Kaydol

Soru sormak, insanların sorularını yanıtlamak ve diğer insanlarla bağlantı kurmak için sosyal sorularımıza ve Cevap Motorumuza kaydolun.

Oturum aç

Soru sormak ve insanların sorularını yanıtlamak ve diğer insanlarla bağlantı kurmak için Su Arıtma Sorular & Cevaplar Motorumuza giriş yapın.

Şifremi hatırlamıyorum

Şifreni mi unuttun? Lütfen e-mail adresinizi giriniz. Bir bağlantı alacaksınız ve e-posta yoluyla yeni bir şifre oluşturacaksınız.


Üzgünüz, soru sorma izniniz yok, Soru sormak için giriş yapmalısınız.

Lütfen bu sorunun neden bildirilmesi gerektiğini düşündüğünüzü kısaca açıklayın.

Lütfen bu cevabın neden bildirilmesi gerektiğini kısaca açıklayın.

Lütfen bu kullanıcının neden şikayet edilmesi gerektiğini düşündüğünüzü kısaca açıklayın.

GA Su Arıtma Cihazları En sonuncu Nesne

Suyun özellikleri

Suyun özellikleri

Fiziksel Özellikleri: ısısı, rengi, bulanıklığı, kokusu, tadı, reaksiyonu (pH) bunları duyu organlarımızla anlayabiliriz.

Kimyasal Özellikleri: Kimyasal deneylere bağlı olarak belirlenir. Bunlar nitrat ve nitritle, florür, klorür dür.

Bakteriyolojik Özellikler: Suyun bakteri yönünden incelenmesidir. Bakteriyolojik sonuç suyun temizliği veya kirliliğini kesin olarak belirler. Mikroorganizma varsa su kirlidir.

  • Doğadaki suyun en saf olanı yağmur suyudur, ancak havadan aldığı az miktarda oksijen, N ve CO2 gazlarını içerir.
  • CO2 havada %0,03 oranında bulunur suda ise çözünme oranı yüksek olduğundan daha fazla bulunur.
  • Fırtınalı havalarda şimşeklerin etkisiyle O, N ve su buharı etkisiyle
  • Amonyum nitrat
  • Amonyum nitrit
  • Amonyum sülfat meydana gelir. (Havada kükürt dioksit var ise)
  • Yağmur suları yeraltına indikten sonra geçtiği yerlere göre çeşitli tuzlar içerir.
  • NaCl
  • Sodyum sülfat
  • Magnezyum sülfat
  • Kalsiyum sülfat
  • Yağmur suları kireç taşlarını aşındırır. Bu olayda sudan başka CO2’inde rolü vardır.
  • Kireç taşları, mermer suda çözünmediği halde CO2 li suda çözünerek kalsiyum bikarbonat meydana getirirler.
  • Suda çözünmüş tuzların bir kısmı suda sertlik meydana getirirler.

Fiziksel özellikler

Damıtılmış su normal sıcaklıkta: renksiz, kokusuz, tatsız ve saydam bir sıvıdır.

İçilen doğal suyun tadı: içinde çözünmüş bulunan gazlardan ve tuzlardan ileri gelir.

Su ince bir tabaka halindeyken: renksiz, kalın tabakalar halindeyken mavimtrak renktedir.

Su ısınınca: genleşir, dolayısıyla suyun özgül ağırlığı azalır.

Su: en yoğun halde 0 °C de değil, +4 °C’de bulunur.

Kütlenin ölçü birimi kabul edilen gram +4 °C de 1 cm3 suyun kütlesidir. 

Suyun özgül ağırlığı +4°C’de 1g/ cm3, 0 °C de suyun özgül ağırlığı ise 0,9167 gr/cm3 kabul edilir.

1 atm basınç altında suyun kaynama noktası 100 °C’dir.

Basınç azaldıkça kaynama noktası da düşer. 417 mm hava basıncında su 84 °C’de kaynar, 2 atm basınç da 121 °C’de kaynar.

Sıcaklık

Akarsulardaki veya su kütlelerinin sıcaklık değişimleri

İklim faktörlerine ve Çevresel etkilere bağlıdır.

Örneğin; endüstri atıkları, fabrika atıkları karışımı gibi… Suyun sıcaklığının değişimi kullanım alanlarına göre etkili olur.

Sulama ve drenaj sularının akarsulara karışması su sıcaklığını arttırır, bazı durumlarda 10 °C’ kadar olabilir.

Derin kuyularda su sıcaklığı oldukça sabit bir değerde bulunur. Bu sular az oksijen içerir ve ılıktırlar bu nedenle soğuk sulara göre içmeye daha az elverişlidir.

Yüzey suları veya derin olmayan kuyu sularının sıcaklığı mevsimlere göre dalgalanmalar gösterebilir.

Su sıcaklığı 10 °C’ nin altında olduğunda yabani otlar daha az gelişir, 10-15 °C arasında gelişme daha fazla olur, 15 °C de ise maksimum olur.

Genellikle suların sıcaklığı ekstrem haller dışında sulamayı olumsuz etkilemez.

Bir çeltik tarlasında su sıcaklığı 32 °C olduğunda çeltiklerin tamamen zarar gördüğü ortaya çıkmıştır.

Erken sulamalarda çimlenme açısından su sıcaklığı önemlidir.

Renk

Sulardaki renk mineraller ya da bitkilerden kaynaklanır

Rengi meydana getiren metalik maddeler demir veya mangan bileşikleridir.

Bitkisel kökenli renk verici maddeler

Humik maddeler, algler, yosunlar, tanenler sayılabilir. Humik asitlerin bulunması halinde renk koyu kahverengi, fulvik asitlerin bulunması halinde açık çay rengi gözlenebilir.

Bu renkler daha çok ormanlık alanlar veya peat yatakları çevresinde bulunabilir.  Bunların dışında insan aktivitesi sonucu endüstriden kaynaklanan organik veya inorganik bileşiklerde renk oluşturur.

  • Sulama yönünden renk önemli değildir bu nedenle analiz raporlarında belirtilmez.
  • Suyun renk ölçümünde platin kobalt metodu kullanılır.
  • Su örneği önce santrifüj edilerek askıdaki katılar giderilir. Daha sonra analiz yapılır. Standart platin çözeltileri ile mukayese edilerek renk birimi (1 mg/l pt) olarak ifade edilir.

Koku ve tat

Ağızda hissedilen tat duygusu aslında

  • Koku, tat ve sıcaklığın bir bileşimidir. Eğer su örneği belirgin bir koku ve sıcaklık içermiyorsa, hissedilen duygu gerçek tat olarak ifade edilir.
  • Demir, mangan, potasyum, klor, potasyum permanganat gibi oksidanlarla etkisiz hale getirilebilir.
  • Sularda koku ve tat kalitatif olarak (nicelik) olarak belirlenir. Koklanarak ve tadına bakılarak belli standartlarda araştırıcılar tarafından değerlendirilir.

Suda istenmeyen koku ve tadın oluşmasına suda bulunan

  • Mikroorganizmalar,
  • Yabani otlar,
  • Çürüyen bitkisel artıklar,
  • Kanalizasyon ve endüstri atıkları neden olabilir.
  • Sulama suyunun tadı ve kokusuna bakılmaz, analiz raporlarında da belirtilmez!!!

Askıda katı maddeler

Süspanse halde bulunan maddeler (suda katı cisimlerin yüzer halde bulunması)

Sularda doğal olarak

  • Siltlerin erozyonu,
  • Organik madde parçacıkları ve
  • Planktonlardan kaynaklanan askıda kalan maddeler mevcuttur.
  • Bir su kaynağından su örneği aldıktan sonra şişenin dibinde çökelme oluyorsa bunlar süspanse halde bulunan maddelerdir. Bu maddelerin hepsi çökelmeyebilir de.

Bu maddelerin çökelmesi suyun

  • Durgunluğuna,
  • Sıcaklığına,
  • Flokülasyona,
  • Yoğunluğa bağlıdır.
  • Floküle olma veya flokülasyon suda bulunan taneciklerin birbirlerine bağlanması ile çökelmesidir.
  • Bazı çok değerli katyonlar mg++, fe+++, al+++ bu   işlemde rol oynar.
  • Sulara
  • Erozyonla, ağaç kütüklerinin taşınması ile, maden veya taş ocakları işletmelerinden, nehir yataklarından kum çıkarmadan silt karışımı olabilir.
  • Sulama yönünden ince süspanse maddeler toprağı verimli hale getirebilir (potasyum), topraklardaki çatlak ve yarıkların kapanmasına yardımcı olabilir.
  • Kum zerreleri ise verimliliği azaltır, bitkilere zara verebilir.
  • Yine silt toprağın alt tabakalarından geliyorsa üst toprağın verimli kısmını örtebilir.
  •  Killerin toprak yüzeyinde birikmesi ile geçirimsiz bir tabaka oluşabilir. Toprağa hava ve su girişi engellenir.
  • Mısır bitkisinin 3 yıl süreyle berrak ve siltli su ile sulanmasının verimi etkilemediği görülmüştür.
  • Çimlenmeden önce yüzeyde çimlendirmeyi güçleştirecek şekilde bir sediment birikiminin yulafda verimi azalttığı belirlenmiştir.
  • Diğer yandan sulama sistemleri (yağmurlama, damla sulama) sudaki sediment gibi süspanse maddelerden olumsuz etkilenmekte, başlıklarda tıkanmalar oluşmaktadır.

Bulanıklık

  • Askıda katı madde içeren suların ışık geçirgenliğinin bir ölçüsüdür. Sudaki bulanıklığa kum, silt, kil kalsiyum karbonat, demir,mangan, sülfür gibi maddeler neden olabilir.
  • Nehir sularında yağmurla taşınan toprak tanecikleri veya evsel veya endüstriyel atıklar neden olmaktadır. Bunlar inorganik veya organik maddeler olabilir.
  • Mikroorganizmalar
  • Mikroorganizmalar (bakteriler, virüsler, protozoalar vb..) son derece küçük organizmalardır.
  • Bazıları konvansiyonel mikroskoplarda dahi gözükmezler. Yeryüzündeki bütün bakteriler 0.5 mikrondan büyüktür. Suda bulunan bazı mikroorganizmalar hastalık yapıcıdır. Aşağıda bazı mikroorganizmaların isimleri ve sebep oldukları zararlar kısaca açıklanmıştır.

İçme suyunda bulunan bazı bakteriler;

  • Salmonella: Yiyecek zehirlenmelerine sebep olur.
  • Shigella: Bakteriyel dizanterinin sebep olur.
  • Vibrio organizmalar: Koleraya sebep olur.
  • Campylobacter bacteria: Mide ve bağırsaklarda yaşar. Ülsere sebep olabilir.
  • Sülfür bakterisi: Suya çürük yumurta kokusu verir. Son derece hızlı bir biçimde korozyona sebep olur.
  • Actinomyectes: Suya kötü koku ve tat verir.
  • Suda hastalık yapıcı bakteriler olup olmadığı sadece testle anlaşılabilir.
  • Bu testlerin yılda en az bir kez tekrarlanması gerekir. Testin yapılacağı en iyi zaman sonbaharın sonu ve yazın başlarıdır.
  • Hastalık etkenleri olan yukarıda belirtilen mikroorganizmaların bakteriyolojik analizleri zordur. Bu yüzden gösterge indikatör mikroorganizmalar kullanılır. Bunlar;
  • Koliform bakterisi (özellikle E-koli olarak bilinen E scherichia)
  • Streptoroccus Faecalis
  • Clostridium Perfringens sporları.
  • E-kolinin sularda bulunması, zararlı organizmaların varlığının bir işaretidir. Dışkının 1gr’ında 108 – 109 adet E-koli bulunur.
  • Bu sebeple bir içme suyu kaynağı tahlil edildiğinde E-koli bulunmuşsa,
  • Bu suyun insan, memeli hayvan veya kuşların dışkılarıyla kirlendiği anlaşılır.
  •  Zararlı mikroorganizmaların giderilmesinde, yani dezenfeksiyonunda çeşitli yöntemler kullanılır.
  • Klorla arıtım (tek adımlı yöntem): Klor konsantrasyonu 1mg/lt olacak şekilde dozlama yapılır ve fazla klor aktif karbon filtre ile alınır.
  • Ozonla arıtım: Ozon suya enjeksiyonu yapılır.
  • Ultraviyole ile arıtım: Su ultraviole cihazından geçirilir ve ultraviole ışığı bakterileri zararsız hale getirir.
  • Distilasyon: Su kaynatılır.
  • Yukarıda anlatılan sistemlerin hiçbiri mükemmel değildir. Her birinin avantaj ve dezavantajları bulunur.

Kimyasal özellikler

Azot doğal dolanımı olan, bakteriler tarafından besi kaynağı olarak kullanılan ve kimyasal yollardan değişik oksidasyon kademelerinde bulunan ve sularda sık sık görülen bir parametredir.

Azot

  • NH3-N: Amonyak Azotu
  • Org-N: Organik Azot
  • NO2-N: Nitrik Azotu
  • NO3-N: Nitrat Azotu

Amonyak (NH3): Amonyak doğal sularda genellikle amonyum (NH4) halinde bulunur ki buna serbest veya tuz halindeki amonyak denir.

Sularda amonyak, kimyasal ve fizikselolaylar veya mikroorganizma faaliyetleri sonucunda oluşur. Kimyasal ve fiziksel olaylar sonucunda oluşan amonyağın sağlığa zararı yoktur.

Ancak mikroorganizma faaliyetleri sonucunda oluşan amonyak organik madde kaynaklı olma ihtimali bakımından tehlikelidir. 0.5 ppm’den büyük değerde amonyak kirliliğin belirtisidir.

Nitrit (NO2): İçme suyunda kesinlikle istenmez. Güneş ışığı ve bazı bakteriler nitratları nitrite dönüştürülür.

Nitrat (NO3): Azotlu organik bileşiklerin son yükseltgenme ürünleridir. Kuyu sularında nitrat genelde daha fazla bulunur.

Özellikle bebeklerde blue-baby denilen hastalığa neden olur. Vücudu morarmaya başlayan bebeklerde bu hastalık ölüme dahi neden olabilir.

Nitratlar suya topraktan geçmiş olabilir. Fakat amonyak ve nitritten kaynaklıysa tedbir alınmalıdır.

Çünkü nitritlerin mevcudiyeti suda kirlenmeyi ifade eder. Nitritler yüksek miktarda organik madde ile bulunursa daha büyük bir kirlenme söz konusudur. Amonyakta bazı bakteri türlerinin çoğalmalarına sebep olur ki bunlar suya kötü koku verirler.

Bu azot türleri alıcı ortama aşırı miktarlarda verildiklerinde organizmalar tarafından kullanılırlar. Bu alıcı ortam içerisine de ötrofikasyona (alg patlaması sonucu oksijen azlığı) sebep olur.

Biriktirme haznelerinde alg patlamasını önlemek için hazneye giren N, P, C konsantrasyonlarını azaltmak ve ışığı kontrol etmek gerekir. Ayrıca haznedeki algleri çeşitli kimyasal maddelerle öldürmekte çözüm 
yollarından biridir.

Ancak haznedeki canlı hayatı da göz önünde bulundurulmalıdır.

TDS: TOPLAM ÇÖZÜNMÜŞ KATILAR

Sudaki toplam çözünmüş katılar, inorganik tuzları ve az miktarda organik maddeleri içerirler. Gerek yüzey suları gerekse yeraltı suları ilişkide oldukları toprak ve taş malzemeden mineral çözerler. Çözünmüş inorganik maddeler suda iyon olarak bulunur. Suda bilinen en genel iyonlar aşağıdaki gibidir;

KATYONLAR             ANYONLAR

       Ca+2                     Bikarbonat HCO3-

       Mg+2                   CI-1 

       Na+                      SO4-2

       Fe+2                     NO3 Nitrat

       Mn+2                     CO3-2 Karbonat

  Yukarıda bahsedilen iyonlar, suda elektrik iletimini sağlarlar. 

Çözünmüş Oksijen (ÇO)

Çözünmüş oksijen su içinde çözünmüş halde bulunan oksijen konsantrasyonudur.

Tatlı sularda 1 atm basınçta, havanın oksijeninin çözünürlüğü 0oC’de 14,6 mg/l ve 35oC’de 7mg/l’dir.Oksijen suda çok az çözünen bir gaz olduğundan çözünürlüğü verilen sıcaklıkta atmosfer basıncı ile doğrudan değişmektedir.

Bir suyun içerdiği çözünmüş oksijen miktarı şu faktörlere bağlıdır.

  1. Yüksek basınç altında, oldukça yüksek miktarda oksijen çözünür. Basınç azaltıldığı zaman azaltılma oranı kadar gaz çıkışı olur. Oksijenin çözünürlüğü doğrudan doğruya kısmi basınçla ilgilidir. (Henry Kanunu)
    Henry Kanunu: Sabit sıcaklıkta, sıvı içinde çözünen gaz miktarı doğrudan basınç miktarına bağlıdır. Ör: sıcaklık sabit kalmak şartıyla, oksijenin 1 gr’ı suyun 100 cm3 ’ünde çözünürse (atmosferik basınç altında), oksijenin 2 gr’ıda, atmosferik basıncın iki katında çözünür.
  2. Sudaki mineralin miktarı, oksijeni çözme yeteneğini etkiler. Distile su, yüksek mineral içerikli suya göre daha çok oksijen absorblayabilir. Deniz suyu ve kuyu suları, taze yüzey sularına göre daha az çözünmüş oksijen içerirler.

Florür F

Sularda bulunan florür, miktarına bağlı olarak, faydalı veya zararlı olabilir.

İçme suyu için tavsiye edilen değer 1 mg/lt’dir.Bu değerin dişler için faydalı olduğu ve diş çürümelerini azalttığı bilinmektedir.

Bunu yanında 9 aşın altındaki çocuklarda yapılan bir araştırma, 2 mg/lt florür içeren suyun dişlerde kahverengi lekeler bıraktığını, 4 mg/lt florür içeren suyun ise kemik bozukluklarına sebep olduğunu göstermiştir.

Klorür

Tüm doğal veya kullanılmış sularda çok yaygın bir şekilde bulunan iyon türüdür.

Sulara yeraltı formasyonlarından çözünme yolu ile ya da tuzlu su – tatlı su girişimleri sonucu katılabilir.

İnsan ürininden günde kişi başına ortalama 6 gr kadar klorür atılmaktadır.

Klorürün normal konsantrasyonlarında bir sağlık sakıncası yaratmadığı bilinmektedir.

Ancak 250 mg/lt’den yüksek konsantrasyonlarda tuz tadı oluşmaktadır.

Klorür suyun iletkenliğini artırdığı için korozyonu kolaylaştırır.  Konsantrasyonların yüksek olduğu sularda klorür; tat, korozif eğilim ya da yumuşatma prosesine ters etki ile varlığını gösterir.

Sülfat (SO4-2)

Sülfat çevre sularına doğal yollardan karışan en önemli iyonlardan biridir

Bütün doğal sularda değişen miktarlarda sülfat bulunur.

Bazı endüstriyel atık suların sülfat muhtevası fazladır ve doğal sulara karıştıklarında onların da sülfat miktarını artırırlar.

Sülfür (S(-II)) bileşikleri, çeşitli reaksiyonlar sonunda oluşturdukları tat, koku, toksisite ve korozyon gibi problemleriyle önemli kirletici durumundadırlar.

Suda yüksek sülfatın anlamı; yüksek sertlik, yüksek sodyum tuzu ve yüksek asiditedir. 

Sodyum süflat ve magnezyum sülfat, insanlarda müshil etkisi gösterdiklerinden 250 mg/lt üst sınırla sınırlandırılmıştır.

Hayvanlar için ise bu sınır 1000 mg/l olarak belirlenmiştir. Bunu yanında sülfatlar suya acımsı tat verirler.  

Sülfatlar, kazan sularında CaSO4 ve MgSO4 çökeltileri oluşturduğundan, bu tip sularda çok düşük miktarlarda tutulmalıdırlar.

Evsel atık suların uzaklaştırdığı beton kanallarda, anareobik koşulların oluşması ve bakteri faaliyetleri ile SO4-2 H2S’e dönüşür.

H2S kanalın üst bölümünde toplanır ve rutubetle birleşerek H2SO4 oluşturur.

Bu olay borularda korozyonun ve parçalanmanın en büyük sebebidir.  

Sülfatlar çimento ile birleştiklerinde de büyük kristallerin meydana gelmesine ve bu nedenle borunun şişmesine ve parçalanmasına sebep olurlar.

Korozif etkisinin izlediği konsantrasyon 100-250 mg/lt olarak belirlenmiştir. Sülfat arıtım yöntemleri reverse osmosis, distilasyon, oksidasyon veya anyon değiştirici olarak sayılabilir.

pH

PH suyun asitlik veya bazlık durumunu gösteren logaritmik bir ölçüdür.

Çözeltide bulunan H+ iyonu konsantrasyonunu ifade eder. Saf su H+ ve OH- iyonları açısından dengededir ve pH değeri 7’dir. PH, H+ iyonlarının elektrik potansiyellerine bağlı olarak veya renk indikatörleri (örn; fenolfitalein) ile ölçülebilir.

  • pH<7 ise ortam asidik
  • pH>7 ise ortam baziktir.

Sulama sularının optimum pH değeri yetiştirilecek bitkinin tipine ve toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerine bağlıdır. Alkalin toprakların olduğu bölgelerde pH değeri düşük suların kullanılması istenir.

pH 9’un üzerindeki suların sulamada kullanılması istenmez.

Karadeniz bölgesinde olduğu gibi asidik toprakların bulunduğu yerlerde pH sı orta düzeyde olan sular kullanılabilir. Çay, mısır, çavdar, çeltik, yulaf, patates asidik reaksiyonlu bölgeleri sever.

Sulama sularının pH değeri 6.5-8 arasında olmalı.

Sertlik

Sertlik, su içinde çözünmüş (+2) değerlikli iyonların (Ca+2, Mg+2, Sr+2, Fe+2, Mn+2 vb), varlığının sonucudur.

Ca+2 ve Mg+2 iyonları doğal sularda diğer iyonlardın daha fazla bulunduklarından, çoğunluklu sertlik, Ca+2 ve Mg+2 iyonlarının konsantrasyonlarının toplamı olarak ifade edilir.

Diğer iyonlar genellikle komplex formda oldukları için sertliğe fazla bir katkıları olmaz.

Bir suyun sertliği, sabunu çökeltme kapasitesinin ölçüsüdür. Sabun suda yaygın olarak kalsiyum ve magnezyum iyonları ile çökeltilir.

Diğer bazı metallerin iyonları da (Al, Fe, Mn, Sr, Zn) sabunu çöktürmekle beraber bunlar genelde komplex formda oldukları için sertliğe fazla katkıları olmaz.

Sular sertlik derecelerine göre, aşağıdaki gibi sınıflandırabilirler.

Toplam Sertlik (mg CaCo3/lt) Sınıflandırma

0-75yumuşak su

75-100orta sertlikte su

100-300sert su

>300çok sert su

Sertlik yaratan maddelerin, eşdeğer kireç türlerinin karşılıklarına göre tanımlanmış sertlik dereceleri, genellikle Fransız, Alman ve İngiliz sertlik dereceleri cinsinden ifade edilir.

  • 1F= 10 mg/lt CaCO3 Fransız Sertlik Derecesi
  • 1E= 14,3 mg/lt CaCO3 İngiliz Sertlik Derecesi
  • 1R= 17,8 mg/lt CaCO3 Alman Sertlik Derecesi

Sertlik artışı, suyun iletkenliğinin de artmasına sebep olur. Sertlik giderilirse;

  • Sabun ve deterjan sarfiyatı azalır.
  • Korozyon kontrolüne yardımcı olur.
  • Taşlaşmanın önüne geçilir.
  • Sertlik giderme yöntemleri;
  • Kireç-soda yöntemi
  • Sodyum hidroksit ile muamele
  • Sodyum sülfatla yumuşatma
  • İyon değiştirme

Demir ve Mangan

Fe ve Mn yer altı sularında hemen her zaman, yüzeysel sularda ise yılın bazı aylarında yüksek konsantrasyonlarda bulunur.

Bu nedenle içme ve kullanma suları bakımından sorun yaratmaktadırlar. 

Demir ve mangan suda çözünmeyen (Fe+3 ve Mn+4) ile çözünen (Fe+2 ve Mn+2) halde bulunabilir. İki değerlikli demir ve mangan, genellikle yeraltı sularında bulunur.

Gerçekte demir doğal sularda şu şekilde bulunur;

Çözünür demir +2 iyonları.

  • Demir iyonları (asidesi yüksek sularda çözünür)
  • Demir hidroksit (doğal veya alkali sularda çözünmezler)
  • Demir oksit
  • Organik bileşiklerde kombine halde veya demir bakterileri bünyesinde
  • Su hava ile temas ettiğinde CO2 havaya karışırken moleküler oksijen suya karışmaya başlar.
  • Oksijen Fe+2 iyonlarını oksitleyerek Fe+3’e dönüştürür.
  • Bu bileşik çözünmez jelatimsi bir yapıya sahiptir ve bulunduğu yüzey üzerinde birikimler yapar. Aynı şekilde Mn+2 iyonları da Mn+4‘e dönüşürler.
  • 2Mn+2 + O2 +H2O ®2MnO2 + 4H+

Yüksek Fe ve Mn konsantrasyonunun etkileri

  • Su iletim hatlarında demir bakterilerinin çoğalması
  • Bu bakteri kütleleri suya kırmızı-kahverengimsi renk vermesi
  • Demir bakterilerinin çoğaltılmasıyla borularda kesit daralması, boru, vana, su saatleri gibi aksamların tıkanması 
  • Ayrıca borularda biriken bakterilerin zamanla tutunduğu ortamdan kopması suya karışması ve suyun kirlenmesi
  • Demir ve mangan bakterilerine örnek
  • Crenotrix, gallionella,leptothrix
  • Fe ve Mn içme sularında istenmeyen renk ve bulanıklık
  • Su borularının iç cidarlarında birikerek kesit daralması ve tıkanma
  • Aynı zamanda çamaşır, kumaş ve porselen eşya üzerinde konsantrasyonları yüksek sular; kağıt, deri, dokuma, plastik, gıda gibi sanayilerde kullanıldıklarında ürünün renk ve tadında değişmelere sebep olduklarından istenmezler.

Benzer Yazılar

Yorum yap

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız gerekiyor.