Galip Arduç Yönetici
Damacanada su bekletmeyin
Pet şişedeki kanser riskine çare: Bekletmeyin, güneşte tutmayın!
Uzmanlara göre, özellikle direkt güneş ışığı alan yerlerde, büfelerde bekletilen pet şişeler, plajlarda gün boyu kullanılan ambalajlar son derece sağlıksız.
ABD Toksikoloji Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre, pet şişelerde bulunan BPA maddesi sıcak sıvılarla temas ettiği zaman açığa çıkıyor. Sıvıya karışarak vücuda giren BPA, özellikle prostat ve göğüs kanseri riskini artırıyor.
GÜNEŞTE DURMAMALI
Kanser hastalıkları konusunda uzman olan Prof. Dr. Erkan Topuz, “Biz senelerdir bu tehlikeye dikkat çekiyoruz. Eve damacanayla alınan su hemen cam bir kaba ya da testiye boşaltılmalı, günlerce bekletilmemeli. Bu pet şişeler, kesinlikle güneşte durmamalı. Ancak adam bu şişeleri büfenin arkasına koyuyor, burada şişeler güneş görüyor, plastikteki maddeler suya geçiyor. Ekonomik nedenlerle bunlar plastikten yapılıyor, yoksa en sağlıklısı cam” dedi.
Plastik kaplardaki gıdanın uzun süre bekletilmemesi gerektiğini bildiren Topuz, “Damacanaların 60-70 kez kullanılma şansı varken biz 700 belki bin kez kullanıyoruz. Belediyelerin kullanım miktarını kontrol etmesi lazım. Su ilk kez piyasaya verildiği zaman birçok kimyasal analizden geçiyor, bu veriler de üzerinde yazıyor. Ancak bu analiz, bir kez yapılıyor. Adam bu suyu aynı markayla satıyor, en iyi marka olsa bile sık kontrolden geçmediği için içinde ne var bilmiyoruz” diye konuştu.
ÜÇ AYDA BİR MARKA DEĞİŞTİRİN
Topuz, şu tavsiyede bulundu: “Tüketicilere tavsiyem, 3 ayda bir kullandıkları su markasını değiştirmeleri. Kronik zehirlenme olmasın hiç değilse. Çeşme suyu da kullanılabilir, ancak çeşme suyunda da aşırı miktarda klor var, aşırı miktardaki klor da kanserojen. Ayrıca yollardaki borulardan sızma şekilde toksit maddeler alınabilir. Eve su filtreleri de konulabilir. Ancak su filtreleri de magnezyumu tutuyor. Oysa magnezyum vücuda faydalı.”
ÖNEMLİ OLAN GÜVENLİ KULLANIM
Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi de, “Tüm gıda ambalajları gibi, içme suyu ambalajları da Tarım Bakanlığı’ndan izin almak zorunda. İznin aradığı koşullardan birisi de gıdanın muhafaza koşullarında ambalajdan gıdaya geçen maddelerin miktarının belirlenmesi. Buna ‘migrasyon testi’ diyoruz. AB’de de geçerli olan bu testin desimetrekarede 10 miligram’ı geçmemesi gerekiyor” dedi. Buna karşın testlerin normal depolama koşullarında yapıldığını soğuk ve sıcak koşulların migrasyonu artırdığını belirten belirten Prof. Ekşi, sözlerini şöyle sürdürdü
BİRLİKTE YAŞAMAK ZORUNDAYIZ
“Savunmamız gereken, güvenli kullanım. Örneğin pet şişe, arabada uzun süre bekletilmemeli, buzluğa konulmamalı. Donma sırasında da göçme nedeniyle plastik doku zedelenir, her zedelenme plastikten gıdaya geçişi artırır. Pet şişelerle yaşamak zorundayız, ancak bunun güvenli kullanım koşullarını belirlemeli ve bunun kontrol edilmesini sağlamalıyız. Tüm dünyada tüketimi en çok artan gıda, ambalajlı su. Bunu camla karşılayamazsınız. Ambalajın güvenliğini sağlamak önemli.”
KALINTILARI GİDERMEK GÜÇ
Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü eski öğretim üyesi Prof. Dr. Muammer Kayahan da, “1990 yılı öncesi, Sağlık Bakanlığı’nın ilgili yönetmeliği hazırlanırken gıdayla ve suyla temasta olacak plastik kökenli ambalaj materyallerinin taşıması gereken nitelikler hakkında detaylı bir çalışma yapıldı.
Özel bir yönetmelik hazırlandı. PVC (Polivinil klorür), en tehlikeli madde olarak bilinir. Bunun taşıdığı gıdaya veya sıvıya geçme oranı yüksek olduğu için limitler konuldu. Pet şişenin hammaddesinin suyla tepki vermeyen bileşikleri içermesi gerekir. Temel maddenin dışında kullanılan katkılar itibarıyla özellikleri önemli.
Polietilenler, PVC’ler kadar tehlikeli değil. Büyük moleküllü maddeler küçük moleküllüleri fazlaca içeriyor ve bunu suya veriyorsa tehlikeli tabii. Damacanalarda deterjan kalıntısını gidermek son derece güç bir hadisedir. Daracık bir ağızdan iyi bir yıkama şekli gerçekleştirilebilir mi, ondan kuşkuluyum” dedi.
GIDA MÜHENDİSLERİ KONUŞMALI
Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Mehmet Uysal ise pet şişelerin kanserojen olmadığını öne sürdü. Uysal, “Hacettepe Üniversitesi’nden Yaşar Kemal Erdem’in araştırmasına göre, ‘BPA’ adında kanserojen bir madde vardır ki bu havada dahi vardır. Bu maddenin insan vücuduna kanser yapan madde olarak bulaşabilmesi için bir insanın günde 60 damacana su içmesi gereklidir. Çocuklarda bu etkiyi yapabilmesi için 6 damacana su içilmesi lazımdır. Polikarbonat biberonlara savaş açıldı. Bunlar Avrupa’da dahi yasaklanmadı. Pet şişeler, polyester esaslı oldukları için polikarbonatlara göre çok daha sağlıklı. Bu konuda tıp doktorlarına değil gıda mühendislerine başvurulmalı. Bugün camın avantajları olduğu gibi pek çok dezavantajları da var” diye konuştu.
‘ARITMA CİHAZLARINA TALEP ARTTI’
İçme Suyu makineleri üreticisi Ekrem Sözer ise, “Pet şişe ya da plastik damacanaların yeterince sağlıklı olmadığını aslında tüm dünya biliyor. Tek kullanımlık olursa daha az sakıncalı olur. Bir ambalaj, 20-30 ya da 50 kez kullanılabilir, ancak yüzlerce kez doldur boşalt yapıldığı bir gerçek. Bu sıkıntılar nedeniyle son dönemde bize yönelen talep arttı. İnsanlar içme suyunu arıtma kararı veriyor. Üstelik bu su, insan sağlığı açısından yeterli mineraller içeriyor. Artık öyle bir noktaya gelindi ki, birçok uzman ‘Arıtma cihazı alamıyorsanız çeşme suyu için, daha iyi’ diyor” açıklamasını yaptı.
İSTANBUL- İZMİR’DE MUSLUK SUYU İÇİLİR
UZMANLAR İstanbul İzmir ve Ankara’da musluktan akan suyun içilebileceğini belirtiyor. Adana, Samsun, Trabzon, Bursa, İzmir, Diyarbakır, Ordu, Şanlıurfa, Malatya, Konya, Kocaeli, Hatay, Balıkesir’de içme suyu olarak şebeke suyu yani musluk suyu kullanılıyor. Antalya, Zonguldak, Eskişehir, Edirne ve Erzurum’da ise genelde damacana suyu, içme suyu olarak tüketiliyor.
Eski İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur, 2006’da, bazı su firmalarının İSKİ suyunu şişeleyip sattığını iddia edip musluk suyunun içilebileceğini belirtmişti. Çodur, “Bir kaç dakika dinlendirilmesi halinde su içerisindeki klor uçacaktır. Sonra güvenle içebilirsiniz” açıklamasını yapmıştı. İSKİ’nin şu anki Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Demir ise, basın müşaviri aracılığıyla yaptığı açıklamada, bu konuda görüş bildirmeyeceğini ifade etti.
SU STANDARTLARA UYGUN
Klorun organik maddelerle reaksiyona girmesiyle oluşan kanser yapıcı “trihalometan” ile bulanıklık oranı İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde dünya standartlarına uygun. Türk Standartları’na göre, “trihalometan” oranı en çok 100, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 150, ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA)’ya göre 80, Avrupa Birliği’ne (EC) göre 100 olmalı. İstanbul’da trihalometan oranı Büyükçekmece’de 74.5, İkitelli’de 34.6, Ömerli ve Elmalı’da 44. Ankara’da trihalometal oranı ise 69.07. İzmir’deki Ağostos 2011 verilerine göre “trihalometan” oranı Tahtalı Barajı’nda 69.7, Balçova Barajı’nda 65, Ürkmez Barajı’nda yüzde 95.7’de kalıyor.
BULANIKLIK ORANI
Bulanıklık oranı ise Türk Standartları’na göre en çok 1.0, DSÖ ’ye göre en çok 5.0, EPA’ya göre 1.0, Avrupa Birliği’ne göre 1.0 olmalı. Vatandaşların, kendi illerinin aylık su kalite raporlarına düzenli olarak bakmaları öneriliyor. İstanbul’da Ağustos 2011 verilerine göre bulanıklık oranı Büyükçekmece, İkitelli, Kağıthane, Ömerli tesislerinden yapılan su çıkışlarında 0.2, Elmalı’da ise 0.4. Ankara’da haziranda duyurulan verilere göre bulanıklık oranı 0.35, İzmir’de ise ağustos verilerine göre 0.30. Temmuz verilerine göre bulanıklık oranı Bursa ’da 0.21, Erzurum’da 0.42, Adana’da 0.13.DiyarbakırSu ve Kanalizasyon İdaresi raporlarına göre ise eylüldeki son güncel verilere göre bulanıklık oranı 0.21. Ankara’nın “İvedik Su Arıtma Tesisleri”nde su kalitesinin Türkiye ve Dünya Sağlık Teşkilatı standartlarının üzerinde yer aldığı bildiriliyor.
NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
* Plastik su şişeleri buzluğa konulmamalı.
* Arabada bırakılan pet şişedeki sular tüketilmemeli.
* Plastik şişeler dondurulmamalı. Bu durum plastik içindeki Dioksin’i açığa çıkartmaktadır. Dioksin denilen kimyasal maddenin kansere neden olduğu, özellikle göğüs kanserine yol açtığı biliniyor.
* Eve alınan damacanalardaki su hemen bir cam kaba ya da plastik dışı bir kaba boşaltılmalı. Su oradan alınıp tüketilmeli.
ŞEBEKEDEN İKİ AYRI SU VERİLEBİLİR
İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. İlhan Talınlı, klorun da kansejoren olduğuna dikkat çekerek, şebekeden iki ayrı su verilmesi önerisinde bulundu. Talınlı şu bilgileri verdi: “İçme suyunun birinci standartlarından birisi mikroorganizma içermemesi, yani sizi biyolojik olarak hasta etmemesi.
Şebekeye dezenfekte edilmiş su verilir. Dezenfekte edilmiş madde klor dioksit, klor, ozon ile yapılır. Onun içindir ki bizim şebekelerimizde suya kloru verdiğiniz anda mikroplarını öldürürsünüz. Buna rağmen musluğun ucuna gelinceye kadar tekrar mikrop kapar.
Dolayısıyla bu suya emniyet dezenfektanı olmak için biraz aşırı klor verilir. Onun için musluğumuz buram buram klor kokar. Bu fazla verildiğinde emniyetli sudur. Ama klor zaten yeteri kadar kanserojen ve zehirli. Sonunda bu klor kokusu nedir, çaylarımız iyi olmuyor dedik. Ortaya bir suyu pet şişeye koymak gibi dünyanın en büyük safsatası çıktı. İçi sıfır kuruş su, dışı 50 kuruş bir lira olan bir plastik kullanımına doğru gitti.
Dolayısıyla 20 senedir ortalama çok büyük bir plastik denilen bu şişenin pompalanması kaldı. Yani suyu biz getirdik plastik su şişesinin içine hapsettik. Ve insan hakkının en doğal ihtiyacı olan avucunun içine alıp içebildiği bu suyu, biz bir lira, iki lira gibi damacanalardan plastik şişelerden içmeye başladık. Plastik sanayi bu işten çok büyük kar etti.”
“SİGARA PET ŞİŞEDEN DAHA ZARARLI”
TÜRK Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Hacettepe Onkoloji Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Şuayib Yalçın, pet şişedeki suyun kansere neden olduğuna dair kanıtlanmış bir verinin olmadığını söyledi. Yalçın, pet şişeden önce sigara, obezite ve alkolden uzak durulması gerektiğini belirtti.
Suyun pet şişede uzun süre kalmasının kanserden önce enfeksiyon gibi başka sağlık sorunlarına neden olabileceğini anlatan Yalçın, “Pet şişenin kanser yapan bir etkisi olsaydı pet şişe kullanan ülkelerde mide, yemek borusu ve mesane kanseri oranlarının artmış olması gerekirdi. Ancak böyle bir şey yok” dedi. Pet şişenin kansere neden olduğunu söylemenin doğru olmadığını ifade eden Prof. Dr. Yalçın akılcı kullanımla sağlık sorununa neden olmayacağını söyledi.
Yalçın, “Uygun şekilde üretilmeli ve üretim süreçleri denetlenmeli. Tekrar tekrar kullanmaktan kaçınılmalı. 1 kez kullandıktan sonra atılmalı” dedi. (Deniz BİLİROĞLU/ANKARA)
AVRUPA SUYU MUSLUKTAN İÇİYOR
ALMANYA, Avusturya, Hollanda, İngiltere, Fransagibi ülkelerde su arıtma tesislerinden evlere ulaşan su, çeşmelerden büyük bir güvenle içiliyor. Özellikle Almanya’da sağlık yetkilileri tarafından sürekli kontrol edilen bu tesisler uzun yıllardır kullanılıyor. Pet şişe suları, Türkiye’de satılanlara oranla çok daha pahalı. Bu ülkelerde genellikle çeşme suyu ya da camda satılan sular, maden suları tercih ediliyor.
İLK YASAK BUNDANOOK’TAN
Avustralya’nın 2 bin nüfuslu Bundanook kasabası sakinlerinin isteği üzerine pet şişe kullanımı 2009 Ekim ayında yasaklanmıştı. Bundanook, dünyada pet şişe yasağı getiren ilk yerleşim birimi olarak biliniyor. Her üç plastik şişe suyundan birinde sentetik organik kimyasallar ve bakteriler bulunduğunu açıklayan New York merkezli Doğal Kaynakları Koruma Konseyi (NRDC), pet şişeler yerine insanların daha güvenli ve ucuz içme suyuna sahip olabileceklerini belirtmişti.
Uzmanlar insanların şişe sudan yaklaşık 1000 kat daha ucuz ve çok daha güvenli su içebileceklerini bunu da musluk sularının arıtılarak yapılabileceğini vurguluyor. Geçtiğimiz yıl mayıs ayında ABD’nin Massachusetts Eyaleti’ndeki Concord kentinde, yeniden kullanılamayan pet şişelerde su satışlarının yasaklanması kararı alınmıştı. Çevreyi korumak amacıyla alınan ve 2011 yılı itibarıyla uygulamaya konulan karara göre su, sadece yeniden kullanılabilen şişelerde satılabiliyor.
PET KULLANIMI AZALTILIYOR
Aralarında New York, Illinois ve Virginia’- nın da bulunduğu 10 eyalette ise pet şişe suyu satışlarının azaltılması yönünde karar alınmıştı. Yetkililer halka yaptıkları açıklamalarda, “Diğer içecekleri değil ama suyu çeşmeden içebilirsiniz’’ diyerek, pet şişelerde satılan diğer içeceklerin yasaklanmayacağını söylemişti. Pet şişeleri üretmek için her yıl 17 milyon varil petrol kullanılıyor.
PROF. DR. AHMET RASİM KÜÇÜKUSTA: PLASTİK BİBERONLAR ÇOK DAHA TEHLİKELİ
FATİH Altaylı’nın “Pet şişelerden uzak durun” başlıklı ve çok önemli bir sağlık sorununu gündeme taşıyan yazısını dikkatle okudum. Bu yazıdan herkesin alması gereken pek çok dersler var. Pet şişeler neden zararlı? Pet şişeleri zararlı kılan şişenin plastiğindeki “bisfenol A” veya kısaca “BPA” dediğimiz maddedir. Her gün kullandığımız sayısız üründe bulunan BPA’nın tehlikesi daha çok bardak, şişe, saklama kabı gibi yiyecek ve içeceklerin muhafazasında kullanılan sert plastik kaplardan kaynaklanıyor.
Bunlar içinde en önemlisi de BPA ihtiva eden biberonlardır. Sayısız araştırma, bebek ve çocuk sağlığının BPA yüzünden ciddi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü BPA ihtiva eden plastik biberon, şişe ve yiyecek kaplarına sıcak bir sıvı veya yiyecek konduğunda BPA kaptaki sıvıya geçiyor.
BPA, ayrıca su depolarının iç yüzeyleri, döşemeler, cilalar, elektronik ürünlerin basılı çevrim kartları, tenis raketleri ve sörf tahtası gibi çok tabakalı malzemelerde yapıştırıcılarda da bulunur. Termal kâğıtların kaplanması, PVC plastiklerin üretimi ve fren sıvılarında olduğu gibi bir katkı maddesi olarak da kullanılır. Kompozit diş dolguları ve protezleri de çeşitli BPA bileşiklerinden üretilir. Mobil telefonlar, su ısıtıcıları, kahve makineleri, bilgisayarlar, CD ve DVD’ler, biberonlar, yiyecek-içecek kutuları, bardakları, şişeleri ve saklama kapları, motosiklet kaskları, diyaliz ekipmanı gibi tıbbi malzemelerde de bulunabilir.
İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ
BPA’nın insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri olduğunu gösteren yüzlerce araştırma var ve bunların sayıları her geçen gün artıyor. BPA hormon sistemini bozan bir maddedir. BPA’nın kadın seks hormonlarının etkilerini artırdığı; erkek seks ve tiroit hormonlarının etkilerini ise azalttıkları gösterilmiştir. BPA işleyen fabrikalarda çalışan erkeklerde sertleşme, erken boşalma ve cinsel isteksizlik problemleri olduğu belirlenmiştir.
BPA’nın öğrenme ve davranış üzerine de olumsuz etkileri olduğu, saldırganlığı artırdığı ve öğrenmeyi güçleştirdiği de bilinmektedir. Farelerde yapılan araştırmalar prostat büyümesi, sperm konsantrasyonunda azalma ve erken ergenliğe yol açtığını da göstermiştir.
BPA, eşcinsellik, obezite, diyabet, astım, kalp-damar hastalıkları ile de ilişkilendirilmekte, kadınlarda meme, erkeklerde prostat kanseri riskini artırdığı da ileri sürülmektedir. En önemlisi de genler üzerine olan etkileri ve olumsuzluklarının sonraki nesilde daha belirgin ortaya çıkması ihtimalidir BPA ile ilişkilendirilen diyabet, obezite, kalp hastalıkları, astım, karaciğer hasarı, meme ve prostat kanseri gibi pek çok hastalık vardır.
Bu maddenin ülkemizde de başta biberonlar olmak üzere tüm yiyecek ve içecek saklama kaplarında acilen yasaklanması gerektiğini bildiren pek çok yazı yazdım. İlgili bakanlıklardan cevap alamayınca da duruma el atması için Başbakanımıza hitaben “Çevreci değilim, insan sağlığını düşünüyorum” başlıklı bir yazı kaleme alarak “Gelin şu BPA’ nın hiç değilse yiyecek kapları ve biberonlarda yasaklanması için siz öncü olun” diye ricada da bulunmuştum. Nihayet haziran ayında BPA’nın biberonlarda kullanımına ülkemizde de yasak getirildi ama pek çok yiyecek ve içecek kabında hâlâ BPA var.