Pet şişedeki su hem şişenin kendisinden hem de kapağından kaynaklı olarak ciddi bir mikro ve nanoplastik partikül riskine sahiptir. (Genellikle partikül boyu 0.1-5000 mikrometre arasında bulananlar mikroplastik olarak, 0.1 mikrometre olanlar ise nanoplastik diye isimlendiriliyor.)
Uygun olmayan nakliye hatları ve sıcağa maruz kalma gibi faktörlerin de pet şişe içindeki suya önemli miktarda kanserojen kimyasal sızıntısı yapma riski yarattığının altını çizmek gerekiyor, Özellikle hormon bozucu kimyasalların şişelenmiş sularda şişe kaynaklı olarak yoğun şekilde bulunabileceği, kanserojen trihalometan (klorlama işleminde kullanılıyor) gibi kimyasalların da şişelenmiş sularda yaygın şekilde bulunduğu birçok çalışmalarda ortaya konulmuştur.
Bu kimyasalların insan sağlığına etkisinin ne kadar şişe su içildiği ile doğrudan bağlantılı olduğunu söylemek gerekir, çok az miktarı bile tehlikeli kimyasalın vücuda alınması anlamını taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki bu kimyasallar, vücutta birikim gösterebiliyorlar. Bu nedenle etkilerini uzun vadede görebilirsiniz. Üstelik bu kimyasalların ne kadarının test edildiğini bilmiyoruz, çünkü plastik şişe suların üzerindeki değerler tablosunda, kimyasallara dair bir ifade söz konusu değil.
New York Eyalet Üniversitesi’nin 2017’de gerçekleştirdiği bilimsel araştırmaya göre:
Beş kıtadan farklı ülkelerin şebeke sularından örnekler alınıyor. İncelenen suların yüzde 83’ünde mikroplastik kirliliği bulunmuştu. Bu şehirlerde satılan ve bazıları bizim ülkemizde de olan 11 dünya markasına ait 259 ambalajlı su şişesi de incelendi ve bunların yüzde 93’ünde mikroplastik bulundu. Üstelik ambalajlı sularda şebeke suyundan iki kat fazla mikroplastik vardı. Aslında buna hiç şaşmamalı çünkü plastiğin içinde duran suyun ondan etkilenmemesi imkânsız.
Bu araştırmada 1 litrelik ambalajlı suda ortalama olarak 10,4 adet 100 mikrondan büyük mikroplastikler bulundu, 100 mikrondan daha küçük mikro plastik parçası sayısının ise ortalama olarak 314 olarak tespit edildi. Bunun korkunç bir miktar olduğunun altını çizmek gerekiyor.
Günde 2 litre su içtiğinizde vücudunuza girecek mikroplastik sayısı 1277’e çıkıyor. Bunların bir kısmı dışkılamayla vücuttan atılsa da bir kısmı kalıyor. Nitekim geçtiğimiz senenin sonunda bir başka araştırmada bebeklerin plasentasında (anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin alışverişini sağlayan yapı) mikroplastikler bulunmuştu. Çocuklarımızı daha doğmadan bu kirliliğin içine atmış oluyoruz.
Yorum yap