İçme Suyu Kalitesi

İçme suyu kalitesi, 19. yüzyılın sonundan 20. yüzyılın başlangıcına kadar, kolera, tifo ve paratifo gibi bulaşıcı hastalıklara yol açan patojenler açısından ele alınmaktaydı. Sudan geçen ya da su bağlantılı hastalıkların kontrolü günümüzde de önemini korumaktadır.

Ancak, 1950 ve 1960’larda, bazı metallerin toksik etkilerinin anlaşılması ve endüstriyel/tarımsal olarak organik kimyasalların üretimi ile kullanımının yaygınlaşması sebebiyle, içme suyundaki kimyasal kirleticilerin kontrolünün de önem arz ettiği fark edilmiştir. 1960’larda bu organik kimyasalların yaban hayatı üzerindeki ciddi etkisinin fark edilmesi, insanlar üzerinde oluşturabileceği potansiyel toksik etkisi ya da kanserojen özellikleri nedeniyle endişeye yol açmıştır.

Patojenlerin çok kısa (24-48 saat) sürede etkisi görülürken, içme suyundaki kimyasal kirleticilerin etkileri daha çok orta (1-5 yıl) ya da uzun (> 10 yıl) sürede ortaya çıkmaktadır (Gray, 2008, s. 65). Bu nedenle daha önce benimsenen mikrobiyolojik esaslı yaklaşımın yerini, içme suyu kalitesinin fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliklerinin de dikkate alındığı daha kapsamlı bir yaklaşıma bırakmıştır.

Günümüzde ise insan faaliyetleri neticesinde oluşan kirleticilerin sayılarının hızla artışı ve bunların insan sağlığına olan etkilerine ilişkin bilgi birikiminin artması nedeniyle içme suyunda takip edilmesi gereken maddelerin sayısında da oldukça büyük bir artış söz konusudur. Bunun yanı sıra, kirleticilerin ülkeden ülkeye, hatta ülke içinde yerel anlamda dahi farklılık gösterebilmesi nedeniyle, ilerleyen zamanlarda daha yerel ölçekte kirletici tespiti ve bu kirleticiler için tedbir alınması söz konusu olabilecektir.