Grup kuralları
Çevre mühendisliği, doğal kaynakların kullanımı ve insan sağlığına uygun çevre koşullarının yaratılması ile ilgili bilgilerin yer aldığı paylaşım ve iletişim
Devamını gör
Çevre mühendisliği, doğal kaynakların kullanımı ve insan sağlığına uygun çevre koşullarının yaratılması ile ilgili bilgilerin yer aldığı paylaşım ve iletişim grubudur.
Daha Az Gör
GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ
İnsanlar üzerinde olumsuz etki yapan, istenmeyen ve dinleyene bir anlam ifade etmeyen hoşa gitmeyen seslere gürültü denir. Gürültü günümüzde en çok karşılaşılan çevre kirliliklerinden biridir.
Özellikle büyük kentlerimizde gürültü yoğunlukları oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü’nce belirlenen ölçülerin üzerinde olduğu değerlendirilmektedir. Gürültünün insan sağlığını ve rahatını bozduğu, olumsuz psikolojik etkiler yaptığı ve gürültünün süreklilik arz etmesi durumunda psikolojik etkinin kalıcı olacağı bir gerçektir.
Gürültü kirliliğini önlemek için alınabilecek tedbirler
1. Otomobil kullanımını azaltacak önlemler alınmalıdır. (Motorlu taşıtların gereksiz korna çalmaları önlenmelidir.)
2. Ev ve iş yerlerinde ses geçirmeyen camlar (ısıcam gibi) kullanılmalıdır.
3. Gürültü yapan kuruluşlar (Hava alanları, endüstri ve sanayi bölgeleri) şehirlerin dışında kurulmalıdır. Eğlence yerleri vb. ortamlarda yüksek sesle müzik çalınması engellenmelidir.
SU KİRLİLİĞİ
Su, moleküllerinden yapılmış ve her su molekülü iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomundan meydana gelmiştir. Özellikleri itibari ile kokusuz, renksiz, saydam bir sıvıdır. Su, tüm canlılar için hayatın devamında ya da durmasında fonksiyonu olan temel unsurlardan biridir.
Dünyanın 3/4’ünün sularla kaplı olduğu, tüm canlı varlıklarda ağırlığın ortalama %75’inin sudan oluştuğu bilinmektedir. Buradan bir canlı hayatının susuz düşünülemeyeceğini söylemek gayet mümkündür.
Ülkemizde mevcut 112 milyar m³ kullanılabilir su kaynağından yararlanma oranı yaklaşık %39 olup, bu kaynağın 32 milyar m³’ü (%74) sulamada, 7 milyar m³’ü (%15) içme ve kullanmada, 5 milyar m³’ü (%11) sanayide kullanılmaktadır. Ülkemiz, 2013 yılı itibarıyla kişi başına düşen yaklaşık 1.500 m³ kullanılabilir su miktarı ile su kısıtı bulunan ülkeler arasında yer almaktadır.
2030 yılında kişi başına 1.100 m³ kullanılabilir su miktarıyla Türkiye, su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna gelebilecektir. Su kaynaklarının korunması ve talebin en yüksek olduğu tarım sektörü başta olmak üzere sürdürülebilir kullanımını sağlayacak bir yönetim sisteminin geliştirilmesi temel amaçtır.
Su Tüketiminin Sektörel Dağılımı
Su kirliliği, istenmeyen zararlı maddelerin, suyun niteliğini ölçülebilecek oranda bozmalarını sağlayacak miktar ve yoğunlukta suya karışma olayıdır. Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler, kimyasal mücadele ilaçları (pestisitler), sanayi atık suları su kirliliğini meydana getiren başlıca kaynaklardır. Bunların hepsi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak canlı ve cansız varlıklara zarar vermektedir.
Suların kirlenmesine karşı alınabilecek önlemler
Suyun yaşamın devamı açısından ne denli önemli bir kaynak olduğu bilinciyle bizden sonra gelecek kuşaklara sağlıklı içme suyu ve yaşanabilir bir çevre bırakmamız gerektiği konusunda büyük görev düşmektedir.
- Sanayi ve evsel atıklar arıtılmadan sulara bırakılmamalıdır.
- Çözünmeyen kalıcı deterjanların kullanımı önlenmelidir.
- Kentler su kaynaklarından uzağa kurulmalıdır. Her yerleşim birimine kanalizasyon kurulmalıdır.
- Kanalizasyon atıkların içme kullanma sularına karışmaması için önlemler alınmalıdır.
- Tarımda kullanılan gübrelerin ve ilaçların sulara karışması önlenmelidir. Erozyonu önlemek için tedbirler alınmalı, ormanlar korunmalıdır.
HAVA KİRLİLİĞİ
Hava, yerkürenin etrafını saranatmosferi meydana getiren, normal şartlarda bileşimi %78 azot, %21 oksijen ve %1’de diğer gazlardan oluşan, canlı cansız varlıklara zarar vermeyen doğal bir kaynaktır.
Tüm canlıların hayatının devamı için temel unsur olan hava, solunum yoluyla organizmaya girerek canlılık verir. Bir insan birkaç gün aç susuz yaşayabileceği halde birkaç dakika hava almadan duramaz.
Hava Kirliliği, havada katı, sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır. İnsanların çeşitli faaliyetleri sonucu meydana gelen üretim ve tüketim aktiviteleri sırasında ortaya çıkan atıklarla hava tabakası kirlenerek, yeryüzündeki canlı hayatı olumsuz etkilenmektedir.
Zararlı gazların (özellikle kükürt bileşikleri); yağmur, bulut, kar gibi ıslak ya da yarı ıslak maddelerle karışmaları sonucunda asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları da bir yandan orman alanları vb. yeşil alanları yok etmekte bir yandan da suları kirletmektedir.
Dünya üzerine düşen güneş ışınlarından çok, dünyadan yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır. Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulur, böylece dünya ısınır. Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına da sera etkisi denir.
Hava kirliliğinin çeşitleri
Hava kirliliğini kaynaklarına göre üçe ayırabiliriz
1 – Isınmadan kaynaklanan hava kirliliği
Kentlerimizdeki ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği özellikle kış döneminin başlaması ile birlikte artış göstermektedir. Kış aylarında ısınmadan kaynaklanan hava kirliliğinin temel sebepleri; ısınmada kalitesiz yakıtların (kükürt, kül ve nem oranı yüksek kalori değeri düşük kömürler) iyileştirilme işlemine tabi tutulmadan kullanılması, yanlış yakma tekniklerinin uygulanması ve kullanılan kazanların bakımlarının düzenli olarak yapılmaması olarak sıralanabilir.
Bunların yanı sıra hızlı nüfus artışı ve kentlerde nüfus yoğunlaşması, topoğrafik ve meteorolojik şartlara göre şehirlerin yanlış yerleşmesi ve dolayısıyla çarpık kentleşme şehirlerimizde görülen hava kirliliğini artırmaktadır. Kış aylarında ısınma amacıyla soba ve kaloriferlerde genellikle odun, kömür, fuel-oil ve doğal gaz yakılmaktadır.
Soba veya kalorifer kazan bacalarından çıkan gazlara genel kirleticiler denilmektedir. Bunlar; karbonmonoksit (CO), kükürtdioksit (SO2), azotdioksitler (NOx) ve partikül maddeler (is, kurum ve toz) dir.
2 – Motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirliliği
Ulaşım araçları günlük yaşantımızın bir parçasıdır. Her gün değişik şekilde yararlandığımız bu motorlu karayolu taşıtları havaya verdikleri kirletici gaz ve taneciklerle çevremizi ve soluduğumuz havayı kirletmektedir. Hava kirliliğinin yarısı motorlu taşıtlarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle büyük kentlerin ana cadde ve kavşaklarında, karayolları çevrelerinde havayı kirleten madde emisyonları (atmosfere atılan gaz, toz, is vs.) önemli boyutlardadır.
Bir insanın günlük ihtiyacı olan 15 m3 temiz havayı bir tek taşıtın sadece 10 dakikalık bir süre içerisinde tehlikeli hale dönüştürmesi, kentlerdeki yüz binlerce taşıtın neden olduğu hava kirliliğinin boyutu hakkında bizlere yeterli bir fikir verebilir. Şehir trafiğindeki araçlar; teknik bakımlarının yeterince yapılmaması, bilinçsiz kullanımı ve bir kısmının çok eski oluşları nedeniyle kirletici özellikleri bir kat daha artarak, önemli kirletici kaynak durumundadırlar.
3 – Sanayiden kaynaklanan hava kirliliği
Fabrikaların bacalarından çıkan kimyasal gazlar, tozlar ve dumanlar havayı kirletmektedir. Fabrikalarda enerji ihtiyacı için yakılan yakıtlar ve fabrikada yapılan işlemden oluşan kirleticiler baca ile havaya atılarak kirliliğe neden olmaktadır. Burada önemli olan hem kalkınmayı sürdürmek ve hem de çevreyi korumaktır. İşyerleri, fabrikalar çevreyi kirletmemek için gerekli önlemleri almalıdır.
Havanın kirlenmesine karşı alınabilecek önlemler
- Bütün problemlerin çözümünde olduğu gibi hava kirliliğinin çözümünde de öncelikle eğitime ağırlık verilmeli, çevre eğitimi dersleri okutulmalı ve halk da bu konuda çeşitli yollarla bilinçlendirilmelidir.
- Fosil yakıtlar olabildiğince az kullanılmalı. Bunun yerine doğalgaz, güneş enerjisi, jeotermal enerji vb. enerjilerin kullanımı yaygınlaştırılmalıdır.
- Pencere, kapı ve çatıların izolasyonuna önem verilmelidir.
- Yeni yerleşim yerlerinde merkezi ısıtma sistemleri kullanılmalıdır.
- Sanayi tesisleri yerleşim alanlarından uzak yerlere yapılmalı, Sanayi kuruluşlarının atıklarını havaya vermeleri önlenmelidir.
- Karayolu taşımacılığı yerine demiryolu ve deniz taşımacılığına ağırlık verilmelidir.
- Araçların egzoz emisyon ölçümleri düzenli olarak yapılmalıdır.
- Ozon tabakasına zarar veren maddeler kullanılmamalıdır.
- Yeşil alanlar arttırılmalı, orman yangınları önlenmelidir.
TOPRAK KİRLİLİĞİ
Toprak, üzerinde ve içinde geniş bir canlı topluluğunu barındıran, bitkilerin durak yeri ve besin kaynağı olan ve belirli oranda katı, sıvı ve gaz içeren maddeler topluluğunun genel adıdır.
Canlılığın kaynağı sayılabilecek toprağın yapısına katılan ve doğal olmayan maddeler toprak kirliliğine neden olur. Böyle topraklarda bitkiler yetişmez ve toprağı havalandırarak yarar sağlayan solucan vb. hayvanlar yaşayamaz duruma gelir. Topraktan bitkilere geçen kirletici maddeler, besin zinciri yoluyla insana kadar ulaşır.
Toprak kirlenmesi, hava ve suları kirleten maddeler tarafından meydana getirilebilir. Örneğin, kükürt dioksit oranı yüksek olan bir atmosfer tabakasından geçen yağmur damlacıkları “asit yağışları” halinde toprağa gelir. Toprak içine giren bu asitli sular ağaç köklerini, bitkisel ve hayvansal toprak canlılarını zarara uğratır. Toprağın reaksiyonunu etkileyerek besin maddesi dengesini bozar, taban sularını içilmez hale getirir. Aynı şekilde çöp yığınlarından toprağa sızan sular, kirli sulama suları, gübre çözeltileri, radyoaktif maddeler, uçucu küller, ağır metaller, sanayi atıkları toprağı kirleten madde ve kaynaklardır.
Toprak kirliğinin önlenmesi için yapılası gerekenler şunlardır
- Her şeyden önce çok yaygın ve şiddetli derecedeki erozyon devam etmektedir. Erozyonla toprak kaybının en aza indirilmesi için başta toprakla uğraşanlar olmak üzere, herkesin toprağın kıymetini bilmesi ve usulüne uygun kullanması gerekir.
- Usulüne uygun tarım teknikleri kullanmak, orman alanlarının korunması, ağaçlandırma seferberliği gibi çalışmalara öncelik verilmelidir.
- Tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Çünkü tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımı sonucu bu bölgelerde kurulan sanayi tesisleri ve yerleşim alanlarından çıkan
kirleticilerin özellikle yakın çevredeki tarım arazileri için önemli bir kirlilik riski oluşturmaktadır.
- Tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilere gübreleme, ilaçlama gibi konularda eğitim verilmelidir.
- Sanayi bölgelerinde kimyasal katı ve sıvı atıklar toprağa bırakılmamalı, maden atıkları toprak üzerinde bırakılmamalı, radyoaktif atıklar toprağa verilmemelidir.
Çevre kirliliği nedir? Sebepleri nelerdir? Nasıl önlenir?
İnsan yaşadığı çevrenin düzenini bilmeli ve bu düzene uygun şekilde hareket etmelidir. Ne yazık bu basit kurala biz insanlar çoğu zaman uymayı başaramıyoruz. İnsanoğlu, ister bireysel sorumsuzluğu ile ister ekonomik yatırımlarla çevreyi mahvediyor. Peki çevre kirliliği nedir? Sebepleri ve çeşitleri nelerdir? Çevre kirliliği nasıl önlenir?
İçinde yaşadığımız evren bir döngü içinde işleyen unsurlarla birlikte varlığını sürdürmektedir. Her bir unsur kendi içinde kendi düzeni ile işler, çevre de bu unsurların başında gelir. İnsan yaşadığı çevrenin düzenini bilmeli ve bu düzene uygun şekilde hareket etmelidir. Ne yazık bu basit kurala biz insanlar çoğu zaman uymayı başaramıyoruz. İnsanların kendi yaşadığı doğaya verdiği her türlü zarar çevre kirliliğini oluşturur. Fabrikalardan salınan atıklardan kişisel bakımda kullandığımız basit deodorantlara, uçak veya arabalardan çıkan gazlardan küçük plastik poşetlere kadar birçok şey çevre kirliliği oluşturmaktadır.
Çevre Kirliliğinin Sebepleri
Çevre kirliliği kavramı geniş bir alanı kapsamaktadır. Basit şekliyle doğaya zarar veren her şey çevre kirliliğine sebep olmaktadır. Bu sebeplerden en dikkat çekici olanları ise şu şekildedir:
- Fabrikaların atıklarını sınırlandırmaması
- Çöplerin doğada bırakılması
- Gereksiz sesli uyaran kullanımı
- Evsel ve tıbbi atıkların geri dönüştürülmemesi
- Doğada çözünmeyen plastiklerin gereğinden fazla kullanımı
- Kontrolsüz ağaç kesimi ve doğal yaşamın tahrip edilmesi
- Sera gazı yayan aletlerin kullanımının yaygın olması
- Kimyasal içerikli ürünlerin fazla kullanılması
- Radyasyon yayan teknolojik cihazların fazla kullanımı
- Gereğinden fazla ışıklandırma yapılması
- Nükleer enerji santrallerinin denetlenmemesi
Çevre Kirliliğinin Çeşitleri
Yaşam alanlarımızı tahrip eden çevre kirliliği türlerine göre ayrılmaktadır. Bunlar:
Hava kirliliği: Fabrikalardan çıkan, araçların egzozlarından salınan zehirli gazlarla birlikte ısınmak için kullanılan yakıtların kontrolsüz şekilde doğaya salınması ile oluşan çevre kirliliği türüdür.
Gürültü kirliliği: Gereksiz yerde sesli uyaranların kullanılması ve daha çok araç motorlarının rahatsızlık verici seslerin, havai fişek gibi patlayıcı maddelerin ve buna benzer birçok unsurun çıkardığı, doğada yaşayan tüm canlıları rahatsız eden çevre kirliliği çeşididir.
Su kirliliği: Sanayi atıklarının ve kanalizasyon atıklarının denizlere salınması sonucu ortaya çıkan kirliliktir. Bu kirlilik bir tek denizlerde yaşayan canlıları değil tüm doğal dengeyi olumsuz şekilde etkilemektedir.
Toprak kirliliği: Atıkların geri dönüştürülmemesi ve olduğu gibi doğaya salınmasıyla ortaya çıkan çevre kirliliği türüdür. Toprak kirliliği, canlı hayatına zarar vermekle birlikte toprakta yetişen besinler aracılığıyla direkt olarak vücudumuza girmesi nedeniyle özellikle insan yaşamını ciddi şekilde tehlikeye sokmaktadır.
Radyoaktif kirlilik: Nükleer enerji santrallerinin sebep olduğu çevre kirliliği türüdür. Bu kirliliğin artmasında silah fabrikalarındaki artış ve bu alanlarda yapılan çalışmaların da payı büyüktür. Radyoaktif kirliliğin sonuçları ağır olabilir, bu nedenle tedavisi olmayan hastalıkların ortaya çıktığı da söylenebilir.
Çevre Kirliliği Nasıl Önlenir?
İçinde yaşadığımız çevreye zarar vermek tıpkı yaşamsal verilerini tamamlamadan yumurtasını kırmaya çalışan bir civcivin yaptığı şeye benzer kırılan yumurta civcivin sonu olacaktır, bozulan çevre de insanlığın sonunu getirmektedir. Bu nedenle her birey, içinde yaşadığı çevreye karşı sağduyulu olmalı ve kirliliğe sebep olacak her türlü davranıştan uzak durmalıdır.
Kirliliğin önlenmesi için birey ve kurumlara düşen görevler şöyle sıralanabilir:
- Evsel atıkların geri dönüşüme uygun şekilde gruplandırılması
- Atık yağların toprak ve suya karışmasının önlenmesi
- Radyasyon yaymakta olan cihazların kullanımının azaltılması
- Beyaz eşyalarda sera gazı salınımı minimum olan ürünlerin tercih edilmesi
- Plastik kullanımını azaltmak, plastik yerine cam şişe ve bez torba tercih etmek
- Deodorant kullanımının azaltılması
- Fabrikalardan çıkan atıkların ve gazların sınırlandırılması
- Yakıt ile çalışan araçlar yerine elektrik ile çalışan araçların tercih edilmesi
- Sesli uyaranların sadece gerekli yerlerde kullanılması
- Doğanın bilinçsizce tahrip edilmesinin engellenmesi
- Doğal yaşamın desteklenmesi
Suya olan ihtiyacımız her geçen gün daha da artmakta. Lütfen suyumuza sahip çıkalım, gerektiğinden fazla kullanmayalım.