu nedenle Hidrojen içeren su dünyada ‘sihirli su’ olarak adlandırılır.
  • Suda çözündüğünde ve vücutta hücreleri içeren her organa herhangi bir başka anti-oksidan maddeden daha hızlı dağıtıldığında, vücudumuzda Hidrojeni tutmanın en kolay yoludur.
  • Böylece suda bol çözünmüş Hidrojen, Aktif Oksijeni herhangi bir yan etki olmadan uzaklaştırabilir.Aktif oksijen sadece su haline gelir!

Serbest Radikaller

  • Hücrelerin mitekondrisi içinde, normal metabolizma serbest radikaller olarak bilinen stabil olmayan oksijen molekülleri oluşturur. Moleküller hücreler etrafında sekerek, DNA’ ya ve diğer yapılara zarar verir.
  • Hayatımızda birçok kez aktif oksijene maruz kalırız.
  • Aktif Oksijen yaşlandırma sürecini hızlandıran ve kanser, diabetler, felç, eklem iltihabı, kan damarı hasarı, cilt sorunu, atopi, gastrit ülser, karaciğer, böbrek hastalığı vb. neden olan hücre, enzim, DNA, yağlar, protein vb. yapılara saldırır.

su içen kadın

Genel olarak yaşlanma prosesi, serbest radikallerin hücrelerimiz ve DNA’ mıza verdiği zararlardan oluşur. Serbest Radikaller, vücudumuza ve hücrelerimize saniyede 100.000 kez hücum ederek elektron çalmak isterler. Şayet vücudumuzda yeteri kadar anti-oksidan yok ise direk olarak hücrelerden alırlar. Bütün anti-oksidanlar değişik biçimde elektron verirler, örneğin vitamin C elektron verir; ancak kendisi okside(paslanma,çürüme) olarak serbest radikal haline dönüşür ve elektron çalma güdüsüne sahip olur.

  • Kendi elektronunu verdiği halde serbest radikal haline dönüşmeyen yegane antioksidan (H) olup elektron verir, oksijeni yakar ve çok güçlü bir anti-oksidan haline geçer. Çok küçük olduğundan vücuttaki her yere gidebilir.
  • Taze organik yiyeceklerde de yüksek miktarda (H) vardır, ancak pişirme işlemi negatif iyonların büyük bir kısmının kaybolmasına neden olur.
  • İnsan kanı, salyası ve idrarında yapılan testlerde tüm insanlarda (özellikle yaşlandıklarında) düşük miktarda (H) bulunmuştur. Yani herkes aşırı derecede okside olmuş durumdadır.
  • İşte bu elektron eksikliği çeşitli hastalıklara neden olur. İnsan vücudunu oluşturan hücrelerde biyolojik savunma olayı geçerlidir.
  • Virüsler, bakteriler, mantarlar ve parazitler, hücrelerimiz sağlıklı ise hücre savunmasını geçemezler ve menfi etkileyemezler.

Vücudumuzdaki elektron miktarını artırarak, zararlı organizmaların yaşamasını engelleyebileceğimiz gibi bağışıklık sistemimizi iyileştirerek, serbest radikallerin, toksinlerin ve zehirlerin atılmasını sağlayabiliriz. Tıp ilimi bağışıklık sistemine hücum eden virüsler için büyük araştırmalar ve masraflar yapmaktadır. Oysa yapılacak şey biyolojik savunmayı güçlü hale getirmektir. İdeal olarak insan vücudunun alkali olması gereklidir. Ancak yediğimiz yiyecekler ile aşırı asidik hale gelmektedir. Örneğin kanser hastalarının vücutlarında fazla miktarda amonyak bulunur. Hastalıklara sebebiyet veren mikrop ve virüslerin en çok tercih ettikleri ortam asidik ortamdır.

Ortamın pH’ ının yükseltilerek Alkali hale getirilmesi ile mikrop ve virüslerin yaşayamayacağı ortam yaratılarak hastalıkların önüne geçilebilir. Kanser hücrelerinde hemen hemen hiç hidrojen ve oksijen bulunmaz. Vücuda bol miktarda elektron alınarak kansere karşı dayanıklılığını artırmak mümkündür. Vücudumuzda gerçekleşen biyolojik reaksiyonların tümü biyoelektriksel değişimler sonucunda gerçekleşir. Vücut sıvımızdaki sodyum ve potasyum iyonlarının yoğunluğunun değişmesi ise biyoelektriksel değişimleri oluşturur. Suyun polaritesini belirleyen alkali mineraller olan pozitif (+) yüklü sodyum ve potasyumun dengesi çok önemlidir. Bu dengenin bozulması hücrelerin ve hücre fonksiyonlarının bozulmasına neden olur.

Vücuttan Atılamayan Asidik Atıklara Ne Olur?

  • Bu atıklar katılaşmış atıklara dönüşürler, örneğin; kolesterol, yağ asidi, böbrek taşı v.b gibi ve bilemeyeceğimiz şekilde vücudun içinde her hangi bir yerde birikir ve yerleşirler.
  • Vücuttan atılamayan ve biriken bu asidik atıkların birikimi yaşlanma sürecini hızlandırır.
  • Alkali hidrojene su içmek asidik atıkların atılmasını kolaylaştırarak vücudumuza yardımcı olur.
  • Asidik atıkların birikimi yaşlanma sürecini ve işlevini hızlandırır; asidik atık miktarının azaltılması ise yaşlanma sürecini yavaşlatır ve hatta bu süreci geri döndürebilir.
  • Alkali hidrojene su bir ilaç değildir veya herhangi bir hastalığı tedavi etmez.
  • Fakat düzenli olarak tüketildiğinde vücuttaki asidik atıkları azaltır, doğal vücut sağlığının gelişimini sağlar.
  • Pişirilerek hazırlanmış, pastörize veya konserve olunmuş veya çeşitli işlemlerden geçirilerek hazırlanan yiyeceklerimiz ve de özellikle fast-food çeşitleri ile gazlı-gazsız içecekler asidiktirler.
  • Yediğimiz, içtiğimiz asitli ürünlerin oluşturduğu Asidik ortamı, Alkali Hidrojene Su ile bertaraf ederek vücudumuzun pH dengesinin düzenli tutulmasını sağlayabiliriz.
  • Örneğin; asit artıklar mafsallarda birikerek mafsal iltihaplanmalarına ve romatizmaya yol açarlar. Alkali hidrojene suyun kuvvetli pH düzenleme özelliği, çeşitli bölgelerde birikerek hastalık tehlikesi yaratan bu asitli artıkların temizlenmesine ve vücudun pH düzeyinin yeniden dengeye gelmesine yardımcı olur.
  • Vücut dengemizi hafif alkali tutarak hastalıklara karşı mükemmel bir korunma düzeyini oluşturabiliriz.

Vücuttaki Asidik Atık Oluşumu

Asidik Su Düşük pH lı Su etkisi

Asidik Su Düşük pH lı Su Etkisi

  • Vücudumuzdaki tüm canlı hücreler atık üretirler.
  • Yiyeceklerimizden aldığımız tüm besinler her bir hücremize dağılır ve bunlar oksijen ile yanarak bize yaşamamız için gereken enerjiyi sağlarlar.
  • Besinler hücrelerimizde yandıktan sonra ise atık olurlar. Yediğiniz iyi ya da kötü, tüm yiyecekler atık üretirler.
  • Yiyeceklerin iyi ya da kötü olarak sınıflandırılmasında onların oluşturduğu atıkların miktarı ve özellikleri dikkate alınır.
  • Yanı sıra, metobolizmamızda ki birçok hücre ve eski ölü hücrelerde atığa dönüşürler.
  • Vücudumuz bu atıkları idrar ve terleme ile dışarı atacaktır.
  • Temel olarak, tüm atıklar asidiktir ve bu nedenle de cildimiz ve idrarımız düşük bir pH değerine sahiptir.
  • Gerçek problem şudur ki, vücudumuz bu atıkların %100’ünü atamaz. Yaşam tarzımız, yetersiz dinlenme, yediğimiz yiyeceklerin türleri ve içinde bulunduğumuz çevresel koşullar bu atıkların üretimine yardımcı olurlar fakat bunlardan kurtulmamız için bize yardım edemezler.

Minerallerin Önemi

Bütün bu mineraller sağlıklı alkali bir çevre yaratmak için çok önemlidir. Bu mineraller asitik minerallerle birleşerek toksin maddeleri vücuttan atarlar.

* Alkali yiyecekler ve AlkaliHidrojene Su, bize yapışkan sümüksü maddelerden temizlenmiş bir bünye kazandırır. Sümüksü maddelerden arınmış bünyenin manası; sinüs tıkanıklıkları, kronik lenfatik tıkanıklıklar ve şişlikler, akciğerlerde sıvı birikimi sorunları, mafsal kireçlenmeleri, kalsiyum eksikliği vs gibi sorunlardan uzak kalmaktır.

Bilim adamlarınca yapılan araştırma ve tecrübeler sonunda birçok hastalığın sebebi, asitik ortamın artması ve anaerobic (oksijensiz) çevrenin oluşmasını bağlamaktadır. Asitik artıkların birikiminin düzenli bir şekilde elimine edilmemesi sonucunda da vücutta Alkalite azalmakta Asidite artmaktadır.

Asitik pH, vücudumuzun üç önemli alkali-minerali olan Sodyum, kalsiyum ve magnezyumun dengesini bozar. Vücut asitik ortamı nötralize etmek için Kalsiyumu kemiklerden alarak kullanır. Bunun sonucunda vücutta yedek olarak depolanmış alkali mineral dengelerine zarar verilir.

Hücre iltihaplanması, mafsal ve kemik bozulmaları, mafsal şişlikleri, vücut ağrıları, tümörler, lenf tıkanıklıkları, aşırı sümüksü madde üretimi, deri ve cilt sorunları, alerjiler, üşütmeler, grip, bademcik iltihabı, görüş kaybı gibi semptomlara sebep olurlar. Bütün bunlara ilaveten asitik ortam, mantar ve parazitlerden oluşan enfeksiyonların ağırlaşmasına sebep olur.

Bütün virüs enfeksiyonları asitik artık ortamlarda oluşurlar.

Asitik artıkların hepsi vücudu kolayca terk etmezler, terleme idrar ve diğer yollarla vücut dışına atılan bu artıklardan bir bölüm konsantre biçimde organların herhangi bir bölümünde uykuya yatar ve çevresinde bulunan hücreleride mutasyona (değişime) uğratarak istenmeyen anormal hücre büyümelerine (tümör ve kanser vb) sebep olabilirler.

Kalitesiz fast-food yiyecekler ve gazlı içeceklerden uzak durarak, kaliteli Alkali gıdalar yiyerek ve Alkali-Hidrojene Su içerek optimum sağlıklı ve uzun bir yaşama sahip olabilir, bu dengeyi muhafaza ederek fiziksel, duygusal ve zihinsel etkinliklerimizin pozitif olmasını sağlayabiliriz.

Alkali hidrojene su güçlü bir ‘’Antioksidan’’dır.

galiparduc.com Alkali Hidrojene Su Sistemi musluk suyunu; yaşlanmayı geciktiren negatif ORP’Ii (- yüklü elektronlar) ihtiva eden, likit Antioksidan haline dönüştüren bir cihazdır.

Kısaca, vücudumuzda negatif ORP nin arttırılması olayı, oksidasyon (paslanma) nedeniyle oluşan hastalıkların oluşumunu önleyen ye yaşlanmayı geciktiren çok önemli bir faktördür. Genel olarak alkali hidrojene edilmiş su vücudumuzun hücre seviyesinde yenilenmesine yardımcı olur.

Alkali Hidrojene Su ve Sağlık

  • İnsan vücudunun %75’ini su oluşturur.
    Bu suyun %75’ini beynimiz,
  • %22’ sini kemiklerimiz,
  • % 2’sini dişlerimiz kullanır.
  • Yeni doğmuş bir bebeğin vücudunun %97’si,
  • Sağlıklı bir yetişkinin vücudunun %75’i,
  • Yaşlı bir insanın vücudunun ise %65’i sudur.

su içen kadın

Suyun insan sağlığı için önemi bu oranlardan hemen anlaşılmaktadır. Vücudumuzun tüm fonksiyonlarını gerçekleştirebilmesi için ihtiyacımız olan suyu dünyadaki az veya çok kirlenmiş çeşitli kaynaklardan temin ederiz.

Kirli su kaynaklarını temiz içme suyu haline getirmek için bilim insanları uzun yıllardır çalışmakta ve çok çeşitli içme suyu arıtma sistemleri geliştirmektedirler. Bu sistemlerin temel amacı sudaki kirletici maddeleri sudan almaktır.

Ancak suyu arıtarak temizlemek ile sağlıklı su haline getirmek arasında çok fark vardır. Arıtmada yapılan işlem, suyu bir şekilde sonradan içine karışmış olan; fiziksel, kimyasal ve biyolojik yabancı maddelerden kurtarmaktır.

İnsan, hayvan vücudu ve bitkiler su için can atarlar. Çünkü su canlılar için çalışan bir makinedeki gres yağı gibidir. Bütün hücrelerimizi, dokularımızı, organlarımızı çalıştırır. Vücudumuzun verimli çalışabilmesi için en önemli yardımcı, vücudumuzun içini ve dışını temizleyen, toksin ve zehirli maddeleri vücudumuzdan atan muhteşem bir sıvıdır. Su bedenimizin, bizatihi organlarımızın kendilerinde, damar ve kas dokularımızın, beynimizin içindedir.

Dolaşımın temel sağlayıcısı olan kanımızın en yüksek bileşeni su, soluduğumuz havadaki oksijen gibidir. Nasıl havada oksijen bulunmadığında yaşam olmazsa, suyun olmadığı kan da pıhtılaşmış, siyah, hareket edemeyen, canlılığı kalmamış bir hale dönüşür. Su beslenmemiz için gerekli maddeleri hücrelerimize ulaştırarak taşıma görevi yapar. Besinlerin hücrelerimizde yanarak enerjiye dönüşmesini, sonrasında da ortaya çıkan toksin artık maddelerin vücudumuzdan atılması görevini de yapar. Tüm hücrelerimizi etkileyerek derimizin zamansız eskimesini yani yaşlanmanın geciktirilmesini sağlayabilecek en etkin anti-aging maddedir. Bedenimizin dışını temizlediği gibi, bedenimizin içinde birikmiş olan kirlilikleri ve toksinleri de arındırır.

Sağlıklı ve uzun yaşam konusunda araştırma yapan bazı antropologlar ve bilim insanları dünyanın beş değişik bölgesinde, yetişkin hastalıklarına hiç yakalanmadan 120 yaşına kadar yaşayan, hatta 75-80 yaşlarında çocuk sahibi olan insanları incelemişlerdir. Pakistan’da Hunza’ da; Ekvator’da Makamba’ da Gürcistan ve Kazakistan’da yaşayan bu insanların sırrının buzullardan gelen, bol miktarda oksijen ve alkali antioksidan mineral içeren, molekül grup yapısı küçük, alkali yapıda su olduğunu saptamışlardır.

Bu keşif, aslında insanlığın çağlardır aradığı mükemmel sağlıklı ve uzun yaşama kavramına giden yolu göstermektedir. Yaşamın temel dinamiğinin su olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir

* Vücudumuzun yaklaşık %70 ‘i su olduğu için, sağlığımızın bozulmaması için bu oranı korumalıyız. Vücuda alınan hiçbir madde su kadar önemli değildir.
* Vücut su dışında hiçbir içecek ile susuzluğunu tam olarak gideremez. Su dışındaki içecekler vücudumuzu dehidrate ederek susuzluk ve beraberinde mineral kaybına neden olurlar. Fazla tüketilen çay, kahve,alkol di-üretik olduklarından su kaybına neden olurlar.Çok tüketildiklerinde dengelemek için bol miktarda su içilmelidir.
* Sadece insan vücudunda değil, tüm canlılarda hücre, doku ve organların sağlıklı çalışması ve sağlıklı kalması için en önemli rolü su üstlenir.
* Su, gıdaların iyi sindirimini; iyi absorbe edilmesini bu sayede kimyasal ve enzimlerle ilgili tüm reaksiyonların uygun şekilde gerçekleşmesi için gereken ortamı sağlar.
* Su iyi ve etkin bir kan dolaşımı için gereken temel maddedir
* Vücuttaki toksinlerin en etkin şekilde atılmasını sağlar.
* Vücudun soğutma sistemidir.
* Yeterli miktarda ve kalitede su içmemek; hücrelerde kronik dehidrasyona sebep olur.Hücrelerin kapasitelerini kullanamaz hale gelmesi , bağışıklık sisteminin çökmesine ve hastalıklardan korunamaz duruma gelmesine neden olur. Hastalıklar öncelikle dehidrate hücrelerde ortaya çıkar. Genel anlamda bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olan bu durum : Vücudumuzun kimyasal, hormonal, pH dengesinin bozulmasının ve hastalıklara açık olmanın temel nedenidir.Dehidratasyon sadece sıcak yaz günlerinde değil, her zaman ortaya çıkar. Doğru suyu içerek yaşamak insan hayatının en önemli gereksinimidir.