Elektrik üretiminde rüzgar ve güneş enerjisi başta olmak üzere yenilenebilir kaynakların payı artarken, son aylarda etkisini hissettiren kuraklık elektrik üretimi konusunda sektörün en önemli gündem maddesi haline geldi.
Kuraklıkların sürmesi ve yaşı ilerleyen doğalgaz santrallerinin bakım ihtiyacı, beklenmedik arıza durumlarında elektrik arzında risk ihtimalini ortaya çıkardı.
Yeni tip corona virüs (Covid-19) salgınıyla mücadele döneminin ilk aylarında ekonomik aktivitenin yavaşlaması nedeniyle elektrik talebinde düşüş görüldü.
Talebin karşılanmasında yenilenebilir kaynaklar öne çıkarken linyit ve hidroelektrik santrallerinin elektrik üretimi ise çarpıcı şekilde geriledi.
Kuraklık Nedenleri ve Veriler
Hidroelektrik haricindeki yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimindeki payı geçen yıl 2019’a göre yüzde 13, doğalgazdan elektrik üretimi ise aynı dönemde yüzde 18 arttı.
Buna karşılık, linyit ve hidroelektrik santrallerinin elektrik üretimi sırasıyla yüzde 18 ve yüzde 11,5 düştü.
Kuraklık, elektrik üretimindeki bu değişime neden olan ilk etken olarak öne çıktı. Ana havza barajlarına gelen toplam su miktarı 2019’da 80,4 milyar metreküp seviyesinde bulunurken, bu rakam yüzde 27’lik düşüşle geçen yıl 58,5 milyar metreküpe geriledi ve hidroelektrik santrallerinden elektrik üretimi olumsuz etkilendi.
Değişimdeki ikinci etken ise 2020 başında çevre mevzuatına uyum için gerekli yatırımları yapmayan 5 linyit santralinde tamamen, bir diğer linyit santralinde ise kısmen üretimin durması 3 bin 400 megavatlık kapasitenin 6 aylık süreyle devre dışı kalması oldu. Söz konusu santrallerin devre dışı kalmasıyla, linyitten elektrik üretiminde büyük bir düşüş görüldü.
DOĞALGAZDAN ELEKTRİK ÜRETİMİ 2017’YE GÖRE YÜZDE 37 DÜŞTÜ
Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Başkanı Cem Aşık, hidroelektrik ve linyitten elektrik üretiminde yaşanan bu düşüşlerin öncelikle yenilenebilir kaynaklardan, ikincil olarak da doğalgazla telafi edildiğini belirterek, “Ancak bunun ötesinde doğalgaz santrallerinin sistemi dengeleme rolleri de bulunmaktadır. Gün içinde tüketimdeki beklenmedik değişiklikler, yenilenebilir üretimdeki kaynağın doğası gereği oluşan dalgalanmalar veya üretimdeki beklenmeyen arızalar nedenleriyle birçok zaman doğalgaz santralleri hazır veya çalışır vaziyette tutuluyor ve Türkiye Elektrik Üretim AŞ (TEİAŞ) tarafından verilen talimatlarla üretimlerini artırıyor veya azaltıyorlar” diye konuştu.
Aşık, doğalgazdan elektrik üretim miktarının yalnızca son birkaç yıla bakarak değerlendirilmemesi gerektiğine işaret ederek, şu bilgileri paylaştı:
“Aslında doğalgazdan elektrik üretimi ciddi ölçüde azalıyor. 2017’de doğalgazdan üretim 108 milyar kilovatsaat iken, 2018’de 91 milyar ve 2019’da 57 milyar ve 2020’de yaklaşık 68 milyar kilovatsaat oldu. Geçen yıl 2019’a göre yükseliş söz konusu olmasına rağmen, doğalgazdan elektrik üretimi 2017’ye göre yüzde 37 geriledi. Bu kapsamda, sektör açısından bu yıla ilişkin net bir resim çizmek kolay değil. Salgının bu yıl nasıl seyredeceği çok kritik bir faktör. Ekonomi genelinde bir süredir devam eden toparlanma emareleri sektörümüz için olumlu sinyaller oluştururken, elektrik tüketimindeki artışların istikrarlı bir şekilde devam etmesi önem taşıyor.”
DOĞALGAZ SANTRALLERİNİN BAKIMLARI YAKLAŞIYOR
Öte yandan, son birkaç aydır etkisini hissettiren kuraklığın seyrinin en önemli gündem maddeleri arasında yer aldığını dile getiren Aşık, “Uzun dönemli meteorolojik tahminlerde bulunmak yanıltıcı olabilir fakat şu anki tabloya göre değerlendirecek olursak, hidroelektrik üretiminin ileriki aylarda kayda değer bir yükseliş göstermemesiyle birlikte elektrik tüketiminde belirgin bir artış olursa, yılın belirli dönemlerinde bazı saatlerde arz yönlü sıkıntılar yaşayabiliriz. Böyle bir senede genelde termik santrallerin daha yüksek oranda çalışması beklenir” değerlendirmesinde bulundu.
Aşık, kapasite açısından bir sorun yaşanmaması için öngörülü hareket edilmesi gerektiğine dikkati çekti fakat kuraklık açısından panik havası oluşturmanın da doğru olmadığının altını çizdi.
Türkiye’nin elektrik üretim filosunun artık eskisi kadar genç olmadığını anlatan Aşık, doğal gaz santrallerinde büyük bakımların yaklaştığını ifade ederek, “Ancak bu santrallerin çoğu geçtiğimiz yıllarda bakımlarını yaptıracak parayı biriktiremedi. Dolayısıyla, bu bakımlar yapılmazsa, oluşabilecek ani arıza olasılığı ülkemizin önünde bir risk olarak duruyor.” dedi.
EN BÜYÜK KAPASİTE ARTIŞI RÜZGAR VE GÜNEŞTE
Türkiye’de son yıllarda devreye giren yeni elektrik kapasitesini de değerlendiren Aşık, 2020’nin 10 aylık döneminde devreye giren 3 bin megavatlık toplam kapasitenin 2 bin 500 megavatını yenilenebilir santrallerin oluşturduğunu söyledi.
Aşık, inşaatı ilerlemiş ve yakın zamanda devreye girmesi beklenen projelerin büyük kısmının da yenilenebilir santrallerden oluştuğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Yenilenebilir alanda en büyük kapasite artışının rüzgar ve güneşten gelmesi bekleniyor. Güneş, büyük projelerin yanında, dağıtık kurulumlarla da artış trendi gösterecek. Bu da özellikle şebekenin işletiminde öğrenilmiş kuralların yeniden yazılmasını gerektiriyor. Türkiye’de rüzgar kapasitesinde de gidebileceğimiz önemli bir yol var. Burada teknoloji çok daha olgun bir hale geldi.
Bu projelerin hızlandırılması için en faydalı çalışma, bürokrasinin azaltılması ve kurumlar arasındaki koordinasyonun arttırılması olabilir. Yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik uzun vadede ucuz enerji arzı sağlayacak ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gibi yaptırımlara karşı rekabet gücümüzü artıracak en önemli silah olacak.”
Yorum yap