Yaşlılık ve Su Tüketimi
Vücutta yeteri kadar su bulunmaz ise kanda yoğunlaşma olur ve kanın akışkanlığında azalma oluşur. Kan yoğunluğunun artması ile uyarı sisteminde azalma olur. Kan akımında yavaşlama sonucu damarlarda tıkanıklık oluşur. Damarlardaki tıkanıklık da doku ve organların ihtiyaç duyduğu besin öğelerini, oksijeni yavaş ve yetersiz olarak ulaştırmaya başlar. Bunun sonucunda organların çalışmasında sorunlar oluşmaya başlar.
Yetersiz su tüketimi vücut için ciddi bir sorundur ve pek çok kronik rahatsızlığa neden olabilir. Yaş ilerledikçe suyun tüketilmesi daha da önemlidir. İlerleyen yaşlarda su kaybının artışına neden olan bir neden de boşaltım sisteminde bozukluk olmasıdır. İlerleyen yaşlarda böbreklerin yapısında değişiklikler oluşur, böbreklerdeki süzme işleminden sorumlu olan hücrelerde zayıflama oluşur. Suyun ve tuzun geri emilimini sağlayan renin ve aldosteron hormonlarında azalma oluşur. Böbreklerdeki su atımını sağlayan antidüretik hormon salınımında da azalma oluşur. Tüm bunlarla birlikte, yaşın ilerlemesiyle böbreklerde su kaybı artışı olur. Yaşlılarda olan hipertansiyon nedeniyle kullanılan ilaçlar böbreklerin su kaybını arttırır. Yaşlılıkta deri elastikiyetini kaybederek su ve yağ kaybeder. Bunun yanı sıra terlemeyi düzenleyen hücrelerdeki işlev bozuklukları nedeni ile deri vasıtasıyla su kaybı oluşabilmektedir.
İlerleyen yaşlarda ortaya çıkan unutkanlık, hareketsizlik gibi nedenler yaşlıların su içmeyi unutmasına neden olur. Ayrıca tat ve koku alma duyularındaki azalma ile iştahsızlık oluşur bu da su içimine engel olur. Susuz kalan vücutta tükürük salgısı azalarak ağız kuruluğu oluşur bu da yemeklerin yutulmasında sıkıntı yaratır. İlerleyen yaşlarda ortaya çıkan diş sorunları su içme isteğini azaltır. Yaşlılıkta midenin boşaltım hızının azalmasıyla tokluk hissi oluşarak susuzluk hissiyatında azalma olur. Yetersiz su alımı yaşlılıkta midedeki lezyonların ilerlemesine ve bununla beraber kusmaya ya da ishale neden olabilir. Bu belirtiler vücuttaki su kaybının fazla olduğunun göstergesidir. Yaş ilerlemesiyle birlikte bağışıklık sistemi zayıflar ve enfeksiyon hastalıkları oluşabilir. Bağışıklık hücrelerinin çoğalması yavaşlayarak vücudun direncinin düşmesine neden olur. Direncin azalması ile su ihtiyacı artar.
Ne yazık ki yaşlıların su ihtiyacını ihmal ettiği çok sık görülen bir durumdur. İdrar kaçırabileceğinden korkan yaşlılar da su içmekten kaçınırlar.
Tüm bu nedenler yaşlıların su tüketimine dikkat etmeleri gerektiğini gösteriyor. Günde iki litre tüketmeleri çevrelerindeki kişiler aracılığıyla sağlanmalıdır.
ALKALİ SU CİHAZI İLE ŞAŞIRTICI SU TERAPİSİ
Himalaya bölgesinde yaşayan Hintlilerin yüzyıllardır doğal biosu ile uygulamış oldukları terapi gerçekten de mucizevi sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Doğal olarak çıkan bu su bizim içtiğimiz sulara göre farklı özellikler içermektedir. Molekül yapısı normal sulara göre çok daha küçük olan bu suyun hücrelere giriş çıkış hızının 3 kat daha fazla olmasıyla hücrelerin ihtiyacı olan mineralleri daha çabuk ve etkin bir şekilde sağlayıp iç organlarımız ve damarlarımızda zamanla biriken toksinleri ve asidik artıkları da hızlı bir şekilde vücuttan uzaklaştırırlar. Serbest radikaller ve aktif oksijen hücrelerimize saniyede 800.000 kez saldırıp elektron çalmak suretiyle kanser dahil çeşitli hastalıklara yakalanmamıza neden olurlar.
Bol negatif elektrona sahip bu doğal su mükemmel bir antioksidan özellik gösterip aktif oksijen ve serbest radikalleri yok ederek hücrelerin genç kalmalarını sağlar ve hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Alkali su cihazı; içtiğimiz normal suları Himalayalardaki doğal olarak çıkan biosuya dönüştürmektedir.
Biosu vücudumuzdaki organik su ile benzer özellikler taşıdığı için kısa sürede aşağıda bahsedilen hastalıklardan kurtulmamıza yardımcı olmaktadır. Bize çok şaşırtıcı ve mucizevi gelen bu terapi yönteminin işleyişi aslında çok basittir. İnsan vücudunun yaklaşık %60’ı sudur ve dolayısıyla iyi su içersek iyi oluruz. İyi suyun tarifi de uzun araştırmalardan sonra Japon ve Güney Kore’li bilim adamları tarafından yapılmıştır. Bu yüzden sloganımız “Bir gün gelecek herkes alkali-iyonize (Biosu) içecek”
BİOSU Terapisi ile Tedavi Edilebilen Hastalıkların Listesi
Terapi İşlemi
Sabah uyanıp gözlerinizi açar açmaz yataktan kalkıp hemen sonra 1,5 litre (5-6 bardak) BİOSU için. Bilin ki bu “Usha Paana Chikitsa” diye anılan eski bir Hint terapisidir. Daha sonra yüzünüzü yıkayabilirsiniz. Burada en önemli nokta, 1,5 litre BİOSU içildikten sonra takip eden bir saat içinde hiçbir şekilde bir şey içilmeyecek ve yenmeyecektir. Bir gece önce alkol içeren içki alınmaması da çok titizlikle uyulması gereken bir husustur. İstenirse, bu amaçla içilecek BİOSU kaynamış ve süzülmüş olarak kullanılabilir.
1,5 litre BİOSU’yun bir kerede içilmesi zor olduğundan derece derece uygulayabilirsiniz. İlk başta dört bardağı bir dikişte, kalanı iki dakika içinde aralıklarla içerek kendinizi alıştırabilirsiniz. Bir saat içinde 2 ya da 3 kere idrara çıkma ihtiyacı hissedebilirsiniz, ancak bir süre sonra bu normale dönecektir.
Araştırma ve Deneylerle Aşağıda belirtilen hastalıkların, yanlarında gösterilen sürelerde iyileştikleri gözlemlenmiştir.
Artirit (Eklem Kireçlenmesi) ve Romatizma ağrıları çekenler bu terapiyi günde üç kere; yani ilk hafta sabah, öğle ve akşam yemeklerinden 1 saat önce; ve sonra hastalık geçinceye kadar günde iki kere uygulamaları önerilir.
Sadece BİOSU Nasıl Etki Eder?
Sıradan bir BİOSU tüketimi, doğru metotla insan vücudunu temizler. Tıpta “Haematopaises” de denilen yeni kan oluşması, kolonun daha tesirli olmasına yardımcı olur. Kolon ve bağırsaklarda bu şekilde yeni kan oluşması tartışmasız bir gerçektir. Bu terapi ile kolon ve bağırsakların mukoza kıvrımları çalışır.
Eğer kolon temizlenirse, günde birkaç kere alınan kandaki gıdalar emilecek ve mukoza kıvrımlarının çalışmasıyla yeni kan haline dönüşeceklerdir. Kan, rahatsızlıkların tedavisinde ve sağlığın korunmasında en önemli unsurdur ve bunun için de BİOSU düzenli olarak alınmalıdır.