İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğin 10. Maddesi: “İçme-kullanma sularının dezenfeksiyonunda klor kullanılması halinde, uç noktada yapılacak ölçümlerde serbest klor düzeyinin 0.2-0.5 mg/L olması sağlanır. İçme-kullanma suyunda dezenfeksiyon etkinliğinin denetlenmesi amacıyla, serbest klor ölçümleri suyun mahallinde her gün yapılır” hükmünü getiriyor. Klor (Cl2) suyun dezenfekte edilmesi için suya eklenir.
Suya ‘klor’ eklenmesi suyun tadını bozduğu gibi geçici olarak rengini de bozar. Ayrıca göz, burun tahrişi, mide rahatsızlığı, kalp-damar, tiroit, cilt ve saç sorunlarına yol açtığı defaten ispat edilmiş olmasına rağmen, yerel yönetimler bu gerçeklerle hiçbir zaman ilgilenmemiştir. Klor, vücut tarafından tolere edilmediği halde, TSE 0.2 Sağlık Bakanlığı 0.5, AB 0.5, Dünya Sağlık Örgütü 0.25 mg/L eklenmesine izin veriyor. ABD Çevre Ajansı EPA ise en küçük değerin dahi tehlikeli olduğunu bildiği için sorumluluktan kaçma pahasına da olsa değer vermiyor.
Sulara Eklenen Klor Kanser Yapar mı?
Katı malzemenin atılmasından sonra su, her türlü zararlı organizmadan arındırılmak amacıyla dezenfekte edilir. En yaygın kullanılan dezenfektan klordur. Bununla beraber, sudaki organik maddelerle tepkimeye girebilen ve kanserojen olduğu ispatlanan klorun organik bileşiklere (klorofenoller) yol açtığı anlaşılmıştır.
Dr Joseph Price, “Kalp atardamarları, Kolesterol ve Klor” adlı eserinde, içme suyuna eklenen klorun, kan, kalp ve damar hastalıklarının büyük çoğunluğunun sebebi olduğunu kaydediyor. Dr Stephen Langer ise, “Hastalığın Bilmecesi Çözüldü” adlı eserinde, Ortodoks yaklaşımlar, sizi hasta, bağımlı ve sürekli yeniden hastalanan bir şekilde tutmak için, klorun, homojenleştirilmiş UHT sütün ve ağır metal zehirlenmelerinin göz ardı edildiğini dile getiriyor.
Sularda Bulunabilecek Ağır Metaller
İçilebilir bir suda hiçbir ağır metalin olmaması gerekir. Ağır metallerin varlığı, Amerikan Çevre Ajansı’nın raporunda da dile getirdiği üzere, yüzlerce hastalığın yanı sıra engelli doğumlar, kanser türleri, organ yetmezlikleri, öğrenme güçlükleri, gelişim bozukluğu ve hatta ölümlere yol açabiliyor. Bölge ve kaynağa göre farklılıklar arz etse de, sularda akrilamid, alüminyum, amonyum,antimon, arsenik, benzen, baryum, bor, borat, bromat, cıva, fosfat, kadmiyum, krom, kurşun, nitrit, nifrat, selenyum, siyanür gibi ağır metaller ve radyoaktif kirleticilere sıklıkla rastlanabiliyor.
Epa’nın Rapor Ettiği Hastalıklar
Amerikan Çevre Ajansı EPA yayınladığı su kirleticileri tablosunda, kirleticilerin sulara nasıl dâhil olduğunu ve ne tür sağlık sorunlarına yol açtığını, 2009 yılında kamuoyu ile paylaşmıştı. İşte oradan sudaki kirleticilerin yol açtığı bazı hastalıklar: Sinir sistemi veya kan sorunları, lösemi ve diğer kanser türleri, göz, karaciğer, böbrek hasarı, dalak sorunları, kardiyovasküler sistem veya üreme sorunları, bağırsak lezyonları, mide rahatsızlığı, alerji, sinir hasarı, tiroit sorunları, adrenal bezlerdeki değişiklikler, ishal, kusma, kramplar…
Kaliteli Su Sağlıklı Yaşam Sırrıdır
Tarım ilaçları, kimyasal gübreler, evsel, endüstriyel atıklar, kimyasal toksinler, kanalizasyon suları ve petrokimyasal sızıntıların su kaynaklarını kirletiyor. “Kirletilen su kaynakları çeşitli kimyasal dezenfektanlarla temizlenmeye çalışılıyor. ABD’de her yıl sulardan kaynaklanan bir milyon ishal vakası ortaya çıkıyor. Sağlıklı su vücudun ihtiyacı olan kalsiyum, potasyum, fosfor, magnezyum, demir gibi mineralleri içermeli
Duş alırken klorun etkilerine maruz kalınmaması için duş filtresi kullanılması tavsiye edilir. kullanacağınız her filtre sizi korumaz ANSI/NSF standartlarında bir filtreleme sistemi kullanmanız tavsiye edilir. Örnek duş filtresi kullanımı ve resmi aşağıda bulunmaktadır bu tür duş filtrelerini düzenli olarak 6 ayda bir yenisiyle değişim yapınız yada filtre üzerinde yazan değişim sürelerini takip ediniz.
Yorum yap