Kuraklığın genel olarak üç şekli vardır:
Meteorolojik kuraklık: Yağışın belli bir dönem için ortalamaların altına düşmesidir. Yıllık, mevsimlik veya aylık yağış toplamlarının ortalamadan farklı olmasıdır.
Tarımsal kuraklık: Bitkinin ihtiyacını karşılayacak suyun toprakta bulunmamasını ifade eder. Bitki büyümesinde yavaşlama, ürün kaybına neden olur, hayvanlar için de bir tehdittir.
Hidrolojik kuraklık: Uzun süren meteorolojik kuraklıktan sonra gelişir. Uzun yağışsızlıktan sonra yeraltı suları, kaynaklar, yüzeysel akış, toprak neminin etkilenmesidir. Göller, nehirler ve yeraltı sularında keskin düşüşler görülür. Bir dönemde oluşan yağış azlığı toprak nemini düşünerek tarımı olumsuz etkiler.
Kuraklık Etkileri
Uzun süreli kuru hava, nem azlığı yaratarak orman ve su kaynaklarında azalmaya neden olduğundan, ciddi çevresel, ekonomik, kent hayatı, kalkınma, teknoloji, gıda, temiz su ve sağlık sorunları ortaya çıkar. Bunun yanı sıra ciddi anlamda tarıma da etkisi vardır. Kuraklığın başlama ve bitme zamanının tespiti zordur. Etkisi yıllar boyu devam edebilir. İlk etki tarımda görülür, sonra diğer sektörlere yayılır.
Tarımda önemli olan, yıllık toplam yağış değil, bitkinin gelişme ve büyüme döneminde kök çevresindeki su miktarıdır. Bu suyun eksikliği tarımsal kuraklık olarak isimlendirilir. Karaların yaklaşık %16’sı kurak ve yarı kurak bölgelerden oluşur. Tarımda sulama veya kuru tarım yöntemleri kuraklığa çare olarak uygulanmaktadır. Çöllerde doğal su kaynaklarının bulunduğu vahalar hariç tarım yapılmaz. Ilıman ve nemli bölgelerde mevsimsel kuraklık tehlikesi bulunur.
Kuraklıkta yağışların tesiri (yağış sayısı, yoğunluğu) ve zamanı (yağışlı dönemin gecikmesi, büyüme dönemi-yağış zamanı bağlantısı) önemlidir. Ayrıca yüksek sıcaklık, düşük nem ve şiddetli rüzgâr da kuraklıkta etkilidir.
BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) son raporuna göre iklim değişikliği ve artan ekonomik talepler bölgenin su güvenliğine giderek büyüyen bir tehdit oluşturuyor ve dünyayı daha sıkı bir kuraklık yönetimi politikalarına geçişi zorunlu kılıyor.
Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan, Türkiye ve Özbekistan’ı kapsayan altı ülkeyi kapsayan çalışma, mevcut kuraklıkla mücadelede kurumların haritasını çıkarmak ve politika yapıcıların kendilerini geliştirmelerine imkân oluşturma çabalarının bir parçası.
Ülkelerin çoğunun Aral Denizi’ne akan nehir havzalarını paylaşması sorunu bölgesel seviyede ele almak için yeterli alanı mevcut kılıyor. “Orta Asya ve Türkiye’de kuraklık özellikleri ve yönetimi” başlıklı rapora göre şimdiye kadar böyle bir yaklaşımı mevcut değildi.
FAO Toprak ve Su Birimi Direktörü Eduardo Mansur ve FAO dayanıklılık inşası için stratejik program lideri Dominique Burgeon çalışmanın önsözünde “Rapor; politikaları yeniden düşünmek; hazırlıklı olmayı ve her ülkenin sosyal, ekonomik ve çevresel bağlamları dikkate alarak Orta Asya’da kuraklığa karşı dayanıklılığı güçlendiren müdahale planlarını yeniden düzenlemek için iyi bir temel oluşturuyor.” dedi.
FAO, politika yapıcılara kuraklığın etkilerine karşılık veren ve çoğu zaman pahalı olan bir stratejiden kuraklık farkındalığı ve erken müdahaleye odaklanan bir stratejiye geçiş yönünde çağrıda bulunan kampanyalara yoğunlaşıyor.
Orta Asya ülkeleri yaklaşık 65 milyon insanın ağırlıklı olarak yüksek dağlarla çevrili bozkır ve çöllerde yaşadığı bir bölge. Nehirlerden akan kar erimeleri nemin büyük bir kısmını oluştururken, bölge yazları sıcak ve kuru.
Büyük ölçüde sulamaya dayanan tarım, bölgede gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık dörtte birini ve istihdamın ise daha yüksek oranını oluşturuyor. Su güvenliği bölgenin neredeyse tüm enerji ihtiyaçlarını karşılan hidro enerji için çok kritik ve şehirlerdeki hane halkları ve endüstri için de çok önemli.
Yağışların ortalamanın yüzde 60 civarında altına düştüğü ve nehirlerde su seviyesinin iyice azaldığı 2001’de baş gösteren ciddi ve uzun soluklu kuraklığın bölgede ciddi bir soruna yol açmasıyla kırsal kesimlerde hane halklarının bazıları gelirlerinin yaklaşık yüzde 80’ini kaybederken yoksulluk oranları arttı ve kötü beslenme tetiklendi.
Bölgedeki ülkeler çok geniş bir aralıkta yağış oranlarına sahip; yağış aralıkları yıllık 150 milimetreden başlayıp bunun on katına kadar çıkabiliyor, ancak iklim değişikliğinin bunları benzer şekilde etkilemesi bekleniyor.
Hayvanların otlaması için kullanılan göçebe alanlarının ise kuraklığı hafifletmek için kullanılan en güçlü geleneksel stratejileri oluşturuyor. Örneğin Tacikistan’da toprak kullanıcıları kuraklıkla mücadele ederken bu yöntemlerin yeniden hayat bulmasını sağlıyor. Aynı zamanda bazı ülkelerde Sovyet döneminin merkezi su altyapıları bozulurken bu bölgelerin yeni sahiplerinin bunları korumak ve devam ettirmek için yeterli kaynak ve kurumsal çerçeveye sahip olmadığı belirtiliyor.
FAO her bir ülke için özel tasarlanmış tavsiyelerde bulunurken daha etkili erken uyarı sistemleri, uygun ekime ulaşım, sigorta şemaları ve özellikle Kazakistan’da görülen toprak tuzlanması ile mücadele girişimleri için müşterek temalar gerektiği belirtilirken, su kaynaklarının sınır ötesi kullanımının öneminin bölgesel işbirliklerinde ön plana çıkarılması gerekiyor.
Orta Asya ile komşu ve yakın dil bağlantıları olan Türkiye’nin de birçok benzer kuraklık sorunları var. Bu da ülkenin işgücünün dörtte birinden fazlasının istihdam edildiği tarım sektörüne ciddi tehditler oluşturuyor.
Önemli bir buğday üretim alanı olan Orta Anadolu’da ise yıllık yağış miktarı Karadeniz bölgesine göre yaklaşık onda bir civarında. Kuraklık genel olarak dört yıldan daha sık meydana geliyor.
Rapor Türkiye’de sürdürülebilir girişimlerin düzenlenmesi için ekonominin iyi durumda olduğuna dikkat çekerken, Türkiye Tarımsal Kuraklık Eylem Planı somut öncelikleri ana hatlarıyla ortaya koyuyor; bunlar mümkünse yüzey sulamasının verimliliğinin artırılmasını içeren karar verme sürecinde merkezileşme yerine yetkilerin dağıtılmasını da içeriyor.
Ayrıca ülkede toprak sulamasında yaklaşık yüzde altı oranında yağmurlama ve damlama teknolojileri kullanıldığından basınçlı sulama şemalarının genişletilmesi için de bir alan var. Üstesinden gelinmesi gereken başka bir konu ise yasal olmayan kuyular ki bunlar bazı bölgelerde yer altı su seviyesini ciddi oranda düşürüyor.
KURAKLIK
Bir bölgede nem miktarındaki geçici dengesizliğin o bölgedeki su kıtlığı ile ilişkisi olarak kabaca tanımladığımız kuraklık doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde meydana gelebilir.
Kuraklık sayılan otuz bir kadar doğal afet içerisinde pek çok araştırmacıya göre en önemli doğal afettir. Kuraktan nemli iklim tiplerine kadar her yerde görülebilir. Bununla beraber kurak iklimler nem eksikliğinden ve yüksek değişkenlikteki yağıştan dolayı kuraklığa karşı daha hassas konumdadırlar. Ekstrem olaylar içinde kuraklık genellikle yavaş gelişir, sıklıkla uzun bir süreklilik gösterir ve atmosferik tehlikeler içinde tahmini en az olanı olması ile birlikte etkileri çok geniştir.
Kuraklık tabiatın gizli bir tehlikesidir. Genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan dolayı meydana gelir. Kuraklık hesaplamalarında bir bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon (buharlaşma + terleme) arasındaki dengenin uzun süreli ortalaması göz önünde bulundurulmalıdır. Kuraklık zamanla (yağış mevsiminin başlamasında gecikmeler, ürün büyüme mevsimi- yağış zamanının ilişkisi) ve yağışların tesirleri (yağış yoğunluğu, sayısı) ile ilişkilidir. Yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgâr ve düşük nem miktarı gibi diğer değişkenler birçok bölgede kuraklıkta etkili olur.
Kuraklık yalnızca fiziksel bir olay veya bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Onun, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle toplum üzerinde çeşitli etkileri vardır.
Uzun süreli kuru hava nem azlığı yaratarak bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal problemlerin ortaya çıkar. Kuraklığın literatürde kullanılan üç çeşidi vardır.
Meterolojik Kuraklık
Uzun bir zaman içinde yağışın belirgin şekilde normal değerlerin altına düşmesi olarak tanımlanır. Nem azlığının derecesi ve uzunluğu meteorolojik kuraklığı belirler ve bölgeden bölgeye gelişiminde farklılıklar gözlenir. Örneğin yağışın ve yağışlı gün sayısının belirli bir değerden az olması temeline dayanarak kurak periyotlar teşhis edilir. Bu hesap şekli nemli subtropikal iklimler gibi yıl boyunca yağış alan yerler için uygundur. Diğer iklim bölgeleri mevsimsel yağış paternleri ile karekterize edilir. Diğer bir tanım şekli yağışın aylık, mevsimlik veya yıllık toplamlarının ortalamasından olan farkları ile ilişkilidir.
Tarımsal Kuraklık
Tarımsal kuraklık meteorolojik kuraklığın çeşitli özellikleri ile çok yakın ilişkilidir. Toprakta bitkinin ihtiyacını karşılayacak miktarda su bulunmaması olarak tanımlanan tarımsal kuraklık nem kaybı ve su kaynaklarında kıtlık oluştuğu zaman meydana gelir. Ürün miktarında azalmaya, büyümelerinde değişime ve hayvanlar için tehlikeye sebep olur.
Hidrolojik Kuraklık
Hidrolojik kuraklık yeraltı su kaynakları, yüzey suları veya yağış periyotlarının etkisi ile ilişkilidir. Meteorolojik kuraklığın uzaması durumunda hidrolojik kuraklıktan söz edilir. Uzun süreli yağış azlığının kaynak seviyeleri, yüzey akışı ve toprak nemi gibi hidrolojik sistemin bileşenlerinde kendisini göstermesidir. Yeraltı suları, nehirler ve göllerin seviyesinde keskin bir düşüşe sebep olur. İnsan, bitki ve hayvan yaşamı için büyük bir tehlike yaratır. Bir dönemde yaşanan yağış miktarında azalma toprak neminde hızlı azalmaya neden olacağı için tarımla uğraşanlarca hemen hissedileceği halde hidroelektrik santrallerinde bir olmasına rağmen arazi kullanımı (örneğin ağaç kesimi), arazinin verimsizleşmesi bölgenin hidrolojik özelliklerini etkiler. Bölgeler hidrolojik sistemleri ile birbirine bağlı oldukları için meteorolojik kuraklığın etkisi ile yağış kıtlığı yaşanan alanların sınırları daha genişleyebilir. İnsan aktiviteleri; arazi kullanımında değişim meydana getirdiği için meteorolojik kuraklığın frekansında değişim olmadığı halde su kıtlığının frekansında değişim meydana getirmesinden dolayı en önemli etken olarak gözlenmiştir.