TÇK’yı teşkil eden maddelerin çoğu inorganik maddelerdir. sertlik makalemizde sertlik iyonlarından (Ca2+ ve Mg2+) bahsedilmişti. Diğer önemli inorganik maddeler bu bölümde anlatılacaktır. İnorganik maddelerin bir kısmı su kaynaklarında tabii olarak mevcuttur. Diğer bazı maddeler su kaynaklarının kirletilmesi neticesi olarak bulunurlar. Kurşun, bakır, çinko ve asbestos gibi maddeler ise suyun dağıtım şebekesindeki borular ve tesisat malzemesi ile teması neticesinde suya geçerler. Bir kısım inorganik maddelerin (arsenik, kurşun, kadmiyum vb.) kansere sebep olduğu sanılmaktadır. Diğer bazı maddeler (bakır, molibdenum, nikel, selenyum, sodyum vb.) az miktarda olursa insan sağlığı için faydalı hatta gerekli iken, yüksek konsantrasyonları zararlı olabilir.
Aluminyum
hemen bütün gıdalarda ve içme sularında tabii olarak mevcuttur. Alzheimer hastalığı ile içme suyundan gelen aluminyum arasında herhangi bir bağlantı bulunamamıştır. Böbrek diyaliz makinalarının kullandığı sularda aluminyum bulunmamalıdır. Su arıtılmasında en yaygın olarak kullanılan yumaklaştırıcı aluminyum sülfatdır. Arıtma sırasında suya eklenen aluminyumun suda kalmaması (aluminyum hidroksit olarak çöktürülmesi ve filtre edilmesi) gerekir. Bunun için, arıtılmış sularda 0.2 mg/L’den fazla aluminyum kalmadığı (böylece yumaklaştırılmış kirleticilerin de büyük oranda giderildiği) teyid edilmelidir.
Amonyak
Amonyak (NH3) ve amonyum (NH4+) sağlığa zararlı olmamakla beraber içme suyunda bulunmaları arzu edilmez. Bir içme suyu kaynağında yüksek miktarda amonyak/amonyum bulunması o kaynağın atıksu karışması sebebiyle kirlenmiş olduğuna işaret eder. Ayrıca amonyak dezenfeksiyon sırasında klor ile reaksiyona girerek kloru tüketir. Netice olarak suda serbest klor bakiyesi meydana getirebilmek için kullanılması gereken klor miktarını artırarak ekonomik bir zarara yol açar. Tesis çıkışında suda amonyak kalırsa şebekede amonyaktan faydalanan bakterilerin üreme ihtimali artar. İçme suyu olarak kullanılması düşünülen bir suda 0.5 mg/L’den fazla toplam amonyak (NH3 ve NH4+) bulunmaması tavsiye edilir.
Arsenik
Arsenik yüksek konsantrasyonlarda bulunursa cilt, akciğer, böbrek ve karaciğer kanserlerine ve başka hastalıklara sebep olmaktadır. Az miktarda arsenik tabii olarak her tür ette (balık, tavuk, kırmızı et) ve bazı tahıllarda mevcuttur ve zararsızdır. İçme suyunda 0.01 mg/L’den fazla bulunmamalıdır, 0.002 mg/L’den az olması ise tavsiye edilir.
Antimon
Antimon kimyevi ve fiziki özellikleri açısından arsenik ile bir çok benzerlik gösterir ve zehirleyici etkileri vardır. Zehirleyici etkilerinin semptomları sindirim sisteminde, bağırsaklarda, teneffüs sisteminde, ciltte, ve karaciğerde ortaya çıkarlar. Ayrıca kolesterol artışına sebep olur. İçme suyunda 0.006 mg/L müsaade edilen azami konsantrasyonudur.
Asbestos
Asbestos tabiatta mevcut olan ve lifli bir görünüme sahip bir kısım silika minerallerine verilen isimdir. Kansere sebep olma ihtimali dolayısı ile içme suyunda 7 milyon lif/L konsantrasyonundan yüksek miktarda bulunmamalıdır.
Bakır
Bakır uzun vadede karaciğer ve böbreklerde hasara yol açabilir. Sudaki konsantrasyonu 1.3 mg/L’yi aşmamalıdır. Bakır ihtiva eden malzemelerin (mesela, suyu taşıyan boruların) korrozyonu neticesi sudaki bakır miktarı artabilir. Bu durumlarda arıtma tesisi çıkışında bakır konsantrasyonu 1.0 mg/L’yi aşmamalıdır. Ayrıca yüksek miktarlarda bakır su ile temas eden eşyalarda (mesela çamaşırlarda) mavi lekeler meydana getirebilir.
Baryum
Baryum yüksek tansiyona sebep olmaktadır. İçme suyundaki miktarı 2 mg/L’den az olmalıdır.
Berilyum
Berilyum bağırsaklarda hasara (lezyon) sebep olabilir ve kobay hayvanlarda kansere yol açtığı tespit edilmiştir. Konsantrasyonu 0.004 mg/L’nin altında olmalıdır.
Civa
Civa içme sularında organik (metil civa) veya inorganik halde bulunabilir. Inorganik civa böbreklere zarar vermekte, metil civa ise sinir sisteminde ve başka organlarda hasara yol açmaktadır. Civa içme suyunda 0.002 mg/L’den fazla bulunmamalıdır.
Çinko
Çinko sağlık için bir tehdit teşkil etmemekle beraber 5 mg/L’den fazla olursa içme suyuna hoşa gitmeyen bir tad verir.
Demir ve Manganez
Tabii su kaynaklarında karşılaşılan miktarlardaki demir ve manganez insan sağlığına zararlı değildir. Bu iki iyon yükseltgendiği zaman suya renk veren çökeltiler (Fe(OH)3 ve MnO2) meydana geldiği için konsantrasyonlarının yüksek olması arzu edilmez. Demir çökeltisi kırmızımsı-kahverengi bir renge sahiptir ve lavabolarda, çamaşırlarda vs. leke bırakır. Manganez genellikle demirle beraber mevcuttur ve benzer problemlere sebep olur. Manganez çökeltisi kırmızı olmakla beraber suya çamaşır suyu (serbest klor) eklenirse koyu kahverengisiyah lekelere sebep olur. Demir miktarının 0.3 mg/L’den, manganezin ise 0.05 mg/L’den az olması tavsiye edilmektedir. Ayrıca demir 0.1 mg/L’den fazla olursa hissedilir bir “metal tadına” sebep olabilir.
Florür
Aşırı miktarda florür (F–) iyonu kemiklere ve dişlere zarar vermektedir. İçme suyundaki konsantrasyonu 4 mg/L’yi aşmamalıdır. Öte yandan 0.7-1.2 mg/L civarındaki florür diş çürümelerine karşı direnci artırmakta ve faydalı olmaktadır. İstanbul’un içme suyu kaynaklarında (Ömerli, Terkos, vd.) çok az florür vardır.
Kadmiyum
Kadmiyum böbreklerde hasara ve başka rahatsızlıklara (mesela, “Itai-Itai” hastalığına) yol açan zehirli bir madde olmasının yanında kansere de sebep olabilir. İzin verilen azami konsantrasyonu 0.005 mg/L’dir.
Klorür
Klorür (Cl–) iyonu insan sağlığına zararlı değildir. Deniz suyundaki ortalama konsantrasyonu 19,000 mg/L kadardır. Konsantrasyonu 250 mg/L’yi aşarsa suya tuzlu bir tad verir. Ancak, 50 mg/L’den fazla olursa çelik ve aluminyum malzemeler üzerinde korrosif etkisi vardır. Ayrıca, yüksek konsantrasyonlarda mevcut olduğu zaman birçok bitki için zehirleyicidir.
Krom
Krom (Cr(VI) hali) karaciğer ve böbreklere zarar veren zehirli bir maddedir. Cr(III) ise vücut için gerekli bir maddedir. İzin verilen azami toplam krom konsantrasyonu 0.1 mg/L’dir.
Kurşun
Kurşun kuvvetli bir zehir olmasının yanı sıra muhtemelen kansere sebep olan bir maddedir. Bebeklerin zihni ve fiziki gelişimini geciktirmektedir. Yetişkinlerde böbrek rahatsızlıklarına ve yüksek tansiyona sebep olmaktadır. İçme suyundaki konsantrasyonu 0.05 mg/L’yi aşmamalıdır. Tavsiye edilen konsantrasyonu sıfır olarak bildirilmektedir, yani içme suyunda hiç bulunmaması tercih edilir.
Nitrat
Nitrat iyonu (NO3–) bir yaşından küçük bebeklerin sindirim sisteminde nitrit iyonuna (NO2–) dönüşür. Nitrit ‘methemoglobinemia’ (“mavi-bebek”) hastalığına sebep olmaktadır. Ayrıca, nitrat ve nitritin kansere yol açan nitrozamin ve nitrozamidlerin meydana gelmesine sebep olabilecekleri sanılmaktadır. İçme suyunda nitrat konsantrasyonu 44 mg/L’yi, nitrit konsantrasyonu da 3.3 mg/L’yi aşmamalıdır.
Perklorat
Perklorat (ClO4–) iyonunun tiroid bezinin iyodürü almasına mani olduğu düşünülmektedir. Suda 0.018 mg/L’den fazla perklorat varsa iyon değişimi veya başka usüllerle giderilmelidir.
Selenyum
Az miktarda selenyum vücut için gerekli olmakla beraber yüksek konsantrasyonlarda mevcut olduğu zaman zehirli bir maddedir. Tırnak ve saç kaybına, el ve ayak parmaklarında uyuşmaya ve kan dolaşımında problemlere yol açmaktadır. Suda genellikle selenit iyonu (SeO32-) olarak bulunur. İçme suyunda izin verilen azami miktarı 0.05 mg/L’dir.
Siyanür
Siyanür (CN–) sinirlerde hasara ve tiroid problemlerine yol açar. İçme suyunda izin verilen azami miktarı 0.2 mg/L’dir.
Sodyum
Sodyum (Na+) iyonu bütün su kaynaklarında mevcuttur. Ayrıca evlerde kullanılan yumuşatıcılar kalsiyum ve magnezyumu tutarak bunların yerine suya sodyum eklerler. Katı gıdalardan alınan sodyum içme suyu vasıtası ile alınana göre çok daha fazladır. Ancak yüksek tansiyon ile alakası sebebi ile sodyumun içme suyunda 100 mg/L’den az olması tavsiye edilmektedir. Yüksek tansiyon rahatsızlığı olanların (büyük kısmı gıdalardan olmak üzere) günde 500 mg’dan az sodyum alması gerekmektedir. Bu sınırın altında kalmalarına yardımcı olmak için bu hastaların içtikleri sullarda 20 mg/L’den fazla sodyum olmaması tavsiye edilir.
Sülfat
Sülfat (SO4=) iyonu da sodyum gibi tabii su kaynaklarında yaygın olarak mevcuttur. 300-400 mg/L’nin üzerindeki konsantrasyonlarda suya istenmeyen bir tad verir. Ayrıca, küçük çocuklarda 600 mg/L’nin üzerinde, yertişkinlerde ise 1000 mg/L civarında geçici ishale sebep olur. Bünye zamanla sülfata alıştığı için, bu etki daha ziyade bahis konusu suya alışık olmayanlarda (misafir ve turistlerde) görülür. Tad problemi de göz önüne alındığında, sülfatın içme suyunda 250 mg/L’nin altında olması tavsiye edilir.
Talyum
Talyum tuzları aşırı derecede zehirlidir. Sindirim ve sinir sistemlerinde, deride, kalp ve damarlarda etki eder. Saç dökülmesine, kanda değişikliklere, böbrekler, bağırsaklar ve karaciğerde rahatsızlıklara yol açar. Konsantrasyonu 0.002 mg/L’yi aşmamalıdır, 0.0005 mg/L’den az olması tavsiye edilmektedir.
Yorum yap