Su, tüm canlılar için vazgeçilemez temel bir kaynaktır. Medeniyetlerin kurulması, gelişmesi ve yaşayabilmesi, insanların su kaynaklarına sağlıklı ve güvenilir bir şekilde erişebilmesi, suyun yeterli miktarda ve istenilen kalitede olması ve suyun “stratejik” ancak çeşitli nedenlerle tükenebilecek bir doğal kaynak olduğu gerçeğinin tam olarak anlaşılması ile mümkündür. İnsanlık tarihi yanlış su ile kullanımı ile çöken nice güçlü medeniyetlerin örneği ile doludur.
Uzaydan çekilen bir uydu fotoğrafına bakıldığı zaman dünyamız bir su dünyası gibi görünmektedir. Dünya yüzeyin büyük çoğunluğu okyanuslar ile kaplıdır. Bu durum, suyun sanki hiç tükenmeyecek bir kaynak olduğu yanılgısını doğurabilir. Su, yeryüzünde 1 milyar 338 milyon km3 hacimle en çok okyanuslar ve denizlerde, insanların sağlıklı ve ekonomik bir biçimde kullanamayacağı tuzlu su olarak bulunmaktadır.
Bu miktar, yer yüzünde hesaplanan toplam su miktarının %96,5’ine tekabül etmektedir. Sırasıyla 24 milyon km3 ile buzullar, 12 milyon 870 bin km3 ile tuzlu yeraltı suyu diğer başlıca su kaynaklarıdır. Ancak, insanların evsel, tarımsal ve sanayi amacı ile güvenli tüketebilecekleri su kaynakları dünyadaki toplam su kaynaklarının ancak %2,5 gibi küçük bir kısmıdır (Chin, 2000). Öte yandan su kaynaklarının dünya üzerinde tüm insanlar ve ülkeler için dengeli dağılmadığı hatırlanırsa su ve su kullanımının ülkelerin politikalarına ne denli etki edeceği reddedilemez bir gerçektir.
Dünya nüfusunun giderek artması ile insanların suya olan talebi mevcut kaynaklar üzerindeki baskıyı arttırırken, su arzı, bu talebi karşılamakta yetersiz kalabilmektedir. Su kaynakları açısından ülkeler aşağıdaki şekilde sınıflandırılmaktadır:
Su Fakirliği: Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1.000 m3’ten daha az.
Su Azlığı: Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 2.000 m3’ten daha az.
Su Zenginliği: Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3’ten daha fazla.
Genel kabullere göre, yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 10.000 m3’ten fazla olan ülkeler su zengini sayılmaktadır. Bir ülkede yılda kişi başına düşen tatlı su miktarı 1700 m3’ten düşükse, o ülkenin “su baskısı” ile, anılan miktar 1000 m3’ ün altına inmiş ise “su açığı” ile karşı karşıya kabul edilmektedir.
Ülkemiz, kişi başına düşen 1500 m3 kullanılabilir su miktarı ile su kısıtı bulunan ülkeler kategorisinde yer almaktadır. Orman ve Su İşleri Bakanlığının ilgili birimlerince hazırlanan rapordan derlenen bilgiler ışığında karasal iklim karakteri gösteren ülkemizde, yıllık ortalama yağış̧ 574 mm (1981-2010) olup, bu yağış̧ yılda ortalama 450 milyar m3 yağış hacmine tekabül etmektedir. Bu suyun 172 milyar m3’lük kısmı akışa geçerek çeşitli büyüklükteki akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalmaktadır.
Ülkemizin hidrojeolojik etüt çalışmaları sonucu hesaplanarak raporlanmış yeraltı suyu rezervi 23 milyar m3, yeraltı suyu emniyetle rezervi ise 18 milyar m3 ’tür. Günümüz teknik ve ekonomik şartları çerçevesinde çeşitli maksatlara yönelik olarak tüketilebilecek yerüstü suyu miktarı yıllık 94 milyar m3, emniyetle çekilebilecek yeraltı suyu işletme rezervi yıllık 18 milyar m3 olmak üzere ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yıllık toplamı 112 milyar m3’tür.
Bu suyun yıllık toplam 54 milyar m3 ’ü kullanılmaktadır. Sektörel olarak bakıldığında; sulamada 40 milyar m3 (%74), içme-kullanma suyu olarak 7 milyar m3 (%13) ve sanayide 7 milyar m3 (%13) su kullanılmaktadır (DSİ, 2017). Bu oranlar sırasıyla dünyada %70, %22, %8, Avrupa’da ise %33, %51 ve %16’dır.
Yorum yap