1. Tarımsal Faaliyetlerin Neden Olduğu Su Kirliliği Tarımsal faaliyetleri tarla-bahçe tarımı ve hayvancılık olarak iki başlık halinde inceleyebiliriz. Gerek tarla ve bahçe tarımı için kullanılan doğal ve yapay gübreler, pestisitler, toprağın işlenmesi ve gerekse hayvancılık yaparken oluşan atıklar sulaDevamını oku

    Tarımsal Faaliyetlerin Neden Olduğu Su Kirliliği

    Tarımsal faaliyetleri tarla-bahçe tarımı ve hayvancılık olarak iki başlık halinde inceleyebiliriz. Gerek tarla ve bahçe tarımı için kullanılan doğal ve yapay gübreler, pestisitler, toprağın işlenmesi ve gerekse hayvancılık yaparken oluşan atıklar suların kirlenmesine sebep olmaktadır.

    Nitrat ve Fosfatlı Gübrelerin Kullanımından Kaynaklanan Sorunlar:

    Nitrat kaynaklı kirlenmelerin temel olarak dört ana kaynağı vardır.

    1. Tarımsal faaliyetlerde kullanılan azot kaynaklı gübreler
    2. Çorak alanlarda doğal olarak meydana gelen azot bağlanması
    3. Topraktaki organik maddenin nitratın olmadığında bozulması
    4. İnsan ve hayvan atıkları neticesinde oluşan bozulmalardır.

    TARIM

    • Toprak işleme faaliyetleri sonucunda; toprağın özellikle en üsteki verimli kısmının tutunma gücü azalmaktadır. Bunun yanında toprağın yanlış işlenmesi de bu olayı teşvik etmektedir. Üst kısımlarda bulunan bu verimli tabaka yağış ve rüzgarlarla taşınarak akarsu, göl ve denizlere kadar ulaşmakta, sedimentasyona hem de fosfor yönünden zengin olduğu için organik madde birikimine, ötrofikasyona sebep olmaktadır. Bu nedenle uygun toprak işleme metotlarının seçilmesi gerekmektedir.
    • Ötrofikasyonu önlemek için gereksiz ve aşırı gübre kullanılması önlenmelidir.
    • Tarım politikalarında ve uygulamalarında köklü değişimler gerçekleştirilmelidir.
    • Tarımda damla sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı, su kaybı azaltılmalıdır.
    • Tarımsal amaçlı kullanılan sular alıcı ortama verilmeden önce alınması gereken tedbirler kullanım esnasında veya kullanımdan hemen sonra alınmalıdır.
    • Çevreci tarım uygulamaları geliştirilerek bunların uygulanması için çiftçilerin eğitilmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır.

    Yapay ve Doğal Gübreler

    Tarımda verimi artırıcı unsurlardan birisi de gübrelemedir. Özellikle herhangi bir analize tabi tutulmadan bütün tarım topraklarına uygulanan yapay gübreleme ile toprakta azot ve fosfor birikimine sebep olunmakta, bitkiler tarafından tamamen alınamayan bu bitki besin maddeleri yağmurlarla yıkanarak akarsu ve göllere taşınmaktadır.

    Belirli miktarlar dahilinde tüm canlılar için yararlı olan bu elementler belli dozların üzerine çıkıldıkça kirletici rol oynamaktadırlar. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi fazla miktarlardaki fosfor sularda ötrafikasyona fazla miktarlardaki azot ise toksikasyona (Azot zehirlenmesine) ve su canlılarında toplu ölümlere sebep olur.

    HAYVANCILIK

    Verimli bir hayvancılık için sap, saman, melas, küspe vb. pelet yemler kullanılmaktadır. Kullanılan bu yiyeceklerin çok büyük bir kısmı hayvanlar tarafından tüketilse de bir kısmı ahır ve ağıllarda hayvanların dışkılarına karışmaktadır.

    Bu gübreler ya bir yerde biriktirilmekte ya da tarım arazilerinde kullanılmaktadır. Yağışlarla birlikte yüzeysel sulara kadar taşınabilen hayvani gübre ve karışımların su kaynaklarının kirlenmesinde önemli bir etken olmaktadır. Bunu önlemek için hayvancılığın yoğun bir şekilde yapıldığı yerlerde atık suların deşarjından önce arıtılması yoluna gidilmelidir.

    Tarımsal Mücadele İlaçlarından (Pestisitler) Kaynaklanan Kirlilik

    Tarımda verimi ve kaliteyi artırmanın en temel şartlarından biri de yabani otlarla, mantar ve böceklerle mücadele etmektir. İşte bu amaçla kullanılan zirai mücadele ilaçları (pestisitler) suda güç parçalanabilen birleşiklerdir. Birikme özelliğine sahip bu bileşiklerin yarılanma ömürleri de çok uzundur. Tıpkı ağır metaller gibi canlı bünyesinde birikim yaparak toksik etkilere sebep olurlar.

    Pestisitlerin sebep olduğu bu kirletici unsurların en aza indirilmesi çok iyi bir tarım politikasına ve çiftçilerin eğitilmesine bağlıdır. Eğitilmiş bir çiftçi boş pestisit kaplarını tarlaya gelişi güzel atmayacak, gereğinden fazla ilaç kullanmayacaktır. Yapılan bazı araştırmalar tarımın yoğun olarak yapıldığı bölgelerde kıta içi yüzeysel su kaynaklarının kirlenmesinde pestisitlerin önemli ölçüde etkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır.

    PESTİSİTLERİN YARATTIĞI SORUNLAR

    Pestisitlerin su kaynaklarının kirlenmesinde çok önemli bir rolü vardır. Ot ilaçları (herbisitler) ve solucanlar (nematisitler) direk toprağa uygulandıkları için yeraltı su kaynaklarını kirleten en önemli pestisitler olarak kabul edilmektedir. Birçok pestisit sağlık ve çevre açısından potansiyel olarak zararlı olsa da önemli olan pestisitleri iki grupta toplamak mümkündür. Bunlardan birincisi hidrokarbonlar ve ikincisi de organofosfatlardır.

    Pestisit uygulama işlemindeki kullanılan pestisit miktarı, zamanlaması ve uygulama yöntemi pestisit kirlenmesi sorununun oluşmasında oldukça önemlidir. Ne kadar çok pestisit kullanılırsa yeraltı sularının kirlenme ihtimali de o kadar çok olmaktadır.

    Yeraltı ve yüzey sularında pestisit kaynaklı kirlenmelerin önüne geçilebilmesi için alınabilecek önlemlerin başında pestisitlerin sadece gerekli olduğu durumlarda kullanılması, kullanım talimatlarına göre zamanında ve gereken oranda kullanılması, pestisitlerin sadece hedef bölge için kullanılması, pestisit uygulamasından sonra sulamadan kaçınılması ve Entegre Mücadele Yöntemleri vardır.

    ENDÜSTRİYEL KİRLETİCİLER

    Sanayi Atıklarının Neden Olduğu Kirlilik

    Sanayi ürünlerinin katı atıkları ile kirletmenin yanı sıra sıvı atıkları ile doğrudan su kirliliğine yol açmaları en yaygın görülen bir durumdur. Farklı sanayi atıklarındaki kirleticilerin suya olan etkileri de farklı olmaktadır.

    Bazı kirleticiler suyun fiziksel özelliklerinin değişmesine neden olurken bazıları da fizyolojik, kimyasal ve biyolojik özelliklerin değişmesine neden olurlar. Petrol rafinerileri, kağıt sanayi, tekstil sanayi, metal sanayi, kimya sanayi, gıda sanayi ve deri sanayi gibi endüstri tipleri kirleticilik bakımından ön sırayı alırlar.

    1. a) Kimyasal Kirlilik

    Suların kimyasal olarak kirlenmesi; suyun ekolojik dengesinin bozulması, oksijen bilançosunun değişmesi ve canlı yaşamını tehdit eder hale gelmesi demektir. Su kaynaklarının kimyasal olarak kirlenmesi organik ve inorganik maddelerin suya karışması ile ortaya çıkar.

    Tekstil, kağıt sanayi, gıda sanayi, mezbahane artıkları, zamk ve jelatin sanayi atık ve atık sularının hiç bir arıtıma tabi tutulmadan doğrudan su alıcı ortamına verilmesi sonucunda sularda kimyasal kirlenmeler ortaya çıkar. Ağır metallerden kurşun, kadmiyum, civa, bakır, vb. lerinin suya karışması durumunda bu suyu kullanan canlılar için zehirlenmeler ve toplu ölümler kendini gösterir.

    Deterjan vb. yüzey aktif maddelerin oluşturduğu inorganik kirlilik, su kaynakları açısından organik kirliliğe oranla daha da ciddi sorunlar doğurmaktadır. Mesela; deterjanlar suların üzerinde köpürerek suların havalanmasını engellemekte, suyun ekolojik dengesini aşarı derecede bozmaktadır.

    Evsel ve endüstriyel atıkların su kaynaklarını kirletmemesi için gerekli alt yapı yatırımları yapılmalıdır.

    • Planlanan tüm Su altyapı projeleri olası iklim değişikliği etkilerini (aşırı yağışlar nedeni ile oluşacak taşkın ve sel felaketleri) dikkate almalıdır.
    • Yeraltı sularının kullanımı en az düzeye çekilmelidir.
    • Kaçak su kullanımına son verilmelidir. Kaçak sulama kuyuları kapatılmalıdır.
    1. b) Fiziksel Kirlilik

    Fiziksel kirlilik; suyun renk, bulanıklık, sıcaklık gibi özelliklerinin değişmesi anlamına gelir. Böyle bir kirliliğe özellikle soğutma suyuna ihtiyaç duyan termik santrallerin yol açtığı söylenebilir. Bu duruma kısaca atık ısı kaynaklı kirlilik de denilebilir.

    Isı Kirlenmesi

    Su kitlesinin sıcaklığını artırıcı katkılar ısı kirlenmesi olarak adlandırılır. Elektrik santrallarında ve diğer endüstrilerde makinaların soğutulması amacıyla su kullanılmakta bu su herhangi bir biyolojik kirlenme olmadan diğer su kaynaklarına verilseler bile o suyun sıcaklığını artırmaktadır. Bunun sonucunda suda yaşayan birçok bitki ve hayvan ölebilmektedir.

    Termal Kirlilik

    Termal kirlilik, doğal bir alanın ısısının alçaltılıp yükseltilmesiyle beliren insan nedenli bir kirlilik türüdür. Bu kirliliğin en bilinen nedeni, enerji santrallerinde su havzalarından soğutucu olarak su çekilmesi ve ısınan suyun su havzalarına geri akıtılmasıdır.

    1. c) Fizyolojik Kirlilik

    Suyun tadının ve kokusunun değişmesi anlamına gelen bu kirlilik türü bazı sanayi atıklarında bulunan amonyum türevleri, fenoller vb. kimyasal maddelerin suya karışımı neticesinde oluşur. Suyun doğal tadı ve kokusu değişik kullanılamaz hale gelir. Bu duruma en güzel örnek; soğuk hava depolarında kullanılan amonyak ya da freon gazlarının sulara karışması durumunda, o bölgede çok ağır bir koku ve suda yaşayan canlılarda toplu ölümlerin görülmesidir. Bu tür hadiselerin oluşumu ya dikkatsizlikten ya da sorumsuzluktan kaynaklanmaktadır.

    1. d) Biyolojik Kirlilik

    Su alıcı ortamlarının; mikroorganizmalar diye adlandırılan bakteri, virüs, mantar vb. hastalık yapan (Patojenik) canlılar tarafından kirletilmesidir. Söz konusu mikroorganizmalar sulara genellikle insan ve hayvan dışkılarından geçmektedir. Bundan dolayı mezbahane vb. kesimhanelerde hayvan dışkıları titizlikle toplanmaz ve işyeri yıkama sularına karışırsa bu kirleticiler su alıcı ortamlarına kadar ulaşabilir. Böyle suların içme ve kullanma suyuna karışması durumunda canlılarda farklı hastalık riskleri ortaya çıkabilir.

    1. e) Radyoaktif Kirlilik

    Nükleer denemeler ve nükleer santraller nedeniyle atmosferde biriken radyoaktif maddeler, yağışlarla yeryüzüne düşerek su kaynaklarına karışmaktadırlar. Bu yoldan doğal su döngüsüne giren radyoaktif maddelerin yanı sıra nükleer santrallerde meydana gelen sızmalar radyoaktif maddelerin doğrudan suya karışmasına neden olmaktadır. Uranyum elementinin işlenmesi sırasında oldukça fazla katı atık ortaya çıkar. Nükleer enerjinin yüklenmesinde ortaya çıkan atıkların hidrolojik döngüye karışması ve aynı zamanda stoklanmak zorunda olan katı atıklar başlıca birer sorundur. Üstelik söz konusu elementin yarılanma ömrü çok uzundur ki uzun süre stoklamak gerekir. Ayrıca santrallerin soğutulması esnasında da atmosfere radyoaktif atıklar karışmaktadır.

    Kentsel ve Evsel Atıkların Neden Olduğu Kirlilik

    Nüfus hareketleri dolayısıyla kentsel yerleşmeler, sayı ve nüfus yoğunluğu bakımından sürekli artış göstermekte, çöp gibi katı kanalizasyon atıkları gibi atıklar da nüfus yayılmasına paralel olarak artmaktadır. Evsel katı atıklar ya da kanalizasyon alt yapı sistemleri yerleşim yerinin coğrafi konumuna göre ya da doğrudan deniz, göl ve akarsulara verilmekte ya da yeraltı sularına karışacak biçimde doğrudan toprağa bırakılmaktadır. Toprak alıcı ortamına bırakılsa da neticede su kaynaklarına karışmaktadır.

    Kullanılabilir yüzeysel suyun %50’si, içilebilir nitelikteki suyun %80’i ormanlık havzalarda üretilmektedir.

    Ormancılık

    • Ülkemizdeki kullanılabilir yüzeysel suyun %50’si, içilebilir nitelikteki suyun %80’i ormanlık havzalarda üretilmektedir.
    • Ormanların hidrolojik fonksiyonlarından yararlanarak su üretim kapasitesinin ve su kalitesinin arttırılması
    • Baraj havzalarında erozyon ağaçlandırma ile önlenmelidir.
    • Nehir kıyılarında kıyı kenar ağaçlandırması yapılmalıdır.
    • Orman tahribatının önüne geçilmeli, yanlış arazi kullanımlarına son verilmelidir.
    Daha az gör
  2. Siliphos, içme ve kullanma suyu için ekonomik ve güvenilir bir su arıtma sistemidir. Cam benzeri polifosfat silikat kürelerden ve değişken büyüklükteki dispenserlerden oluşur. Siliphos filtreleri hemen hemen her su sistemine monte edilebilir. Elektrik tüketmez ve neredeyse hiç bakım gerektirmezler.Devamını oku

    Siliphos, içme ve kullanma suyu için ekonomik ve güvenilir bir su arıtma sistemidir. Cam benzeri polifosfat silikat kürelerden ve değişken büyüklükteki dispenserlerden oluşur.



    Siliphos filtreleri hemen hemen her su sistemine monte edilebilir. Elektrik tüketmez ve neredeyse hiç bakım gerektirmezler. Sadece 3-6 ayda bir yenilenmesi gerekir.

    Siliphos Filtre Nasıl Çalışır?

    İçme suyu sistemlerinde kireç oluşumu, karbonatların, magnezyumun veya kalsiyum sülfatların vb. maddelerin kristalleşmesinden kaynaklanmaktadır. Siliphos, kristal oluşumunu engelleyen suya düşük seviyelerde polifosfat salgılamanın yanı sıra, boruların, su depolarının, birikintilerin iç yüzeyleri boyunca koruyucu bir Demir-Kalsiyum-Fosfat tabakası oluşturarak çalışır.

    Kısaca Siliphos Su Arıtma, su borularında kireç birikmesini ve bunun neden olduğu korozyonu engellemek için kullanılır.

    Siliphoslar, sadece korezyon oluşumunu engellemez aynı zamanda mevcut sert birikmiş karbonat veya sülfat varsa onları ortadan kaldırmaya yardımcı olur.

    Siliphos, su sistemlerine su akarken yavaşça çözünen küreleri tutan bir işlem ortamı filtre mahfazası vasıtasıyla su sistemlerine monte edilir.



    Siliphosun Faydaları Nelerdir?

    Siliphos kürelerinin içme suyu ve proses suyu sistemlerinin arıtılmasında aşağıdaki faydaları sağladığı gösterilmiştir:

    • Soğuk ve sıcak su sistemlerinde sertlik bileşenlerini sabitler, (80ºC’ye kadar)
    • İç yüzeylerde çöküntü / kireç oluşumunu önler,
    • Ağır metal iyonlarını ayırır, örneğin demir ve manganez,
    • Çözünmüş demirden kaynaklanan kırmızı su oluşumunu en aza indirir,
    • Koruyucu bir fosfat tabakası oluşturarak boru korozyonunu önler,
    • Önceden oluşan korezyonun kademeli olarak kaldırılmasını sağlar,
    • Sıhhi tesisat ve banyo armatürlerinin aşınmasını durdurur.

    Siliphos Kullanmak Zararlı Mı?

    Hayır. Siliphos’ta kullanılan tüm bileşenler% 100 saf gıda sınıfı malzemelerdir.

    Ev Tipi Siliphos Çeşitleri

    Evlerde kullanılan siliphosları genellikle filtre ya da kartuş şeklinde temin edebilirsiniz. Bu filtrelerin tesisata montajı oldukça kolaydır. Depo çıkışına, şebeke girişine, su tesisatına yada tezgah altına bile kolaylıkla bağlanabilir. Aşağıdaki resimde örnek çamaşır ve bulaşık makinaları için özel yapılmış hazır siliphos filtreler satılıyor bulaşık makinasının direk musluğuna takılan bu bu filtre makinanızı kireçlenmeye karşı koruyacaktır.



    Siliphos Kullanım Alanları

    • Daire Girişlerinde
    • Bulaşık ve Çamaşır Makinesinde
    • Güneş Enerji Sistemlerinde
    • Çay Kazanlarındaki Kireçlenmelerde
    • Kombilerde
    • Hidrofor ve Elektropomplarda
    • Oto Yıkama Tesislerinde
    • Mazotun Süzülmesi Gereken Yerlerde
    • Kat Kaloriferi Girişlerinde
    • Tıbbı Cihaz Girişlerinde
    • Sulama Sistemlerinde

    Daha az gör
  3. Su içinde kalsiyum, magnezyum, demir, nitrat, flor, çinko, sodyum bulunuyor. Bu mineralleri miktarı suyun kaynağına göre değişiyor. Bu minerallerin her birinin vücuda yararı ayrı... Satın aldığınız pet şişe veya damacana suyun üzerinde bu mineraller miktarlarıyla yazıyor.

    Su içinde kalsiyum, magnezyum, demir, nitrat, flor, çinko, sodyum bulunuyor. Bu mineralleri miktarı suyun kaynağına göre değişiyor. Bu minerallerin her birinin vücuda yararı ayrı… Satın aldığınız pet şişe veya damacana suyun üzerinde bu mineraller miktarlarıyla yazıyor.

    Daha az gör
  4. Pek çok yerde evinin yakınında kaynak suyu görenler bu suları bidonlara doldurarak evlerine taşıyor, gerek içme suyu olarak gerekse yemeklerde kullanıyorlar. Sırma Grup Genel Müdürü Mehmet Davutoğlu bilinmeyen bir kaynaktan alınan suyun tadının iyi olabileceğini belirtirken içindeki maddelere karşıDevamını oku

    Pek çok yerde evinin yakınında kaynak suyu görenler bu suları bidonlara doldurarak evlerine taşıyor, gerek içme suyu olarak gerekse yemeklerde kullanıyorlar. Sırma Grup Genel Müdürü Mehmet Davutoğlu bilinmeyen bir kaynaktan alınan suyun tadının iyi olabileceğini belirtirken içindeki maddelere karşı uyarıyor: “Kaynağı bilinmeyen suyun içinde insan sağlığına zararlı metaller ve hatta siyanür bile olabilir.”

    Daha az gör
  5. Doğal kaynak suyu kaynağından alınan ve hiçbir işleme tabi tutulmayan sulara verilen ad. İşlenmiş su ise çeşitli damıtma yöntemleriyle içindeki kireçten arındırılan ve mineral takviyesi ile tatlandırıcı katılan içme suyu çeşidi. Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr.Devamını oku

    Doğal kaynak suyu kaynağından alınan ve hiçbir işleme tabi tutulmayan sulara verilen ad. İşlenmiş su ise çeşitli damıtma yöntemleriyle içindeki kireçten arındırılan ve mineral takviyesi ile tatlandırıcı katılan içme suyu çeşidi.

    Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Aytaç işlenmiş içme suyuyla ilgili şu bilgileri veriyor: ‘İşlenmiş içme suyu teknoloji uygulanarak elde ediliyor, içindeki mineraller dengeleniyor. Bu suyu içmenin sağlık açısından hiçbir sakıncası yok. Sağlığa zararlı olsa değil Türkiye, dünyanın hiçbir yerinde satışına izin verilmezdi.’

    Daha az gör
  6. Prof. Dr. Aykut Aytaç ‘İçilecek suyun fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliğine bakılır. Eğer bir su yeterli arıtmadan geçiyor, klorlanarak dezenfekte ediliyorsa su nereden gelirse gelsin içilebilir’ diyor. Aytaç bu denetimin belediyelerce yapıldığına dikkat çekiyor.

    Prof. Dr. Aykut Aytaç ‘İçilecek suyun fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özelliğine bakılır.

    Eğer bir su yeterli arıtmadan geçiyor, klorlanarak dezenfekte ediliyorsa su nereden gelirse gelsin içilebilir’ diyor. Aytaç bu denetimin belediyelerce yapıldığına dikkat çekiyor.

    Daha az gör
  7. Üzerindeki bantın renginden. Nasıl mı? Pet şişenin üzerindeki markanın yer aldığı kağıdın kenarları kahverengi ise işlenmiş, mavi ise doğal kaynak suyu. Bu renkleri belirleyen merci ise Sağlık Bakanlığı.

    Üzerindeki bantın renginden. Nasıl mı? Pet şişenin üzerindeki markanın yer aldığı kağıdın kenarları kahverengi ise işlenmiş, mavi ise doğal kaynak suyu. Bu renkleri belirleyen merci ise Sağlık Bakanlığı.

    Daha az gör
  8. Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde soda veya maden sularının genel adı mineralli su oldu. Mineralli su içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkıyor. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksitDevamını oku

    Avrupa Birliği’ne uyum yasaları çerçevesinde soda veya maden sularının genel adı mineralli su oldu. Mineralli su içerdiği tüm mineraller ve karbondioksit gazı ile birlikte yeraltındaki çatlaklardan yol bularak yeryüzüne çıkıyor. Soda ise su ve sudan yapılan içeceklere üretim esnasında karbondioksit gazı basılmasıyla elde ediliyor.

    Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Taner Damcı mineralli suyun ne hazmı kolaylaştırdığını ne de zayıflattığını söylüyor: ‘Mineralli suyun içinde su ve tuz var. Bunlar insanın tuz ve su ihtiyacını giderir. Bir kişinin yemekten sonra içtiğinde yediklerinin bastırdığını düşünmesi içindeki tuzdandır.

    Aynı zamanda mineralli su zayıflatmaz.’ Damcı mineralli suyun içindeki tuz oranından dolayı tansiyonu yüksek hastaların çok fazla içmemesini tavsiye ediyor. Ayrıca ödemi olan hamilelerin de mineralli suyu çok fazla tüketmemesi gerektiğini söylüyor. Damcı ‘Maden suyunun ne kadar içilmesi gerektiği harcanan su ve tuz miktarına göre değişir. Örneğin yazın vücut çok fazla tuz ve su kaybettiği için daha fazla içilebilir’ diyor.

    Daha az gör
  9. Bir kişinin günde kaç bardak su içip içmeyeceği o kişiye göre değişiyor. Prof. Dr. Taner Damcı sporcu kişiden oturarak çalışan kişiye göre günlük içilmesi gereken su miktarının değiştiğini söylüyor. Fazla su içilmesinin kandaki sodyum miktarını artırdığını belirten Damcı ‘ABD’de bir maraton koşucusuDevamını oku

    Bir kişinin günde kaç bardak su içip içmeyeceği o kişiye göre değişiyor. Prof. Dr. Taner Damcı sporcu kişiden oturarak çalışan kişiye göre günlük içilmesi gereken su miktarının değiştiğini söylüyor. Fazla su içilmesinin kandaki sodyum miktarını artırdığını belirten Damcı ‘ABD’de bir maraton koşucusu çok su içtiği için hayatını kaybetmişti’ örneğini veriyor.

    Ayrıca gün içinde tüketilen kahve, çay, bitki çayları, gazlı içecekler, meyve suları da vücudun su ihtiyacını büyük ölçüde karşılıyor. Büyük ölçüde diyoruz çünkü Taner Damcı çayın idrarla çıktığını belirterek içilen vücuda sağladığı su miktarının da böylece azaldığına dikkat çekiyor.

    Daha az gör
  10. Her şeyin olduğu gibi suyun da ömrü var; pet şişelerdeki suyun bir yılda tüketilmesi gerekiyor. Şişe sularının kapakları alüminyum olduğu için hemen tüketilmesi gerekiyor.

    Her şeyin olduğu gibi suyun da ömrü var; pet şişelerdeki suyun bir yılda tüketilmesi gerekiyor. Şişe sularının kapakları alüminyum olduğu için hemen tüketilmesi gerekiyor.

    Daha az gör