Siyanür Genel Özellikleri
Siyanür (CN-), karbon atomunun üçlü bağ ile azot atomuna bağlanarak oluşan ve siyano grubu olarak adlandırılan bileşiklerdir. Organik, inorganik ya da sentetik çeşitleri mevcuttur. Siyanürler; altın ve gümüş çıkarma işlemlerinde, plastik, çelik, elektrokaplama, malzeme endüstrisinde, sentetik elyaf ve kimyasallarda kullanılmaktadır.
Kaynağın kirlenmesi ya da siyanoglikozit sentezleyen bazı bitkilerin doğal bozunumu neticesinde, içme sularında görülebilir. Chromobacterium violaceum bakterisi ve Anacystis nidulans siyanobakterisi gibi bazı mikroorganizmalar, serbest siyanür üretebilir. Kirlenmemiş su kaynaklarında, serbest siyanür konsantrasyonları genellikle 0,01 mg/L’nin altındadır (NHMRC, 2014, s. 560).
Siyanürlerin kokusu badem, acı badem kokusuna benzer ve sudaki koku tespit seviyesi 0,17mg/L’dir.
Siyanürün Sağlık Üzerine Etkileri
Yüksek siyanür miktarlarına kısa süreli maruziyet neticesinde, beyin ve kalp hasarı, hatta koma ve ölüm dahi görülebilir. Az miktarlardaki siyanürün ağız yoluyla alınması neticesinde bile, kısa sürede panzehir tedavisi yapılmadığında ölümle karşılaşılabilir.
Siyanür zehirlenmesinin ilk etkileri ani ve derin solunum, nefes darlığı, havale (nöbet) ve bilinç kaybıdır (ATSDR, 2006, s.5). Bu semptomlar, alınan miktarlara bağlı olarak ani gelişebilir. Siyanürün insanlarda ya da hayvanlarda kansere sebep olduğuna dair bir tespit ise yoktur.
Siyanür için 1958 yılından günümüze 0,01mg/L değeri ile 0,2 mg/L değeri arasında zaman içinde azalan ve yükselen limitler belirlenmiştir. WHO’nun 2009 yılında yapmış olduğu ve hala güncel olan değerlendirme neticesinde sağlık açısından bir standart belirlenmesine gerek görülmemiştir.
Siyanür için kısa süreli maruziyette sağlık açısından limit değer olarak 0,5 mg/L hesaplanmış olup, bu limit 5 günlük süre için geçerlidir (WHO, 2011, s.343).
İçme suyunda bulunan siyanürün öncelikli kaynağı siyanojen klorür olup, dağıtım sisteminde ya da sindirildiğinde kolaylıkla siyanüre dönüştüğünden ve siyanürün içme suyundaki konsantrasyonları oldukça düşük seviyede olduğundan, klorla dezenfeksiyonun yan ürünü olarak meydana gelen siyanojen klorürü de içeren toplam siyanür için uzun süreli maruziyet limitinin belirlenmesine gerek görülmemiştir (WHO, 2009, s.14).
Siyanür Arıtma Yöntemleri
Siyanürün oksitlenmesi sonucu siyanat ve ardından azot gazı oluşur. Bu sebeple siyanürün gideriminde oksidasyon önemli bir yer tutar. Bir nehir suyunda bulunan 100, 250 ve 500 µg/L konsantrasyonlarındaki siyanürün oksidasyonunun incelendiği bir laboratuvar çalışmasında klor, klordioksit ve ozon karşılaştırılmıştır.
Tabloda karşılaştırmanın özeti yer almaktadır.
Serbest siyanür içeren çözeltiye klor uygulaması neticesinde, hemen siyanojen klorür oluşumu gözlenir. Bu nedenle siyanürün azota okside olabilmesi için 2 aşamalı bir arıtma gereklidir. İlk aşamada, klorlama pH 11,5 ve üzerine ayarlanır.
Böylece siyanojen klorür oluşmadan, siyanür siyanat formuna oksitlenebilir. İkinci aşamada ise pH 5-8 arasına indirilerek siyanatın azot gazına oksidasyonu sağlanır (WHO, 2009, s. 13).
Ozon ise alkali ortamda siyanürle çok hızlı reaksiyon verir ancak siyanat iyonunun ozonla oksitlenmesi çok daha yavaş gerçekleşmektedir. Siyanür giderimin de ozon kullanımı, atık suda bulunabilecek çok daha yüksek konsantrasyonlar (>20 mg/L) için daha uygundur (WHO, 2009, s. 11).
Siyanürün klordioksit ile oksidasyonu sonucu yalnızca siyanat formu oluşabilir, klordioksit siyanatı oksitleyemez.
Bir diğer siyanür giderme yöntemi ise aktif karbondur. Aktif karbonla siyanür giderimi pH’a bağlıdır. pH 10’da 8 saat sonunda, 265 mg/L siyanür çözeltisi, 1,5 g/L karbon ile giderimi % 50 oranında, pH 7’de ise yaklaşık % 90 giderim (aynı koşullar altında) gerçekleşmiştir (WHO, 2009, s. 11).
USEPA kimyasal oksidasyon, iyon değiştirme ve ters ozmos yöntemlerini mevcut en iyi teknolojiler olarak belirlemiştir.
Yorum yap